AYM kararları ve ideolojik denetim

AYM kararları ve ideolojik denetim

Devlet bir yasalar, kurumlar manzumesidir. Her kurumun yetki ve sorumlulukları kanunlarla belirlenmiş, keyfiliğe cevaz verilmemiştir.

Kurumlar bu çerçevede kaldıkları takdirde birer problem çözme işlevi görürler, aksi takdirde sorunun parçası olurlar.

Çünkü yasaları ihlal etmek her yerde bir sorundur ve mutlaka çözülmesi gerekir.

Yıllardır boğuşup durduğumuz meselelerin çoğu, kişi veya kurumların bu yasal sınırları çiğnemesinden kaynaklanıyor.

Mesela, darbeler, biraz da askerin durumdan vazifesi çıkarıp, kendi kendine yeni görevler ihdas etmesi demek değil mi?

AYM’nin son yıllarda verdiği ideolojik kararlar, tam bir sınır ihlali, yetki gaspı değil mi?

Örnekleri çoğaltabiliriz. Bu ihlaller, sonunda ağır maliyetlere sebep olmuş, büyük külfetlerle topluma dönmüştür.

AYM’nin son başörtüsü ve AKP’nin kapatılmasıyla ilgili kararı aynı minvalde değerlendirilebilir. Anayasa’nın değiştirilmesiyle ilgili şekil denetimini düzenleyen 148. maddesi param parça edilerek içerik denetimine girilmiş, bu madde hükmü bir içtihatla değiştirilerek yeni bir Anayasa maddesi ihdas edilmiştir. Hâlbuki yasa çıkarma, Anayasa’yı değiştirme yetkisi yasama organınındır. AYM bu kararıyla bu yetkiyi yasama organının elinden alarak kendi uhdesine geçirmiştir.

Her iki karar, sadece yürürlükte olan Anayasa’nın ihlalinden ibaret değildir.

İdeoloji Hukukun üstüne çıkarılmış, ideolojik hukuk diyebileceğimiz bir zemin oluşturulmuştur. Çünkü mahkeme yasaların denetimini Anayasa’ya göre yapmaktan vazgeçmiş, Sol-Kemalizm diye niteleye bileyeceğimiz yeni bir üst norm ihdas ederek, denetimlerini buna göre yapmıştır. Her iki gerekçenin birçok yerinde vurgulanan Atatürk ilke ve inkılâpları diskuru bu ideolojik denetimin en bariz göstergesidir. Böylece Anayasa, sadece mahkeme üyelerinin kafasında bulunan ve tamamen ideolojik öğelerden oluşan başka bir ana veya baba yasanın denetimine alınmıştır. Bunun adı keyfilik ve azınlığın çoğunluğa tahakkümüdür.

Bu ideolojik yargılamanın zararı sadece Anayasa’yı temel norm olmaktan çıkarmaktan ibaret değildir. Verilen akıl dışı ve mesnetsiz kararlarla toplumun büyük kısmı –ötekileştirilmiş-, hukuk ve demokrasi zemininden ümit kesmeleri sağlanmıştır. AYM her iki kararıyla adeta ‘size demokraside ekmek yok’ başka bir yol arayın demiştir. Bu, temel hak ve özgürlükleri kısıtlanan büyük kitleleri hukuk dışı yollarla hak aramaya itmektir. İnsanlar problemlerinin çözümünü demokraside bulurlarsa onu sahiplenirler, demokrasi adı altında ucube bir yasaklar nizamı sürdürülürse insanlar demokrasiden de hukuktan da ümidini keserler. AYM son kararlarıyla, topluma bu düşünceyi empoze etmiş, başka seçenekler aramaya teşvik etmiştir.

AYM’nin başörtüsü ve AKP’nin kapatılmasıyla ilgili kararlarıyla ilgili daha çok şey söylenebilir. Ama en önemli veçhesi budur. Bu kararlar, toplumsal değişimin, AYM’nin zihniyet dünyasına sığmadığını, mahkemenin biçtiği elbisenin topluma dar geldiğini ve artık yeni bir Anayasa ile bu Anayasa’ya uygun bir mahkemenin şart olduğunu göstermiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi