Sözün Bittiği Yerde miyiz?
Emekli Hâkim Nusret Çiçek, “Anayasa iğfal edilmiştir” diyor.
Daha ne densin!
Biz de haklı olarak “sözün bittiği yerde miyiz?” diye soruyoruz.
Herkes bağıra bağıra söylüyor işte: “Anayasa çok açıktır. Anayasa Mahkemesi, Meclis'in yaptığı Anayasa değişikliklerini esastan görüşemez.”
Ama görüştü işte!
Hem de en temel özgürlükleri yok eden bir karar aldı.
Millete meydan okur gibi…
Garip olan şu ki, CHP dışındaki partilerin yöneticileri, hukukçular, sivil toplum kuruluşları, Meclis'i yok sayan, Anayasa'yı değiştirilemez hale getiren gerekçelere sert tepki gösterirken. en büyük eleştiri, karara muhalefet şerhi düşen Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'tan geldi.
Yüksek Mahkeme'nin Meclis'in yetkisini daraltamayacağını vurgulayan Kılıç, Anayasa'nın “esastan denetim” izni vermediğini hatırlattı.
Mahkemenin, sınırını genişleterek siyasal işleyişi yargı vesayetine bağladığını dile getiren Kılıç, Anayasa'ya ek madde konulduğuna dikkat çekti.
Haşim Kılıç, "Karar vahim bir hatadır. Halka ait olan egemenlik yetkisinin göz ardı edilmesidir. Mahkeme Anayasa'yı işlevsiz hale getirmiştir.'' dedi.
Nerden bakarsanız bakınız, bu bir iflastır.
Şimdi ne olacak?
Bu nasıl bir sistem; Meclisi, yani yasamayı denetle, hükümeti, yani yürütmeyi denetle, hatta yargıyı denetle, ama Anayasa Mahkemesini denetleme.
O padişah mı?
Nerde kaldı demokrasi, halkın egemenliği, millet iradesinin üstünlüğü?
Tuz buz olmuştur, toz duman olmuştur…
Anayasa Mahkemesi şamar oğlanına dönen Meclisi işlevsiz bırakmıştır. Meclisin itibarı bir kere daha çiğnenmiştir. Bu sistem bir kere daha ölmüştür. “İnna lillah…”
Bu Meclise bu muamele layıktır aslında. Sen hala bu darbe anayasasını değiştirme!..
Bunun altında ne yatmakta?
Emekli Hâkim Nusret Çiçek açıkça ifade ediyor: “ideoloji”.
Diyor ki: “İdeoloji bir kez daha anayasayı iğfal etmiştir. Bu karar, bir kez daha gösterdi ki, Türkiye'de anayasanın üzerinde ideolojiler vardır. Bunların en başında Ergenekon kaynaklı ulusalcılık gelmektedir. Bunu artık milletçe, aydın olarak, cahil olarak, hepimiz anladık. Burada artık demokrasi, insan hakları, düşünce, inanç gibi kutsanmış mefhumların işlemediğini görüyoruz.”
Bize layık gördükleri bu. AB ye karşı çıkmalar da bu yüzden zaten. “Bu haklar ve özgürlükler, bu millete çok” diyorlar. Adamlara köle lazım, millet değil.
Millet çalışacak, onlara yüksek bir hayat standardı sunacak, gerekirse vatan uğrunda ölecek falan filan…
Ben ne diyeyim ki, buna layık bir millet var ortada…
Bunu kabullenen bir millet var.
Hayatı çok sevdiği için, ahireti arkaya attığı için, şehvetlerine çok düşkün olduğu için, Allah Teâlâ’ya kulluğu unuttuğu için, cihada hazır olmadığı için zillete katlanan bir millet var…
Az okuyan, az düşünen, az sorgulayan, hesap sormayan bir millet…
Çare buralarda. Biz de ağustos böcekleri gibi bu çareyi haykıra haykıra ölüp gideceğiz galiba…
Habervaktim başlığı güzel atmış. Acil yapılacak bir şey var şimdi: “Ya Mahkeme ya da Meclis kapatılsın!”
Eğer bu karardan sonra bile Meclis kendi itibarını koruyamayarak gerekeni yapmazsa, varsın kapansın. Milleti aldatmaya ne gerek var…
Allah Teâlâ’ya karşı yüzümüz yok. Ondan ne isteyebiliriz ki! Her şeyi açık seçik anlatmış bize Kitabı Kur’an’da. Açıp okuyan mı var?
Meclisten de umudumuz kalmadı. Kendi itibarını bile koruyamıyor, nerde kaldı bizi koruyacak?
Umutlar gittikçe sönüyor…
İçerden ve dışardan kuşatılıyoruz. Akıbet pek de hoş gözükmüyor…
Ama biz gene de söyleyelim, kurtuluş aslında o kadar da zor değil. Ama azıcık fedakârlığı göze alabilirsek tabi.
Temel insan haklarına ve hürriyetlerine uymayan her karara itiraz etmeli, kabullenmemeli ve pasif direnişe geçerek boykot etmeliyiz. Asla cebir ve şiddete varmayan bir demokratik muhalefetle haksız ve hukuksuz hiçbir kararı tanımamalıyız. Bu bizim en tabii hakkımızdır.
Seçimler de yaklaşıyor, siyasetçilerden hesap sormanın zamanıdır. Bu kararı Anayasa Mahkemesine götürenleri bu halk bu seçimlerde silip süpürmelidir. Millet iradesine yeterince sahiplenmeyenleri de iyi bir hizaya çekmelidir. Gerekirse radikal alternatifler denemeyi de göze almalıdır.
Sözün bittiği yerde isek, bunlar yapabileceğimiz en basit, en kolay eylemlerdir.
Ama en etkin ve en kalıcı çareleri ise burada hep dillendirip duruyoruz. Yürek yetiyorsa işi kökten halletmelidir.
Ama gerçek o şarkıda:
“Nerde bende o yürek…”
https://www.habervaktim.com/haber/38837/ya_mahkeme_ya_da_meclis_kapatilsin.html