Filistin ümmetin ortak değeridir
Filistin İslami hareket lideri Şeyh Raid Salah, Filistin halkının maruz kaldığı zulmün önlenmesinin İslam ülkelerinin tutumuna bağlı olduğunu söyledi… Fakat İslam ülkeleri öyle bir cenderenin içine sürüklendiler ki, bu cendereden çıkıp yaralarını saracak hamleyi bir türlü yapamıyorlar. Aksine mezhep ve meşrep kavgaları ile birbirlerinin kuyusunu kazmaya ve boş avuntularla oyalanmaya devam ediyorlar. Oysa İsrail’in işgal ettiği topraklar ümmetin ortak malıdır ve bu toprakları zulmün karanlığından arındırmak Müslümanların görevleri arasındadır.
Bilindiği üzere İsrail işgalci bir topluluktan oluşan Siyonist bir yapıya sahiptir. İşgalin ilk tarihi şöyle başlamıştır: 1 yüzyılda Roma işgalinden sonra Filistin’den kaçan Avrupa’daki Yahudi topluluklarının bir gün Filistin’e dönme hayalleri vardı. Zira onlar Yahudi krallığının merkezinin bu topraklarda gerçekleşeceğine inanıyor ve bütün enerjilerini bu yönde harcıyorlardı. Yahudiler bulundukları coğrafyalarda uyumsuzluk gösteren bir toplum olduklarından dışlanıyor ve bir gün siyona dönme hayali ile kendilerini teskin ediyorlardı. Yahudi diasporasının başlıca merkezleri olan Rusya ve Polonya’da yaşayan Yahudiler ise 19. yy hem Yahudiliğin hem de milliyetçiliğin hâkim olduğu Siyonizm’e odaklandılar. Bu amaçla 1880 tarihinden itibaren Filistin’de Yahudi yerleşimine yardım etmek amacıyla Yahudi grupları kuruldu. Bu gruplar bir araya gelip Siyon âşıkları adını aldılar. Siyon âşıkları Filistin’de küçük tarımsal yerleşim birimlerini desteklediler. Siyonizm fikri kendisinden çıkmasa da, mevcut olan ideolojiyi tetikleyen ve Filistin topraklarının işgaline zemin hazırlayan kişi ise Teodor Herzl’dir. 1897’de Basel’de ilk Siyonist kongresi onun teşvikiyle toplandı ve Filistin’de Yahudi halkı için tanınan bir yurt sağlanması yönünde karar alındı. 1897’de Basel’de toplanan 200’den fazla Yahudi delegesi, Siyonist hareketin temelini atmaya yönelikti. Basel toplantısının ardından, bu kongrenin şubeleri Avrupa’nın her yerinde kurulmaya başlandı.
İngiltere’nin de desteği ile dünyanın dört bir yanından Yahudiler Filistin’e akın etmeye başladılar. Burada kendilerine bir yerleşim alanı oluşturarak yerli halkın topraklarını gasp ettiler.
Kral Faysal Filistin halkının güvenliğine zarar vermeyecek bir Yahudi oluşumunu desteklerken, 2. Abdülhamit Osmanlı topraklarında büyük çaplı bir Yahudi yerleşimi fikren karşı çıktı.
Fakat 1917 tarihinde İngilizlerin Kudüs’ü ele geçirmeleri Filistin’i Osmanlı idaresinden çıkarmıştı. Artık Yahudiler bölgede mikrop saçan bir çıban olarak yerleşmiş ve fitne tohumlarını ekmeye başlamışlardı. Bir bir asra yakındır işgal ettikleri bölgeyi kan gölüne çevirmeye devam ediyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.