Suriye’de yaşanan savaşla ilgili en büyük sorun, savaşın kimler tarafından ve hangi amaç için yapıldığının tespit edilememiş olmasıdır. Müslüman halklar bu konuda küresel medyanın aktardığı çarpık ve dağınık bilgi kırıntıları dışında bir şey bilmiyor. O nedenle öncelikle baskı ve zulme maruz kalan halkların ve bu halkların liderlerinin savaşın nedenlerini doğru şekilde tespit edip önlem almaları gerekir. Ne yazık ki, Müslüman halklar, İsrail ve küresel güç odakları için bir ülkeye müdahale etmenin aracı haline gelmiştir. Öyle sanıyorum ki, Suriye’ye müdahale etmek için de bu olay kullanılacak ve öteden beri halkına zulmeden Esed bu tavrı ile düşmanın ekmeğine yağ sürmüş olacaktır.

 

Şu bir gerçek ki, dünya iki binli yıllardan sonra küresel kaos ve savaş teorisi üzerinden yönetilmektedir. Müslüman ülkeler kaos teorileri ile kan gölüne çevrilmekte ve ekonomik, kültürel, şiddet ve işgallerle baskı altına alınmaktadır. Kuşkusuz bunda tepkilerini ortaya koymayan Müslüman liderlerin büyük vebali vardır. Birkaç gün evvel İdlib’te çocuklar, kadınlar ve masum insanlar katledildi. Peki, İslam toplumlarının liderleri ne yaptılar? Ne acıdır ki, küresel zorbalığın başını çeken işgalci ABD den medet umacak açıklamalar yapmaya devam ettiler. 

 

Suriye’de kimin eli kimin cebinde belli değil. Bölgede yoğun bir dış müdahalenin olduğunu görmekteyiz. Bir yanda Çin, Rusya, İran bloku, diğer yanda Avrupa, Amerika ve körfez ülkelerinin bulunduğu NATO bloku var. Yerel unsurlar ve küresel terörist ağları ise işin bir başka boyutu. İç ve dış odaklar çıkar hesaplarını yapmaya devam ederken mazlum halk doğup büyüdükleri toprakları terk edip, civar ülkelerde sığınmacı olarak yaşamaya mecbur kalıyorlar. Halk bir yandan Esed rejiminin baskı ve zulümleri ile başa çıkmaya çalışırken diğer yandan ülkede cirit atan dış odaklı şiddet örgütlerinin hedefi haline geliyor. 

 

Peki, bundan sonra ne olacak? ABD’nin insafına bırakılan halk ne yapacak? Öncelikle şunu belirtelim, küresel kapitalizmin başını çeken ABD’nin bölgenin kaynaklarını sömürmek ve İsrail’in güvenliğini sağlamak dışında hiç bir hesabı olamaz. Ve bu zümreler hiçbir zaman Müslümanların dostu olmamıştır olmayacaktır da. O nedenle İslam toplumlarının liderleri bir araya gelip, bölgede yaşanan orunlar için müşterek bir mutabakata varmalıdırlar.