Hamdolsun Müslümanız
Muhafazakârlık kavramı ilk defa Fransız devrimi sırasında İngiliz düşünür Edmun Burke tarafından ortaya atılmıştır. Burke toplumların nesilden nesile aktarılan kültürel birikimlerinin olduğunu ve bu birikimlerin ani olarak değişmesi durumunda sosyal dengenin alt üst olacağını savunmuştur. Fransız devrimi sonrasında yaşanan sorunlar Burke’nin düşüncesinin kabul görmesini sağlamıştır. Burke aslında değişime karşı değildir fakat değişimin belli bir sürece yayılmasını ve bu sürecin toplumsal dengeyi etkilememesi gerektiğini savunmaktadır.
Toplumların nesilden nesile aktarılan örf, adet ve yaşam kalıpları vardır. Muhafazakâr kişiler aniden ortaya çıkan değişim taleplerine karşı direnç gösterir ve toplum içinde mevcut olan geleneksel yapının korunması gerektiğini savunurlar. muhafazakârlık kavramı aynı zamanda, hâkim kesimin iktidarlarını korumak için kullandıkları bir araç olarak varlığını sürdürmüştür. Bu durum muhafazakârlığın siyasal alanda da güç kazanmasını sağlamıştır.
Geleneksel değerler ekseninde şekillenen muhafazakârlık toplumun genelini oluşturur ve statükodan beslenenler genellikle bu ağın etrafında toplanırlar. Bu yönüyle muhafazakârlık adil değildir fertlere yanlı bir bakış açısı kazandırır. Var olanı korumaya gayret eden fertler bu yapının doğru olup olmadığını sorgulamaya ihtiyaç duymazlar aksine olduğu gibi kabul eder ve savunmaya çalışırlar.
Geçmişte olduğu gibi günümüzde de muhafazakârlık hâkim ideolojik yapının geleneksel kalıplara bürünerek varlığını sürdürmesi için kullandığı bir araç olarak devam etmektedir. Fakat bu yapı iddia edilenin aksine dinden değil, hurafelerden ve kalıplaşmış söylemlerden beslenir. İnsanlar geleneksel kalıpları sorgulamadan olduğu gibi alır ve yaşam alanlarına aktarırlar. Kendilerini muhafazakâr dindar kimseler olarak tanımlayan bu kişilere sorduğunuzda referanslarını dinden aldıklarını söylerler. Oysa savundukları öğelerin büyük çoğunluğu hurafelerden oluşmaktadır, dolayısıyla insanın fıtratına hitap etmemektedir.
Muhafazakârlık günümüz Müslümanlarının sık sık kullandığı bir kavram. Oysa insanı düşünmeye ve aklını kullanmaya teşvik eden İslam’ın ve ona tabi olan Müslümanların böyle bir kavrama hiçbir zaman ihtiyaçları olmamıştır olmayacaktır da. Bizim ait olduğumuz alan Resulullahın çizdiği alandır ve “Hamdolsun Müslümanım” diyebilmek bizim için en büyük izzettir.
Kadim tarihimize baktığımızda, Resulullahın ve onun takipçilerinin özünü kaybetmiş ve dini olmaktan çıkmış geleneksel kalıpları yıkmak için mücadele ettiklerini ve inandıkları değerleri bu hurafelerden uzak tutmak için büyük çaba gösterdiklerini görmekteyiz. Dolayısıyla bugün Müslümanların geçmişten tevarüs eden geleneksel kalıpları körü körüne savunmak yerine yeniden değerlendirmeleri ve vahye uygun olup olmadığını dikkate almaları gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.