Oktay Ekşi Ve İlkel Kafa
Oktay Ekşi bana ve her müslümana “ilkel ve bağnaz kafa” diyor. Daha başından ifade edeyim, “mukabele-i bil’misil” hakkımız vardır, aynen kendisine iade olunur.
Evet, bu davranışı çok ilkeldir, çünkü benim ve Müslümanların inancına saygısı yoktur ve aşağılamaktadır. Oysa onların ilkesine göre ilkeli insanlar, başkalarını, kendileri öyle inanmasalar da inançlarından ötürü aşağılamazlar. Bunu bile bile çiğneyen ve benim ve bütün Müslümanların inancını “ruhi sakatlık…ilkel ve bağnaz bir zihniyet” diye hakaretler ederek aşağılayan bir adam, kendi ölçülerine göre de ilkel ve bağnaz değil de nedir?
Oktay Ekşi AK Parti’yi ve yöneticilerini eleştireceğim derken haddini aşmıştır ve bütün Müslümanlara ve onların aziz dinine hakaret etmiştir. İçkiyi sevdiği yazısından belli. Acaba bunları aklı başında bir zamanında mı yazmıştır?
Derhal bütün Müslümanlardan özür dilemelidir.
Şu cümlelere bakın Allah aşkına: “Bunlarda bir ruhi sakatlık var. Alkollü içkiyle karşılaşınca kırmızı görmüş boğa gibi huzursuz oluyorlar.”
Bunu bir Müslüman bir müslümana nasıl söyler?
Kendisini şahsen tanımam, ama zannım budur ki; Oktay Ekşi’ye “Hangi dindensin?” diye sorsak, büyük bir ihtimalle, “Ben de müslümanım” diyecektir. Biz de kendisine “hayır, sen kafirsin” diyecek değiliz. Ancak, belki yaptığı densizliğe pişman olur diye bazı bilgiler vereceğiz. O kafadan ummam ama bir ihtimal “imanımı kurtardın” diye belki teşekkür eder.
Bir kere hiçbir Müslüman Allah Teâlâ’nın kesin emir ve yasaklarını, yani farz ve haramları tartışmaz. Ya kabul eder, Müslüman olur. Ya reddeder, kâfir olur. Allah Teâlâ bu açıdan insanları özgür bırakmıştır. Ancak Müslüman olmayı iyi görerek emretmiş, kâfir olmayı da çirkin görerek nehyetmiştir. Dileyen kâfir olur, dileyen Müslüman. Ama sonuçlarına da katlanır.
Allah Teâlâ’nın kesin emir ve yasaklarına inanmak farz olduğu gibi, Müslüman olmak ve öyle kalmak için de şarttır. Ama bir müslümanın o emir ve yasaklara uyması, amel ederek gereğini yapması, her ne kadar farz ise de, şart değildir. Yani o emir ve yasaklara uyan iyi bir Müslüman olarak sevap ve mükâfat alır, uymayan ise kötü bir Müslüman olarak günahkâr olur ve cezayı hak eder. Tövbe kapısı ölürken son an hariç her zaman açıktır. İşlediği günahlardan ötürü Allah Teâlâ’ya tövbe eden bir kimsenin O, günahlarının topunu birden bağışlayabilir. Buradan ötesi O’na kalmıştır.
Buna göre alkollü içkiler Allah Teâlâ tarafından kesinlikle yasaklanmıştır. İşte ayet:
“Ey iman edenler! Şarap, kumar, putlara kurban kesilen sunaklar, fal okları, şeytana ait murdar işlerden başka bir şey değildir. Bunlardan geri durun ki felah bulasınız.
Şarap ve kumarla Şeytanın yapmak istediği tek şey, sizin aranıza düşmanlık ve kin salmak, sizi Allah’ı zikretmekten ve namazdan alıkoymaktır. Artık bu habis şeylerden vazgeçtiniz değil mi?
Allah’a itaat edin, Resûlullah’a itaat edin ve onlara karşı gelmekten sakının. Eğer ona sırtınızı dönerseniz bilin ki Peygamberimizin görevi sadece tebliğden ibarettir.”(Maide, 90–92)
İçki hakkında birkaç ayet daha vardır ama nihayet bu ayetlerle kesin hüküm halinde haram kılınmıştır.
Şimdi Oktay Ekşi ve gibilerine faydalı olmak niyetiyle bir iki ilkeyi daha - teşekkür bile beklemeden - hatırlatalım:
Bir insan İslam’a girdiği gibi, bilerek veya bilmeyerek çıkabilir de. “Ben ne yaparsam, ne edersem dahi müslümanım” diye bir şey yok. Müslüman kalmak için anadan Müslüman doğmak(!) yetmez. Başka şeyler de gereklidir.
Nedir o şeyler?
Akait kitaplarımız imanın sağlıklı ve Allah Teala katında geçerli olmasının şartlarını genellikle üç maddede özetlerler:
1.İman, hayattan ümit kesildiği son anda, yani ölüm anında olmamalıdır.
2.Hiç bir iman esası inkâr edilmemeli, yalanlanmamalıdır. Çünkü iman bir bütündür, bölünme ve parçalanma kabul etmez. İman esaslarından birini inkâr, tümünü inkâr gibidir.
3.Farz ve haram gibi dini hükümlerin, kanunların, emir ve yasakların, iman esasları gibi güzel ve faydalı olduğuna, fert ve toplumun dünya ve ahiret saadetini temin ettiğine kesin inanmalı, bunları yaşamada inat ve kibirlilik göstermemeli, bunları zamansız, yararsız, çirkin, çağdışı, gericilik, yobazlık ve bağnazlık olarak görmemeli, ne bunlarla, ne de bunlara inanıp yaşadığı için Müslümanlarla alay etmemeli, küçük görmemeli, hafife almamalı ve gıcık kapmamalıdır.
Aksi takdirde, kişi kendini mü’min saysa da hiç şüphesiz o, Allah ve Müslümanlar katında mü’min değildir. Bu, Allah adına ahkâm kesmek değil, Allah’ın bildirdiği ilke ve ölçülerini ortaya koymaktır.
Bu bilgilerden tereddüdü olanlar, Diyanetin veya İlahiyat Fakültelerinin bastırdığı kitaplara bakabilir, telefon açıp sorabilirler. Hadi bir yardım daha yapalım; işte şu bilgiler de Diyanet’in internet sitesinden alıntılanmıştır:
“Mümin, iman esaslarından birini inkâr anlamına gelen tutum ve davranışlardan kaçınmalıdır. Meselâ Allah Teâlâ'yı ve bütün peygamberleri tasdik edip de Hz. Muhammed'in peygamberliğine inanmayan yahut farz veya haram olduğu kesin olarak bilinen bir hükmü, meselâ namazın farz, şarap içmenin haram olduğunu kendi hür iradesiyle inkâr eden, yahut alaya alan, puta, haça vb. şeylere tapan bir kimseye mümin denilemez.” (http://www.diyanet.gov.tr/turkish/default.asp) (20 Ekim 2008)
Bütün bunlardan sonra “Bunlarda bir ruhi sakatlık var. Alkollü içkiyle karşılaşınca kırmızı görmüş boğa gibi huzursuz oluyorlar.” Diyen Oktay Ekşi ve gibilerine çağrımız şudur:
Evet, biz Müslümanlar, “Alkollü içkiyle karşılaşınca “kırmızı görmüş boğa gibi huzursuz oluyoruz,” çünkü o “şeytan işi bir pisliktir” ve Allah Teâlâ onu haram kılmıştır.
Allah Teâlâ’nın “pistir” diyerek haram kıldığını “çirkin görmek”, imanımızın gereğidir. İşte onu ifade eden ayet-i kerime:
“Allah size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde güzelleştirdi; inkârdan, fasıklıktan ve isyandan ise sizi iğrendirdi.” (Hucurat, 7))
İnşallah ayık bir zamanınızda bu ve yukarıdaki ayetlerin meal ve tefsirine bakarsınız.
Fakat ey Ekşi, “Bunlarda bir ruhi sakatlık var” diyorsun ya, işte onda yalan söylüyorsun ve çok çirkince hakaret ederek aşağılıyorsun.
Oysa Kur’an-ı Kerîm’de “fî gulûbihim maraz – kalplerinde hastalık vardır”(Bakara, 10) ifadesi vardır ama o münafıklar içindir. Nifak nedir, münafık kimdir, sen ve gibileriniz bilir misiniz bilemem, ama bildiğim bir şey varsa o da bu yaptığınızdan utanmalısınız.
Utanmalı ve özür dilemelisiniz.
Bizden size son tavsiye; eğer müslümansanız, imanınızı koruyunuz. Değilseniz, “çağdaş” bir insan olunuz da kimsenin inancına hakaret ederek aşağılamayınız.