Hz. Âdem’in Rabbinden af ve mağfiretini dileyerek yeryüzünde inşa ettiği ilk secdegâhımız olan Kâbe, İslam dünyasının kalbidir. Orada cem olur, orada bir ve diri olur ve hakikati hep birlikte haykırırız. Allah’a kulluğumuzu sunar, tüm mahlûkata karşı şefkat ve merhametimizi belirtiriz. Hz. Âdem ve İbrahim’e selam göndererek onların yollarını sürdüreceğimize dair söz veririz. Hz. Muhammed’in büyüdüğü o şehrin göz bebeği olan Kâbe’de Peygamberin ayak bastığı yere biz de ayak basar ve Allah’a yakınlaşmaya çalışırız.

Hz. İbrahim Allah’ın kendisine verdiği Kâbe’yi inşa etme görevini oğlu İsmail ile birlikte yerine getirirken bütün Müslümanları kapsayacak o meşhur duasını yapmıştı:

“Ey Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş Müslümanlar kıl ve soyundan sana teslim olmuş Müslüman bir ümmet nasip et! Bize ibadet esaslarını göster ve tövbemizi kabul et! Şüphesiz sen tövbeleri kabule den ve esirgeyensin. Ey Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder, onlara ayetlerini okusun kitap ve hikmeti öğretsin, onları arındırsın. Şüphesiz sen güçlü ve üstün olansın, hüküm ve hikmet sahibisin…”

Bugün ne yazık ki, Allah’ın özgür kıldığı evi işgal eden bazı kendini bilmezler, Allah’a ve Resulüne iman edenlere teslimiyetlerini sunmaları gerekirken, bütün dünyayı işgal eden, yeryüzünü kan ve gözyaşına boğan küresel bir zihniyetle birlikte dünyayı tek başına idare ettiklerini itiraf etmekten kaçınmıyor, inananların yanında değil müstekbirlerin yanında yer aldıklarını ilan ediyorlar. Gönül ister ki, ABD’nin masum ve mazlum insanlar üzerinde uyguladığı ağır baskı ve işgaller konusunda en etkin tepki de buradaki kanaat önderleri, yönetici ve söz sahibi kişilerden gelsin… Fakat ne yazık ki bu mübarek beldeleri esir eden kukla yöneticiler zulmün safında yer almaya ve onları desteklemeye devam ediyorlar. Bütün dünyada Müslümanlar işgal ve katliamlara yoksulluğa maruz bırakılırken, kıllarını dahi kıpırdatmazken, maddi anlamda bu zihniyeti desteklemekten geri kalmıyorlar.

Kâbe şu anda kukla bir zihniyetin elinde esirdir ve haremi şeref acilen bu kendini bilmezlerin ellerinden alınmalı, bütün Müslümanların yönetiminin içine dâhil olabileceği bir oluşuma gitmelidir. İslam konferansı bu konuda çaba göstermeli ve Kâbe’yi esir alan bu zihniyetin elinden kurtarmalıdır.