Ayıplı yorumlar!
Değerli okurlar; bildiğiniz gibi maçların değerlendirmesini bütün spor basınından bir gün sonra yapıyorum bu sütunlarda. Ve de özellikle özen gösteriyorum ki, benden önce yapılmışlarla paralellik olmasın. Yani maça kimsenin bakamadığı bir açından bakıp değerlendirme yapmaya çalışıyorum. Maç sırasında tuttuğum notlara baksanız «Ne alakasız işler» yapıyor diye şaşırabilirsiniz. Ama...
Şimdi o “Ama»yı açalım isterseniz. Yazının başlığı da zaten sizleri meraka sürüklemiştir bile... Galatasaray- Karabükspor maçının sonrasındaki bütün yorumlara kulak kabarttım. Bildiğiniz ekranlardan dökülenlere... Sonrasındaki sabah da gazetelerdeki yorumlara göz gezdirdim. Ortaya şöyle bir ortak nokta çıkmıştı: Galatasaray kötü oynadı. Başta Belhanda olmak üzere, birçok oyuncu form düşüklüğü gösteriyordu. Teknik direktör de ucundan kenarından hakeme dolanmıştı.
Peki, ya hakikat! Bakınız değerli okurlar; bir futbol maçı, ya da takım sporlarındaki oluşum iki takım arasında geçen çekişmedir, mücadeledir. Dolayısıyla güreşte, boksta, teniste, masa tenisinde olduğu gibi iki sporcu mücadelesi yoktur futbolda, basketbolda, voleybolda, hentbolda... Dolayısıyla da değerlendirmeyi yaparken iki takım üzerinden yapmalısınız ki, sağlıklı bir yorum ortaya koşmuş olasınız.
Evet, Galatasaray, son Antalyaspor maçı hariç ligin başından bu yana kendi sahasında ilk defa böylesine tutuk veya çaresizdi. Gol kaçırmadı mı? Kaçırdı. Ama karşısındaki Karabükspor, inanınız, yıllardır rastlamadığım biçimde bir İstanbul büyüğüne, hem de büyüğün sahasında böylesine baskı uygulayabildi. Hem de doksan dakika boyunca... Hem de sahanın her yerinde... İşte Galatasaray’ı bu maçta tanınmamış hale sokan özellik de buydu. Yatabare’nin attığı golde yapılan baskıya bakınız. Penaltı pozisyonuna bakınız. Daha birçok pozisyona baktığınızda Galatasaray’ın oyuna çıkarken çok zorlandığını, hatta rakip sahaya oturduğunda pas aralarının ne kadar kalabalık olduğunu görürsünüz. Galatasaray’ı üçüncü gole ulaştıran pozisyonda bile Gomis›in kale direği dibinde üç kişi tarafından bloke edildiğini de görürsünüz. Bir gol kornerden, bir diğeri de şut sonrası dönen toptan idi. Bu arada Tolga›nın olmayışı da rakibin planladığı oyundan bu kadar başarılı olmasında etkendi. Çünkü ne Belhanda, ne NDaye ve hatta ne de Fernando rakibin bu muhteşem tam saha presine cevap verebilirlerdi. Zaten Gomis de bütün haftayı başka yorgunluklarla geçirmiş gibi görünürken, Rodrigues ve Fehgouli aktif ve araştırıcı idi. Bu kadar rakibin de hücum aksiyonlarına davrandığı oyunda Latovleviçi›li oyun dururken Linnes›i oynatmanın yanlış olduğunu da Tudor ancak 66. dakikada anladı.
Karabükspor’un kulübesinde hiç tanımadık yerli bir hoca duruyordu. Asıl görevli ise maçı izliyordu... Umarım ve dilerim ki bu yerli hoca yenmez ve o yabancı patronluğunda akıl danışmasını unutmaz.
Evet, teknik kapasitesi yüksek Galatasaray takımının oyun kurması, rahat pozisyon oluşturması da ancak böylesine tam saha presli imha edilebilirdi. Karabükspor da bunu yaptı. Başka bir takımın bir başka büyüğe bunu yapabilmesini umarım. Olsun ki, ülke futbolunda heyecan artsın, kalite yükselsin ve şampiyonluk mücadelesindeki tekelcilik bitsin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.