Sırrı Ağa’nın sırrı
Sırrı Ağa, Kahta’da yaşar. Kendisine “ağa” diye hitap edilmesine çok kızar. Ben de kızdığı kişiler arasındayım. Yazının başlığını kendisine söylediğimde epey kızdı ama sonunda ikna ettim. İkna olmasının sebebi de misafir olmamdı onu biliyorum.
Ağalığı kabul etmeyen Sırrı Ağa, İnönü zulmünü daha üç yaşındayken yaşamaya başlamış ve İnönü’nün dedelerini sürgün ettiği yıllarda bu da kimi zaman at sırtında, kimi zaman eşek üzerinde aylarca yol gitmiş.
Babasıyla birlikte dedesinin sürgününü yaşayan Sırrı Ağa’nın annesi küçük yaşta vefat etmiş. Zulümcüler çoluk çocuk demeden herkesi yurdundan sürgün etmişler. Sırrı Ağa’nın ailesi de Amasya’ya gönderilmiş. Sürgün kafilesi daha Amasya’ya girmeden Amasyalılar tarafından taşlanmaya başlamışlar.
Taşlanmanın sebebi aylar sonra anlaşılmış. Meğer CHP zihniyetliler, sürgün ailelerin geleceğini duyunca, sanki kendileri çok dinli imanlıymış gibi halkın dini duygularını kullanarak gelen sürgünün dinsiz imansız kişiler olduğu söylentisini yaymışlar. Amasyalılar da dolduruşa gelerek kafileyi taşlamışlar. Aylar sonra gerçek anlaşılınca da özür dilemişler.
Henüz emzikte olan küçük Sırrı ise anne sütü alamadığı için hastalanmış ve beslenememiş. 69 yaşındaki nenesini emmek zorunda kalmış. “Allahın hikmeti altmış dokuz yaşındaki kadından süt gelmiş de ölmekten kurtulmuşum” diye anlatıyor. Hikayenin acıklı tarafı bu kadar değil elbet, daha ne felaketler var.
İnönü zulmü Amasya’da da bitmemiş elbet. Oradan da Malatya’ya getirilmişler. Dedeleri Malatya’da at arabacılığı yaparak bunları beslemiş. Bir kişi değil, iki kişi değil, Sırrı Ağa’nın hatırladığı kadarıyla 50- 60 kişi. Ne yerler, ne içerler, kimse iş vermiyor, aş vermiyor, perişanlık ve fakirlik diz boyu.
Sırrı Ağa bu şartlarda Malatya’da ilkokula başlamış. O yıllarda her tarafta sigara içilmekteymiş. Çünkü sürgün insanlarının tek tesellisi sigaraymış neredeyse. Sırrı Ağa da okula başladığında yanındaki arkadaşı biraz varlıklı bir çocuk olduğu için sigarası olurmuş ve günde birlikte bir paket sigara içerlermiş.
Sırrı Ağa sigaraya ilkokul birinci sınıfta yani yedi yaşında başlamış. “Her gün peş peşe on sigara içerdim ve olduğum yere yığılıp kalırmışım. Çünkü bildiğim ve içebildiğim şey sigaraydı ve arkadaşımdan teklifsiz alabildiğim tek içecekti” diyor.
Bunu söylemem ne derece doğru ama Sırrı Ağa halen sigara içmeye devam ediyor maalesef. Halkın kendisine ve memleketine sahip çıkması olarak belleklere kazılan Rahmetli Menderes’in iktidara gelmesiyle bütün sürgünler bitmiş.
Sürgünlerin bitmesinin ardından, herkes yurduna yuvasına kavuşmuş. Rahmetli Menderes herkesin bağına, toprağına, çiftine, çubuğuna sahip çıkması için CHP’nin zulümlerine son vererek, insanları köylerine ve arazilerine döndürmüş.
Sırrı Ağa laf gereği ağa değil, gerçekten toprak ağası ve köylerinde bulunan tarlalarını şimdi ihtiyaç sahipleri ekip biçiyormuş. “Tarlaları ekip biçenler bir şeyler veriyor mu” diye sordum, “20 yıldır tarlaya, tapana, köye uğradığım yok ki, gelen giden, getiren götüren olsun, kimin işlediğini bile bilmem” diyor.
Sırrı ağanın hayat hikayesinden; nice milletvekilleri, nice bakanlar, nice valiler, nice kaymakamlar gelip geçmiş. Eli açık, sofrası açık Sırrı Ağa şimdilerde kendisini sade bir yaşama adamış. Her yıl umreye giderek ancak rahatlayabildiğini söylüyor.
Bir sabah evinde ikram ettiği kahve sohbetinde anlattıklarını yazabilir miyim diye izin istedim ama adam gibi ağaya yakışacak bir tavırla; “Hayır, bir daha yüz yüze bakmayız” diyerek tembihte bulununca mecburen yazamıyorum.
Oysa siyasi tarihe not düşme bakımından eski ve yeni milletvekilleri hakkında çok şey öğreneceğimden emindim fakat bir kere hem izin alamadım hem de “şimdilik yazmayacağım” diye söz verdim. Ama Sırrı Ağa’nın sırlarının Sırrı Ağa ile gitmeyeceğine dair söz aldım. Bir gün anlatacak. Ben de inşaallah tarihe not düşeceğim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.