D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Sabah namazında Fuad Paşa!

Sabah namazında Fuad Paşa!

Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi bu sene Edebiyat Mevsimlerinin dokuzuncusu idrak ediyor. Edebiyat Mevsimi’nin 9. yıl önce başlayan heyecanı el’an sürüyor. Namı diğer “İstanbul Edebiyat Festivali” Türkiye’nin gelenekleşmiş nâdir kültürel faaliyetlerinden.

Edebiyat Mevsimi’ne İstanbul dışından davet edilenler TYB İstanbul Kültür Merkezi olan tarihî Kızlarağası Medresesine yakın otellerde misafir ediliyor. Otelimiz Sultanahmet Camii’ne birkaç yüz metre mesafede; sabah namazı için uygun, zihnimizden böyle geçiyor. Klod Farer’den otele doğru gelirken dikkatimizi çekiyor, ondan çok daha yakın bir camii; küçük ve sevimli; Mağrip veya Endülüs mimarisini çağrıştıran bir yapı. “İslâm mimarisi olacaksa, o da batıdan olsun”, kabilinden.

Sabah programı böylece belli oluyor...

Sabahın alacakaranlığında Fuad Paşa ile karşılaşmayı ummazdım! Hani şu Tanzimat paşalarından, Reşid ve Âli’den sonra gelen ve Sultan Aziz’in sadrazamı, hariciye nazırlarının en meşhurlarından. Divan edebiyatının 19. yüzyıldaki önemli şairlerinden İzzet Molla’nın oğlu. Aslen Konyalı ve keçecilikle uğraşan bir ailedenmiş İzzet Molla...   

Fuad Paşa’dan günümüze sadece o keskin nüktelerinin kaldığını sanırdım. Meğer bir de cami kalmış! İşte hayır eseri bırakmanın farkı, ne Reşid Paşa’nın ve ne de Âli Paşa’nın hayır eseri yok. Cami 1870 tarihini taşıdığına ve paşa iki yıl önce vefat ettiğine göre, kendi yaptırmış olabilir mi? Paşa’nın sağlığında cami ve türbesini yaptırmaya başladığı anlaşılıyor. Fuad Paşa kalb hastası, Sultan Aziz’in Avrupa seferinde ona refakat ediyor ve tabiî yoruluyor. Dönünce kışı geçirmek için Fransa’nın Nis şehrine gönderiliyor ve orada vefat ediyor. Kendi vefat tarihini yazdığı söyleniyor, şair oğlu şair Fuad Paşa’nın: “Ehl-i iman ruhuna, geçme oku Fâtiha!”

Biz Fatiha’yı namazdan sonra okuyoruz. Fuad Paşa Camii’nin merdivenlerden inilen avlusu sakin, şadırvanı hoş. Türbe keza, küçük ve süslü... İstanbul’un karmaşasının dışına çıkılabilecek sükunlu bir mekân. Osmanlı Devleti’nin en uzun yüzyılının muhataralı günlerinde mes’ul mevkilerde bulunan Paşa böyle bir sakin mekânı hak ediyor olmalı.

Sultanahmet semti evlerin işyeri veya otele dönüşmesiyle olağan nüfusunu kaybetmiş durumda. Son yıllarda turist nüfusunda da hayli değişiklik gözleniyor. Amerikalı veya Avrupalı turistler çok seyrek görülüyor, asıl kalabalık misafirler Arap âleminden. Keçecizade Camii’nin sabah cemaati imamla yedi kişi. Biri de babasıyla gelen çocuk olmak üzere. Yedi kişi, ama en az üç mezhebi temsil eden bir cemaat...Hoca müezzinliği de üstlenmiş, kıraatı düzgün bir imam.

Dünyanın en güçlü devleti hâlâ Türkiye! Batılılar dışarıdan, biz içeriden olanca gayretimizi sarfediyoruz, buna rağmen kaç asırdır ayakta!

Fuat Paşa’nın bu nükteyi Fransa İmparatoru 3. Napolyon’a karşı savurduğu günler de hayli gerilerde kaldı.

Birazdan şehrin mutad gürültüsü başlayacak. Sabah vakti sığınağımız olan bu sükun adacığı da bundan nasibini alacak...

Bir mevsim-i bahârına geldik ki âlemin
Bülbül hamûş havz tehî gülistan harâb

Baba İzzet Molla, hikemi şiir geleneğimizin sınırlarında dolaşırken dünü mü bugünü mü tasvir ediyor; gelin de çıkın işin içinden: “Dünyanın öyle bir bahar mevsimine geldi ki, havuz boş, bülbül susmuş, gül bahçesi harab olmuş...”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi