İki Güncel Mesele
İslam kardeşliği dediğimizde dudak büken ecnebi zihniyetlere ve PKK seven imansızlara bir hatıra anlatalım.
O hatıra Üstad Ali Ulvi Kurucu merhumdan:
“Güneydoğudan Konya’ya göç etmiş çok sayıda muhacir bulunuyordu. Çoğu çaresiz kimselerdi. Dedem Veyis Efendi onların her derdine koşmaya gayret ederdi. Ninem, birgün dedeme:
“Efendi, sen bu muhacirlere pek çok acıyıverdin, neden ki?” diye sordu.
“Muhsine sen ne diyorsun? Bunların içinde Peygamber sülâlesi var yâhu! Sâdâttan olanlar var. Bunların içinde dün aziz iken, bugün zelil olmuş; mevkiini parasını kaybetmiş olanlar var. Dün memleketi olan Van’ın, Mardin’in âyânı, eşrâfı, sâdâtı iken, bugün Dolav mahallesinde Cevizaltı’na sürgün düşmüş, muhâcir olmuş; ekmeksiz, sabunsuz kalmış, çamaşırsız kalmışlar. Sen ne diyorsun?
Efendimiz (sav) buyururlar ki: “Aziz iken zelil olmuş, mevkiini kaybetmiş olanlara, iyilikte bulunup yardım ediniz…” Muhsine, siz Allah’ın Peygamber’in emrini yalnız namaz, oruç, hac, zekattan ibaret mi zannediyorsunuz?
Biz yalnız muayyen ibadetleri, ibadet biliyoruz. Hayat baştan başa ibadettir. Hayatımızın her anı Allah’a kullukla geçecek… Biz kurulmuş saat gibi, belli ibadetler içinde, keyfimiz, zevkimiz, huzurumuz yerinde yaşıyoruz. Hâlbuki Rabbimiz: “Ben insanoğlunu ve cinleri, hiç kimseye değil, ancak bana kul olsunlar; yani hayatları bana kul olmakla geçsin; benim kulum olsunlar, başkalarının kulu değil; nefislerinin kulu değil; paralarının kulu değil; şanların şöhretlerin, fani saltanatların kulu değil, ancak benim kulum olsunlar diye yarattım…” buyurur.
Muhsine, bunların içinde bir de sâdât var, Peygamber evlâdı var. Bunlara hizmet benim din borcumdur. Namazım neyse, o budur. Peygamberim emrediyor…”
Dedem bunları söylerken ağladı:
“Ah Muhsine, zengin olsaydım da bunlara ben maaş bağlasaydım” dedi.
Dedem, bu muhacirleri yerleştirdiği Cevizaltı Medresesinin müderrislerindendi. Tabii medreseler kapanmadan önce… Buraları boşaldıktan sonra bu muhacirler gelince, dedem, mütevelli ile görüşerek, onların bu boş odalara yerleştirilmelerini temin etmişti. (M. Ertuğrul Düzdağ, Üstad Ali Ulvi Kurucu Hatıralar-1, 126-127)
* * *
İslam kardeşliğimizin ve kalbimizin aziz misafiri merhamet ve şefkatimizin seviyesini sık sık ölçüp muhâsebe etmeliyiz. Cenâb-ı Hakkʼın muhabbet ve rızâsını celbetmek için sayısız fırsatın bulunduğu ömür sermayemizi, sâlih amellerle değerlendirmeliyiz. Her birimiz, ömür sermâyemizi sâlih amellerle değerlendirmek için, bugün ciddî bir gayrete girmeliyiz.
Unutmayalım ki, ilâhî imtihan dünyasındaki bu fânî hayat nîmeti, bir defaya mahsus lûtfedildi. Ecel senedimizin meçhul vâdesi dolduktan sonra, artık ne bir tehir söz konusudur, ne bir tekrar, ne de bir telâfî imkânı…
* * *
Gelelim ikinci meseleye.
Habervaktim bir haber geçti: “Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfına yönelik operasyonda gözaltına alınıp adliyeye sevk edilen 28 şüpheliden aralarında vakfın kurucu başkanı Alparslan Kuytul'un da bulunduğu 5'i tutuklandı.”( 1)
O yazımı hatırlarsınız. İslam adına kurulan bir vakfın bu hallere düşmesine, kendisine sunulan hizmet imkanlarının yerinde kullanılmayarak heder edilmesine, "hoca" diye bilinen birisinin her fırsatta İslam’ı anlatacak yerde politikacıdan farksız durmadan demeç verme yanlışına, milletin nefretini kazanmasına, sonunda polisler arasında kelepçelenerek götürülmesine, artık çıksa da bir davayı yiyip bitirmesine, devletin onca işi varken bir de bu işlerle uğraşmak zorunda kalışına üzgün olduğumu söylemiştim.
Bunlar sevinilecek şeyler mi Allah aşkına!..
Bizim samimi ama değerlendirmeleri aşırı sevgi ve yerginin mahkumu olan arkadaşlarımız o yazıyı anlamadan eleştirdiler. Bazıları “geç anladık, ama sen de derdini güzel ifade edemedin” dediler. Böyle bir kusur varsa, bendedir, kabul ediyorum. Temenni ederim ki inşallah şimdi maksadımızı doğru anlatabilmişizdir.
Bu arada bulanık su gördüler mi ortaya çıkan kızıl kurtlar, insan eti yiyen prina balıkları, kripto FETÖ'cü hainler, "itibar cellatlığı ve intikam" duyguları ile gebermediklerini, fırsat buldukları her yerde ve zamanda ihanete devam ettiklerini gösterdiler. Biz yine de “Allah ıslah etsin” diyelim. Sonuçta kim ne derse desin, O (c.c) dilediğini yapar…
* * *
Her neyse, A. Kuytul ve 4 arkadaşı İfade işlemlerinin ardından "FETÖ/PDY, PKK/KCK, El Kaide ve DEAŞ silahlı terör örgütlerine bilerek ve isteyerek yardım etme" ile "suç örgütü kurmak ve yönetmek, örgüt faaliyeti çerçevesinde nitelikli dolandırıcılık ve özel belgede sahtecilik" suçlarından, nöbetçi sulh ceza hakimliğince tutuklandı.
İş yargıda. Yargıda olan dava hakkında şimdilik konuşmuyoruz. Suç işlediği sabit olan kim olursa olsun, tıpkı hadiste olduğu gibi, "kızım Fatıma dahi olsa" acımaz, cezasını çeksin isteriz.
Ancak, keşke böyle olmasaydı. Keşke ilim şahsi yanlışlara kurban edilmeseydi. Keşke istişare edilseydi. Keşke gururlu, kibirli, kendini beğenmiş huy, iş ve tavırlardan uzak, aziz dinimize hizmeti en büyük ve en ciddi iş bilerek çalışabilseydik.
Herkes kaybına üzülür. Biz de bu sebeple üzgünüz. Bu vesileyle duamız şudur: Allah müslümanları her türlü hata, günah ve ihanetten korusun, ömrünün her anını salih amel ve dine hizmet ile geçirmeyi nasip etsin..