Katil önce vicdanını katletmişti
30 yaşında genç bir adam av tüfeğini alıyor ve beş akrabasını acımasızca öldürüyor. Adam, beş kişinin hayata dair umutlarını, gelecekle ilgili hayallerini ellerinden alıyor sonra da her şey süt limanmış gibi elini kolunu sallayarak geziyor. İlginçtir beş kişinin katili, olay aydınlanıncaya kadar ölüm saçan bir virüs gibi topluma katılmış ve aramızda geziyor. Sonra da geri kalan hayatını geçireceği o karanlık hücreye doğru ilerliyor.
Vicdan Allah’ın insana bahşettiği büyük bir değerdir. Eğer bir kişinin vicdanı ölmüşse, artık bu kişi insan olmaktan çıkmış ve başka bir varlığa dönüşmüştür. Vicdanın öldüğü noktada kötünün ve kötülüğün önündeki bütün perdeler bir bir kalkıyor ve kötü soluduğu karanlığı güneş zannedip tehlike saçmaya devam ediyor. Katille aynı havayı soluyoruz, aynı yerden alış veriş yapıyor, aynı toprak parçası üzerinde yürüyoruz. Ve kötünün kötülüğünün hangi zaman hangi masuma yöneleceğini bilmeden nefes alıp veriyoruz.
Beş adamı katleden bir kişinin sonradan pişmanlık duyup geri adım atacağını düşünmeyin.
Keşke yapmasaydım deyip ölen kişilerin yakınlarından helallik isteyeceğini aklınızın ucundan dahi geçirmeyin.
Geceleri uykusunun kaçıp, ellerim kırılaydı da yapmayaydım diyeceğini hiç zannetmeyin.
Secdeye kapanıp tövbe edeceğini ve arınmak için yeni çareler arayacağına ihtimal dahi vermeyin.
Bütün bunların olabilmesi için kişinin hakikate tabi olmuş uyanık ve bilinçli bir vicdanın olması gerekir. Oysa beş adamın hayata dair umutlarını, sevgi ve neşesini acımasızca katleden kişi zaten bu kişilerden önce vicdanını katletmiştir.
Eğer vicdanını katletmemiş olsaydı, karşı tarafa olan husumetinin boyutu ne olursa olsun böyle bir katliama meyletmezdi. Aksine zulme uğrayanın yanında yer alır ve onun savunuculuğunu yapardı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.