Bizi ayıran duvarlar
Arakan deyince zihinlerimizde, açlığa ve yoksulluğa maruz kalmış mazlum insanlar canlanır. Ve sanki o insanlar hiç ulaşamayacağımız bir mekânda yaşıyormuş hissine kapılırız. Yaşadığımız dünyanın büyüsüne o kadar kapıldık ki, çıkarlarımız dışında hiçbir şeyi düşünemez hale geldik.
İslam kardeşliği kan kardeşliğinden daha kuvvetli bir bağ üzerine kurulmuştur. O nedenle dünyanın neresinde ikamet ederlerse etsinler, kardeşlerimize bir zarar isabet ettiğinde onların acılarına merhem olmak için harekete geçeriz ya da geçmeliyiz. Fakat nedense, Irak’ta, Suriye’de, Mısır’da Filistin’de, Yemen’de olduğu gibi Arakan’da da zulme maruz kalan kardeşlerimizle aramıza örülen barikatları kaldırıp onlara ulaşamıyoruz… Bu insanların kanayan yaralarına merhem olamıyor “ah” demekle yetiniyoruz.
Arakan’da zihinlerimize kazınan o yoksulluğun ötesinde katliamlar var. Kör dünyanın önünde yapılan bir soykırım var, çaresizliğe teslim olmuş bir halkın buruk temennileri var. Şu an bölgede Müslümanların büyük çoğunluğu zorunlu olarak tehcir edilmiş ya da işgallere maruz kalmış. Ölümle yaşam arasında ince bir çizgide yaşayan Arakanlı Müslümanlara ikinci sınıf vatandaşlık muamelesi yapılıyor.
2016 Aralık ayında Budist rahipler tarafından Müslümanlara reva görülen şiddet olayları hâlâ devam ediyor. 26 Ağustos 2017 tarihinde köylerde yaşayan 850 Müslüman acımasızca katledildi. Şu an katliamdan kurtulmaya çalışan Müslümanlar Bangladeş sınırlarını geçmeye çalışıyorlar. Fakat çoğu sınıra ulaşamadan hayata veda ediyor. Bölgede bulunan 700’den fazla ev, cami, Kur’an kursu ve işyerleri yıkılmış durumda. Rejimin askerleri insanları baskı ile evlerinden alıyor ve zorunlu işçi olarak çalıştırıyor. İnsanların yaşadıkları baskı ve dayatmalara karşı itiraz hakları yok, çaresiz boyun eğmek zorunda kalıyorlar.
Arakan’da Müslümanların evleri ahşap olmak zorunda eğer evde yangın çıkarsa kişi devlete ait olan evi yakma suçundan altı yıl hapis yatıyor. Eğer bir Müslüman iş yeri açmaya karar vermişse, bunun için Budist bir ortak bulmak zorunda. Müslümanlar çocuklarını üniversiteye gönderme hakkına sahip değiller. Müslüman gençler üniversiteye gidemiyor, memur olamıyor, teknolojik araçlar alamıyor, camide ibadet edemiyorlar.
Emperyalist odaklar yerli işbirlikçilerini kullanarak Müslümanları, zengin yer altı kaynaklarının bulunduğu bölgeden çıkarmak ve bu kaynaklara sahip olmak istiyorlar. Bu kaynakları ABD’ye kaptırmamak için gizli hesaplar yürüten Çin ise kendince önlemler alıyor. Zira Myanmar Çin’in enerji güvenliği için stratejik bir öneme sahip. Dünyayı yeniden şekillendirmeye çalışan BM ise Arakanlı Müslümanları dünyanın en ezilen insanları olarak tanımlamakla yetiniyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.