Siz Kimsiniz Yahu?
www.habervaktim.com’den okuyunca gayr-i ihtiyari ağzımdan şunlar döküldü:
Siz kimsiniz yahu?
Hâşâ, tanrı mı, peygamber mi?
Bizde bu iki kutsal tartışılmaz. Tartışılamaz.
Bunun dışında kalan herkes ve her şey tartışılır.
Yaptıkları, ettikleri, dedikleri tartışılır ve değerlendirilir; alınır veya atılır.
Ancak bilgiden mahrum insanlar, inandıkları, güvendikleri insanlara teslim olur ve onları taklit ederler.
Malumdur ki taklit hoş değildir. Ama zarûreten yapılabilir. Allah herkesi aklı kullanmaya ve öğrenmeye çağırır, ilme ve düşünmeye davet eder, körü körüne taklidi zemmeder.
Şunlara bak, bütün bir insanlığı taklide çağırıyorlar…
Ayıptır, ayıp!
Hangi çağda yaşıyorsunuz?
Beyefendileri eleştirmeyecekmişiz, hatalarını ne kendilerine, ne de halka anlatmayacakmışız…
Yok ya?
Adam bunu söylemeye utanır yahu?
Siz kimsiniz ki eleştirilmeyeceksiniz?
Totem misiniz, tabu mu?
İsterseniz olun. Ama biz müslümanız, muvahhidiz.
Bizi Kur’an ve sünnet bağlar.
Bunların bile, alıp almama açısından değil, ama “doğru anlaşılması ve uygulanması” bakımından birçok tartışmalar yaşanmıştır, yaşanacaktır. İslam’da fıkhî mezhepler bu yüzden vardır.
Ne oldu sizin özgür düşüncenize?
Hani “dogmalara” karşıydınız?
Utanmıyor musunuz kendinizi “dogma” yerine, “tabu” yerine, “totem” yerine koymaya?
Bütün pisliklerin, cahilliklerin, yolsuzlukların, hataların, tembelliklerin, beceriksizliklerin… örtülmesini istemektir, “eleştiriyi” istememek, tenkit ve kritikten kaçmak, hesap vermekten hoşlanmamak.
Ben Cumhurbaşkanı’nın bile “sorumsuz” olmasından, hesap verme mecburiyetinin olmamasından fevkalade rahatsızım.
Oysa en fazla o hesap vermeli.
Kimde yetki daha çoksa, kim daha fazla devleti kullanıyorsa, kimin elinde devletin imkanları daha çoksa, o herkesten daha fazla hesap vermeli.
Kimse “masûm” değildir, öyleyse “masûn” da olmamalıdır.
Kimse kanuna rağmen korunmamalıdır. Değilse, “hukukun üstünlüğünden” söz edilemez.
Bütün bunları niye mi söylüyorum?
Habervaktim’den okuyunca beni böylesine etkileyen ne mi?
Beraber okuyalım:
“Yargıtay Birinci Başkanvekili Osman Şirin, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştayın halka şikayet edildiğini belirterek, ''Yargıyı eleştirmek, yargıyı şikayet etmek, yargıyı, 'eksiktir, yanlıştır, hatalıdır' diyerek halkın gözünden düşürmek, 'bu ciğeri zayıflatayım da beyin ve kalp olarak daha sağlıklı yaşayayım' demektir ki bu hatadır'' dedi.”(*)
Habervaktim’den okumasam, “aklı başında bir adam bunu söylemez” der de inanmazdım.
Bunlara diploma veren fakülteleri kınıyorum…
Aynı iddia ile açılan bir davadan bir partiyi mahkum et, diğerini “ayıp olur” diye yargılama bile…
Biz de bunu tenkit etmeyelim öyle mi?
“Deprem ilahi ikazdır” diyen Mehmet Kutluları cezaevine yolla, aynı lafı söyleyen Yaşar Nuri’yi görmezlikten gel.
Biz de bunu eleştirmeyelim öyle mi?
Adamın inancı “deprem ilahi ikazdır” diyorsa, sen de onu, neye dayanarak bilmem ama cezalandırıyorsan, hangi din ve vicdan özgürlüğünden bahsedebilirsin?
Bu özgürlüğü yok sayan kanun, kanun olabilir mi?
Diyelim ki oldu, sen bunu nasıl hukuk sayabilirsin?
Ha, burada suçu yasamaya atacaksın. “Kanun kötü ise, yasama değiştirsin. Ben önümdeki kanunla yargılarım” dersin.
Ama böyle yapmadığın yığınla örnek var.
İşte o zaman sana “aferin” deriz. Dedik de yeri geldiğinde.
Kaldı ki, yarın da yasama kalkar ve “beni tenkit etmeyin, eleştirmeyin, halka şikayet etmeyin” derse, ne yapacağız?
Sonra sıra yürütmeye gelirse?
Sen söyle, haklı mı, haksız mı?
Hadi söyle, cevabına göre sözümüz cebimizde duruyor…
Al sana Anayasa Mahkemesinin son iki kararı…
Yahu, bırak başkasını, başkanı bile feryat ediyor, “Anayasayı çiğniyorsunuz, yapmayın” diye…
Dinleyen mi var?
Evet, Anayasa Mahkemesi’nin 9 üyesi suç işledi. Peki, kim verecek cezasını?
Kimse veremeyecek!
Veremeyecek, çünkü böyle bir makam yok!
Peki, böyle bir şey olur mu?
Suç cezasız kalır mı?
Benim suçum ne öyleyse?
Hani hukukun üstünlüğü, yargı önünde eşitlik falan filan?
Fasa fiso mu bunlar?
Oyun mu oynuyoruz beyler?
Hayır hayır, herkes sorumlu olmalı.
Devlet başkanı dahil, herkes hesap vermeli.
Kanun adalat pençesiyle herkesin yakasına yapışabilmeli. Herkes eleştirilebilmeli. Üstü örtülü bir kamu olayı kalmamalı.
Özel hayat ve bazı devlet sırları dışında gizlilik diye bir şey kalmamalı.
Kalmamalı ki şu demokrasi çağında güya kaldırdığımız padişahımız bir olmaktan bine çıkmamalı.
Bu sistemin neresi demokrasi?
Bu ülke maalesef adam dediklerinin adam olmaması yüzünden böyle acılar çekmekte.
Yine de suç bizde. Çünkü en sevgili şöyle demekte: “Nasıl olursanız, öyle yönetilirsiniz.” (Aclûnî, Keşfu’l Hafa, II. 126, No: 1997)
Öyledir efendim.
Kur’an-ı Kerîm de “aleykum enfüsekum” demekte değil mi? (Maide, 105)
(*)https://www.habervaktim.com/haber/39626/yargitay_baskanvekilinden_sok_sozler.html