Kur’an’da Münafıklık-III
… Münafıklar, Müslümanları bırakıp küfrü dost ve güçlü görür, izzet ve onuru küfrün yanında ararlar. Çünkü en önemli özelliklerinden biri, dünyadaki dengelere bakıp buna göre tercih yapmalarıdır. Hangi topluluk kendilerince güçlü ise onlardan yana olurlar. Oysa münafıklar bilmezler ki Allah'ın sonsuz gücü yanında derin devletlerin, derin yapılanmaların hiçbir gücü yoktur. Münafıkların kuvvetli, onurlu ve saygın olmak için hayranlık duyarak dahil oldukları yapılanmaların her biri, Allah dilemedikçe hiçbir şey yapamayacak olan aciz insanlardan oluşan gruplardır;
Onlar, mü'minleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar? Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır. (Nisa Suresi, 139)
Elçinin ve Müslümanların da kendileri gibi sapkın olmasını isterler. Elçinin tebliğ ettiği dini değil kendi çökük mantıklarına uygun bir dini isterler;
Eğer Allah'ın fazlı ve rahmeti senin üzerinde olmasaydı, onlardan bir grup, seni de saptırmak için tasarı kurmuştu. (Nisa Suresi, 113)
Onlar, kendilerinin inkâra sapmaları gibi sizin de inkâra sapmanızı istediler. böylelikle bir olacaktınız… Onlardan ne bir veli (dost) edinin, ne de bir yardımcı. (Nisa Suresi, 89)
Münafıklar, Müslümanlardan ayrıldıklarında Müslümanların zayıflayacağını zannederler. Oysa Allah onların yerine çok temiz, güçlü, kararlı ve sevdiği müminleri getirir, değil zayıf kılmak müminlerin gücüne güç katar;
Ey iman edenler, içinizden kim dininden geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) Kendisi'nin onları sevdiği, onların da Kendisi'ni sevdiği, mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' Allah yolunda çaba harcayan ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Maide Suresi 54)
Münafıklar, müminlerin felaket haberlerini dışarıdan beklerler. Müslümanlara yapılacak bir saldırı, bir hakaret, bir oyunu sadece uzaktan izler; dışarıda oldukları için de kendilerini güvende görürler. Müslümanlar mücadelede galip geldiğinde haset ederler ancak Müslümanlara bir saldırı olduğunda haz alır, "Allah bizi korudu" derler. Ailelerine, kendilerine, mallarına zarar gelmediği için heyecanla olayı seyreder, onların arasında olmadığı için müthiş sevinir ve çok akıllı olduklarını düşünürler. Oysa yaşadıkları olayda Allah'ın vaadini görmeleri müminlerin imanlarını artırır:
"Müminler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: "Bu, Allah'ın ve Resul'ünün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resulü doğru söylemiştir." Ve (bu) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı."(Ahzab Suresi, 22)
Rabbimiz Kendisini aldattıklarını zanneden münafıklara karşılık olarak kalplerine nifakı hesap gününe kadar yerleştirerek çok büyük bir ceza verecektir;
Böylece O da, Allah'a verdikleri sözü tutmamaları ve yalan söylemeleri nedeniyle, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar, kalplerinde nifakı (sonuçta köklü bir duygu olarak) yerleşik kıldı. (Tevbe Suresi, 77)
Münafıkların yaşamları yalan üzerine kuruludur. Dünyada iken Allah'ı -haşa- aldattıklarını zannederler. Ancak Allah kuşkusuz onların yalan söylediklerini bilir. Dünyada inkar etseler de ahirette derileri, dilleri aleyhlerine şahitlik edeceklerdir. O zaman kendileri de yaptıkları ahlaksızlıkları savunamayacak, Allah'ı aldatmaya çalışmalarının ne büyük yanılgı olduğunu tam anlamıyla kavrayacaklardır;
Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir. Kendi derilerine dediler ki: "Niye aleyhimizde şahitlik ettiniz?" Dediler ki: "Herşeye nutku verip-konuşturan Allah, bizi konuşturdu. Sizi ilk defa O yarattı ve O'na döndürülüyorsunuz. Siz, işitme, görme (duyularınız) ve derileriniz aleyhinize şahitlik eder diye sakınmıyordunuz. Aksine, yaptıklarınızın birçoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz. İşte bu sizin zannınız; Rabbiniz hakkında beslediğiniz-zannınız, sizi bir yıkıma uğrattı, böylelikle hüsrana uğrayan kimseler olarak sabahladınız." (Fussilet Suresi, 20...23)
Müminlerin yanından ayrılıp başka yollar seçen, onlarla mücadele içinde yaşayan münafıkların alacağı karşılık sonsuz cehennemdir;
Kim kendisine 'dosdoğru yol' apaçık belli olduktan sonra, elçiye muhalefet ederse ve mü'minlerin yolundan başka bir yola uyarsa, onu döndüğü şeyde bırakırız ve cehenneme sokarız. Ne kötü bir yataktır o!.. (Nisa Suresi, 115)
Cehennemin en derin tabakası münafıkların sonsuz barınma yeri olacak ve en şiddetli azap onlara yapılacaktır;
Allah, erkek münafıklara da, kadın münafıklara da ve (bütün) kafirlere, içinde ebedi kalmak üzere cehennem ateşini vadetti. Bu, onlara yeter. Allah onları lanetlemiştir ve onlar için sürekli bir azap vardır. (Tevbe Suresi, 68)
Münafıklar her dönem inananlara karşı verdikleri hainlikleriyle anılmış ve her dönemde 'horlanmış aşağılanmış' kimseler olarak tanınmışlardır. Küçük büyük yaptıkları her alçaklık, tarihin bir parçası olarak hafızalara kazınmıştır. Bundan böyle de kazınacaktır, horlanıp-aşağılanacaklardır.
Allah'ın gazabı ve laneti; insanları kötülükten sakındırıp iyiliği yaygınlaştırmaya çalışan Müslümanlara iftiralar atan, saldıran münafıkların üzerine olsun. Kendilerince zafer beklerken, içinde bulundukları o kötülük çemberi tepelerine insin;
“Bir de (Allah’tan gelen bir fetih, üstün ve onurlu bir zafer); kötü bir zan ile zanda bulunan münafık erkeklerle münafık kadınları ve müşrik erkeklerle müşrik kadınları azaplandırması için. o kötülük çemberi, tepelerine insin. Allah, onlara karşı gazaplanmış, onları lanetlemiş ve onlara cehennemi hazırlamıştır. Varacakları yer ne kötüdür.” (Fetih Suresi, 6)
Allah adımlarımızı sabit kılsın. Fetih ve zafer geldiği gün, "keşke onlarla birlikte olsaydım, böylece ben de büyük 'kurtuluş ve mutluluğa' erseydim" ya da müminlerle birlikte olmadığı halde- "biz gerçekten sizlerle birlikteydik" diyenlerden olmaktan esirgesin!
Allah, kıyamet günü aranızda hükmedecektir... (Nisa Suresi, 141)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.