Takım gibi takım ve Lucescu ataması...
BAŞAKŞEHİRSPOR’UN büyük başarısı, hem de günümüz futbolunu oynayarak, gerçekten göğsümüzü kabarttı. Çünkü rakip son yılların futboldaki flaş ülkelerinden Belçika›nın yine aynı düzeyde işler yapan takımı Brugge idi. rakip sahada elde edilen 3-3›ün rövanşında, hem de kalesinde tek pozisyon vermeden 2-0 kazanmak gerçekten tebrike layık önemli bir başarıdır. Hele hele şu günlerde futbolda genel olarak kriz yaşanırken...
Kaleci Volkan Babacan hemen hemen hiç yere yatmadan maçı bitirirken, savunma kademede olsun, kenarlara yayılmada olsun, birebirlerde olsun ciddi başarı gösterdi. Hele hele Clichy’nin birinci golde Adebayor’un kafasına kondurduğu ortaya şapka çıkartılırdı. Mahmut benim diyen ön liberolara taş çıkartırken, üstat Emre için “Acaba yaşını küçültüp, yeniden mi başlatsak” gibi bir hayal de kurdum. Mossoro hareketli, kenarlar her gelişmeye katkılı idi. Bir de Adebayor vardı sahada... Tıpkı ilk maçtaki gibi sanki gençlik yıllarının en parlak günlerinden birini daha sergiledi. Günümüz futbolunda bir santrfor böyle oynuyor. Herkesle pas alış verişine giriyor, yüksek toplara çıkıp indiriyor, gelen beklerle açıkların boşalttıkları bölgelere inip rakip savunmanın aklını karıştırıyor. Bir de gol atıyor vallahi... Hani bizim ligdeki büyükler kaç zamandır santrfor arıyorlar ya... Hem de ne paralara... Acaba bu kulübün veya bu takımın akıl hocalarına, araştırmacılara danışsalar daha iyi olmaz mı? Şimdi sıradaki gelsin. Hem de ne büyükler bir bilseniz. Siz bu satırları okuduğunuzda o isim belli olmuş olacak. Olsun; nasılsa Avrupa’da mesaiye devam alındı ya...
VE LUCESCU
Başakşehirspor’un bu büyük başarısını yazdığımız gün, ne tuhaftır Milli Takım’ın başına da bir yabancı getirildi. Lucescu bu... Hani benim Türkiye’ye gelmiş yabancılar içindeki bir numaram... Ancak bu bir numarayı ben Lucescu için kulüp takımları bazında kullandım hep. Milli Takım için tek satır yazdığımı söyleyen varsa beri gelsin. Çünkü Lucescu, bulur, yani üretir, geliştirir, kullanır, verim alır sonra da fahiş fiyatla satarak hem kulübe, hem de oyuncuya gelecek sağlar... Dikkat ederseniz bu cümlenin içinde kulüp kelimesi geçiyor. Yani mi? Milli Takım bu hocanın işi değildir. Haaa hiç umulmadık bir ismi kadroya alıp onu yüceltir ama o oyuncuyu bir daha ne zaman çalıştıracaktır ki? İlk milli maça kadar ancak tribünden izler... Milli takım hocalığı başkadır, kulüp takımı hocalığı ise çok başka... Umarım kulüp takımları bazında çok beğendiğim Lucescu beni bizim Milli Takım için de övgüler yazmaya zorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.