Salon harikaları ve hakem faciası!
FENERBAHÇE, Panathinaikos’u, bence çoktan eledi, kendi müthiş seyircisi önünde resmen ve alenen iki maçta da nakavt ettikten sonra... Ancak ne var ki, Anadolu Efes ve Darüşafaka ile üzülmüştük. Acaba onların ikinci maçlarından birer galibiyet çıkartabilir miydik? Rakiplerden biri ligi birinci sırada bitiren Real Madrid, diğeri ise yine Yunan basketbolunun en öndeki temsilcisi Olympiakos idi...
Neyse cuma akşamı kurulduk ekran başına... Önce Anadolu Efes devirdi Olympiakos’u, sonra da Darüşşafaka koca Real Madrid’i yerlere serdi ve bu iki temsilcimiz de rakip sahalardaki maçlardan 1-1’lik harika sonuçlar elde etmiş oldular. Şimdi iş İstanbul’a kaldı... İster misiniz, Fenerbahçe’den sonra bu iki takımımız da evlerindeki iki maçı da kazanıp play-off’a kalsınlar. O zaman Final Four’daki dört takımdan üçü Türk olur ki, bu resmen ve alenen kulüp bazında Türk basketbolunun ihtilali, devrimi, adını ne koyarsanız koyunuz bütün Avrupa’ya meydan okumaktır. Şimdi birileri çıkıp da salonu doldurun diye bağıracaktır. Basketbolda salon doldurmakla iş bitmez. Basketbol parkeyi iyi kullanan, maçı iyi okuyan koçlarla iş biter. Obradoviç, David Blatt ve Perasoviç bu süreçte ciddi şekilde başarılı oldular. Gerek yaptıkları oyuncu değişikliklerindeki isimler ve gerekse de zamanlama ile... Rakip koçlar ise bunun tam tersine neredeyse bizimkileri yardımcı oldular.
Şimdi iki maç akşamı heyecan yüklü olacağız. Umarım ki son dört takım içinde üç Türk takımı olur. Buraya kadar harika... Ama bunun bir de milli takım boyutu vardır ki, orada hiç mi hiç umut yok gibidir. Çünkü bu kulüp takımlarının elde ettikleri başarılar tamamen yabancıların eseridir. Koç olarak da oyuncu olarak da... Ay-yıldızlı formayı bir kenara itemeyeceğimize göre derhal federasyon tarafından bazı önlemlerin alınması gerekmektedir. Nasıl mı? Bundan önce bizim ligde sahaya, yani ilk beşe üçten fazla yabancı koyamıyorduk. Belki de bunun acilen dönmesi gerekiyor. Oysa şimdilerde ilk beş tamamen yabancı çıkabiliyor. Böylece Türk oyunculara pek öyle ciddi dakikalar sunulamıyor.
Neyse, haydi kulüpler diyelim şimdilik. Ama federasyonun milli dava meselesinde aceleci olması gerekiyor. Aklıma bir şey daha geldi. Örneğin tamamen yerli oyunculardan kurulu bir ikinci üst düzey lig kurulabilir. Ekranlardan da bunların maçları hiç bir şekilde maddi çıkar beklenmeden yayınlatılabilir. Ne bileyim işte, benim aklıma bu geldi... Siz ustalar kim bilir neler neler bulursunuz!
Ve Antalya’da rezalet!
Yaşar Kemal Uğurlu isimli genç hakemimiz ne yazık ki, Antalya’da bir hakem faciası yaşattı bizlere... Trabzonspor’un 3-0’lık net galibiyetini kutlayayım ama Antalyaspor’un net ve açık üç penaltısının verilmeyişini de protesto edeyim. Buna ilaveten, Trabzonspor kalecisinin ceza alanı dışında, yaklaşık üç metre, topu sol koluyla karşılayıp Eto’o’nun pozisyonunu da aynı hakem kırmızı kartla cezalandırmadı. Uğurlu kardeş; sen lig bitine kadar bir dinlen bakalım... Hatta ondan sonrasında da biraz derslerini yeniden çalış... Tabii ki Rodellaga’nın attığı kendisinin ikinci golüne de şapka çıkartalım...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.