Gelibolu’dan içeri Bolayır
Çanakkale’ye yol uğratmak için güzel vesilelerimiz oldu...
Hz. Mevlâna’nın 700. yılında, 2007’de Gelibolu Mevlevihanesi’nde güzel bir faaliyet yaptık. Gelibolu Mevlevihanesi yeni onarım görmüştü. En büyük semahaneli mevlevihane olarak şöhreti vardı. Onun genişliğini toplantının icrası sırasında daha yakından idrak ettik. O yıl Halep’te de aynı mealde bir toplantı yapmıştık. Hem de Halep Üniveritesi ile müşterek...Mevlevihane ayakta idi, galiba kıraathane olarak kullanılıyordu...Haziresinde Osmanlı fesleri, sarıkları ve elbette mevlevi üsküfleri...Hamuşan edeble tarihe şahitlik ediyordu...
Türkiye’de tekkeler kapandıktan sonra Mevleviliğin son kalesi, Halep Mevlevihanesi şimdi ne âlemde? Bunu bilecek durumda değiliz, temennimiz büyük yıkımdan az hasarla kurtulması. Gelibolu Mevlevihanesi bu ziyaretimizde de ayakta. Askeriyenin kullanımındaki arazisi tahliye edilmiş. Böylece alanı genişlemiş.
700. yılında Mevlana bilgi şöleninin mûsıkî faslında merhum Ahmet Hatiboğlu’nun Tasavvuf Musıkisi topluluğu, yapının asırlık hasretini gidermişti. Binaya sinen yüzlerce yıllık nağmeler bu vesileyle yalnızlıktan kurtulmuş ve belki de mutrib hamuşanın ruhları bu sesleri çıkaran sazların tellerini okşamıştı...
Gelibolu’nun tarihî önemini bir yazı içinde üç beş satırla anlatmak kolay değil. Osmanlı donanmasının merkez üssü, aynı zamanda bir ilim ve kültür merkezi. Asırlarca halkımızın zihnini inşa eden iki önemli eserin, Muhammediye ve Envarülaşıkin’in yazıldığı yer Gelibolu. Ankaralı yazıcı Salih, Gelibolu’ya yerleşiyor. Oğulları Mehmet ve Ahmet Ankara-Edirne seferinde olan Hacı Bayram’la tanışıyor ve ona intisab ediyor. Mehmed Muhammediye’yi yazıyor, Ahmet Bican Envarülaşıkin’i...Yahya Kemal Muhamediye’yi annesinin nasıl bir huşu ile okuduğunu anlatır. Yalnız Osmanlı coğrafyasında değil, Türk dünyasının birçok bölgesinde okunmuştur Muhammediye. Ahmed Bican’ın eserinde Peygamber sevgisinin kardeşininkinden az olduğu sanılmamalı. Bu yönüyle Gelibolu düşmana karşı bir manevî mukavemet merkezimiz aynı zamanda.
Türkiye Yazarlar Birliği’nin 30. kuruluş yılında, 2008’de “Edirne’den Ardahan’a kültür kervanı” programını icra etmiştik. Edirne başlangıç noktasından sonra ikinci durağımız Çanakkale idi. Bolayır’da mola verdik. Rumeli Fatihi Gazi Süleyman Paşa’nın türbesini, Namık Kemal’in kabrini ziyaret ettikten sonra bitişikteki parkta küçük bir program icra ettik. Süleyman Paşa ve Namık Kemal yad maksadıyla konuşmalar yapıldı.
On yıl sonraya tesadüf eden bu ziyaretimizde Bolayır’ın tükenişini daha fazla hissettik. Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa’nın Rumelideki ilk üssü burada. Gazi Süleyman Paşa'nın 1354’te Çimpe kalesini almasıyla Rumeli’nin fethi başlar. Gazi Süleyman Paşa fetihten hemen sonra Bolayır’a cami ve hamam yaptırmış. Evliya Çelebi: “Süleyman Paşa Bolayır nam mahalde yaban kazına doğan salup ardı sıra at bırağup atdan tekerlenince başına zahm erüp merhum olup Bolayır’da bir kubbe-i pür envarda (nur dolu bir kubbede) medfundur. Hatta camii, imareti ve tekyesi vardır” diyor. Bolayır’ın Gelibolu’nun nahiyelerinden olduğunu belirten Evliya, “bir kasaba-ı müzeyyendir (süslü kasabadır) kim Gazi Süleyman Paşa Rum keferesi destinden (elinden) kuvvet-i bazu ile (güç kullanarak) feth edüp cami imaratına vakf olmuşdur, amma kal’ası harabdır.”
Evliya Çelebi kalenin haraplığının sebebini şöyle açıklıyor: Burada küffar ile savaş-ı perhaş olmuş. “Perhaş” da savaş demek. Her halde anlatıma şiddet katmak için böyle bir terkib yapmış: Savaşın savaşı! Bir daha küffara sığınma yeri olmaması için kaleyi yıkmışlar. Bolayır adı da zaten buradan geliyormuş. İslâm askeri ile küffar askeri o kadar çok ölmüş ki, ayırd etmek mümkün değilmiş. Süleyman Paşa Mihal Gazi’ye “bire lala var şu asker-i islâmı bul ayır sonra kaleyi fethet demiş. Yörükan-ı Türkan’ın dilinde Bul ayır, Bolayır olmuş! Evliya kendi zamanında bin kiremit ile örtülü hane ile yüz adet dükkândan bahsediyor...
Bolayır’da Gazi Süleyman Paşa’nın türbesi var. Rumeli Fatihi’nin burada yatması sembolik bir anlam taşıyor. Bu anlamı İngilizler farkettikleri için onun türbesini, camiini hedef alarak top atışıyla hasar vermişler. Harbiye Nezareti’nin çağrısına uyarak Çanakkale cephesini ziyaret eden edebiyatçılar 1915 temmuzunda bu yaralı türbeyi ziyaret ederken oradan geçerek cepheye giden askerlerin “İntikamınızı alacağız sevgili babamız” ibiaresini yazdıklarını belirtiyor. Türbedar, Süleyman Paşa’nın türbesi ve camiinin bombalanmasından bir gün sonra düşmanın deniz cephesinde hezimete uğradığını söylemiş. Bu durumda bu menfur saldırı 17 Mart 1915’te yapılmış olmalı...
Gazi Süleyman Paşa’nın türbesinde çok sevdiği atı da gömülü! Benzeri var mı, bilmiyorum. Bahçesinde “Vatan şairi” Namık Kemal’in kabri var. Namık Kemal Cezayir-i bahri sefid (Akdeniz adaları) mutasarrıfı iken Sakız adasında vefat ediyor. Oğlu vasiyeti üzerine cenazesini Bolayır’a getiriyor. Sultan Abdülhamid kabrinin yapılmasını emrediyor. Kabir Tevfik Fikret’in çizimine göre yapılıyor...
Bolayır resminin önünde bu kabristan var...
Bolayır ilk ziyaretlerimizde belde ve belediye iken, şimdi köye dönüşmüş. Bir terkedilmişlik havası hissediliyor bu güngörmüş beldede...
Rumeli fatihinin, vatan ve hürriyet şairinin son durağı olan bir yer her zaman önemlidir! Rumeli fatihinin türbesi bir mezar değil, tarihi yaşatan bir anıttır. Bu yüzden Bolayır’a resmî olarak ilgi gösterilmesi şarttır! Mesela, harp sahası gezi programlarının başına veya sonuna Gazi Süleyman Paşa türbesinin de dahil edilmesi bir farkındalık meydana getirebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.