Referandum kampanyasının üslubunda 17 Nisan’ı unutmamak lazım
ANKARA Büromuzun artık geleneksel hale getirdiği sabah kahvaltısının dünkü konuğu Saadet Partisi Genel Başkanı muhterem Temel Karamollaoğlu idi. İster istemez sohbetimizin ana konusunu 16 Nisan’da gerçekleştirilecek anayasa değişikliği ile ilgili halk oylaması oluşturdu. Özellikle de iktidar ile ana muhalefet sözcüleri arasındaki tartışmada üslubun giderek sertleşmesi üzerinde duruldu. Çünkü ister ‘evet’ ister ‘hayır’ çıksın 17 Nisan sabahı birbirimizin yüzüne bakamayacak bir duruma zemin hazırlamamak gerektiğini vurgulayan Saadet Patisi Genel Başkanı Karamollaoğlu, sadece üslubun sertleşmesi değil, Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığı binasına iktidar mensupları tarafından ‘evet’ pankartının asılması, son günlerde başta Kayseri caddeleri olmak üzere yurdun çeşitli köşelerinde rahmetli Erbakan Hocanın resminin de yer aldığı afişlerde Erbakan Hocanın güya Erbakan Hocanın ‘evet’ dediği yalanını sergilerken, öbür yandan da sanal âlemde Saadet Partisi’nin ‘evet’ deme kararı aldığı şeklindeki gerçekle ilgisi olmayan haberler sergilenmesinin utanç verici olduğu, bunun hiçbir gerekçe ile izah edilemeyeceğini belirten Karamollaoğlu, Saadet Partisi olarak ‘evet’ diyecekleri gibi bir kampanyanın yürütülüyor olmasının aslında telaşın ifadesi olabileceğine dikkat çekerek, “Sadet Partisi kesin olarak ‘hayır’ diyecektir” dedi.
AB ülkelerinde son zamanlarda yaşananlar üzerinde de duruldu. Karamollaoğlu, aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB ülkeleri ile kavga halinin ‘evet’ çıkmasına hizmet edebileceğini belirtti. Çünkü dış politikada sürekli olarak kavgalı bir halin sergilenmesinin gerçeği yansıtmadığını, bir yanda AB ülkelerine karşı tavır giderek sertleştirilmesine rağmen iktidarın AB’den çıkmak gibi bir tavrının olmadığını hatırlattı. Sadece AB ile değil, dış politikada sergilenen kavgacı üslup bir gerçeği yansıtıyor olsa, İslam Birliği’nin gündeme getirilmesi, bu yönde bir takım adımların atılması gerektiğini belirten Karamollaoğlu, Batılı ülkelerle sürekli kavga hali görülmesine karşılık iktidarın bir kez olsun İslam Birliği’ni seslendirmediğini, D-8’lerin harekete geçirilmesi yönünde bir çabanın sergilenmediğini belirtti.
Sohbetimizin ağırlıklı konusunu ise eleştirilerde ayrıştırıcı ve kamplaştırıcı tavrın terk edilmesi, hakaretin eleştiri olamayacağı oluşturdu. Karamollaoğlu,16 Nisan gecesi her partinin liderinin bir açıklama yapacağını, ama bu açıklamanın kampanya süresince sergilenen ayrıştırıcı üslubun tesiri altında yapılması halinde siyasetin zarar göreceğini belirterek, “Halkoylaması kampanyasında sergilenen üslubun nezaket sınırlarını aşmaması, aksi halde yarın insanların birbirinin yüzüne bakmakta sıkıntı çekeceğini” belirtti. Bu noktada kampanya boyunca Saadet Partisi olarak maruz kaldıkları onca iftira ve yalan kampanyasına rağmen nezaketi bırakmadıklarını, bununda gayet tabii olduğunu belirtti.
Özet olarak güzel bir sohbet oldu. Yarın gazetemizde geniş bir şekilde yer alacak olan konuşmaya sadece ana hatları ile dokunmakla yetinmek istiyorum. Ve bu noktada iktidar kanadını Saadet Patisi aleyhine bunca saygı sınırlarını aşan, yalan ve iftiraya varan tavır sergilemesine acizlik olabileceğini, böyle olmasaydı yüzde 0,7 oy almış bir parti aleyhine hayali afişler hazırlamak, il binasına pankart asmak gibi hiçbir mantıki izahı olmayan tavırların sergilenmiş olmasının bunu yapanların aleyhine sonuç verebileceğini söylemek yanlış olmaz sanıyorum. Bu bakımdan tüm partilerin söylemlerinde ve eylemlerinde 17 Nisan sabahını düşünerek hareket etmeleri ihtiyaç duyulan birlik ve beraberliğin gerçekleşmesi için gereklidir.
Netice itibariyle bir anayasa değişikliği halkoyuna sunulmuştur. Sonuç ne çıkarsa çaksın ülkemiz için hayırlı olmasını temenni etmek gerekir. Çünkü iki sonuçta ne dünyanın sonudur ne de ülkenin geleceği o sonuca bağlıdır. Meseleyi sadece sandıktan çıkacak ‘evet’ oyuna bağlamak bir demokratik mekanizmayı işlemez hale getirebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.