Kriz bekliyordunuz ama ekonomi büyüyor!
Türkiye büyümesini sürdürüyor. Nerede o geçtiğimiz yıl sonu, ‘ekonomi büyüdü ama bu sürdürülebilir bir şey değildir’ diyenler. Türk ekonomisi kesintisiz altı çeyrektir büyümeye devam ediyor. Türkiye’nin dünyanın Hindistan’dan sonra en yüksek oranda büyümesini gerçekleştiren bir ülke olmasına, OECD ülkeleri arasında ikinci sırada büyüme rakamına ulaşmasına şaşıranlar, hayal kırıklıkları yaşamakta haklıdırlar çünkü onların beklentileri döviz fiyatlarında yaşanan dalgalanmadan sonra gelecek olan daha doğrusu gelmesi ümit edilen krizin gelmemiştir.
2018 yılının ilk çeyreğinde %7.4 lük bir büyüme, birçok kimseyi neden şaşırtmaktadır. 2017 yılını %7.42’lik bir büyüme oranı ile kapatan ülkenin 2018’in ilk çeyreğinde de bu performansı sürdürmesine şaşıranların durumunu anlamak gerekir. CHP başta olmak üzere, muhalefetin tutumuna, büyüme rakamları açıklandıktan sonra yaptıkları yorumlara bakılınca bir çaresizlik sendromu yaşadıklarını görmek zor değildir.
Büyüme gerçek mi!
Söyledikleri basmakalıp ifadelerin ötesine geçmeyen şeylerdir. ‘Ekonomi büyüyorsa bu esnafın, işçinin, memurun, çiftçinin cebine neden yansımamaktadır?’ Sorulan sorunun ciddiyetine bakar mısınız? Milli gelirdeki artışın topluma yansımadığını nereden anladınız; açıklanan rakamları, büyüme ile ilgili veriler azıcık irdelense bile bu rakamların topluma nasıl yansıdığına inanılmasa da görülebilir.
Verilerin ortaya koyduğu, hatta bazı muhalif iktisatçı/yazarların sırf buradan kalkarak eleştirdikleri göstergelerin ifadesiyle büyümenin kaynaklarından biri tüketimin çok canlı olması ve tüketim harcamalarındaki artışın 2017’nin üstüne çıktığıdır. Yıllık bazda alınırsa 2017 büyümesinde tüketim harcamalarının yıllık payı %61.4 seviyesinde iken bu yılın ilk çeyreğinde % 63.4 olmuştur.
“Tüketim harcamalarının neyi ifade ettiği açıktır; toplumun her kesiminin tüketici olarak iktisadi hayatta rol alması aynı zamanda milli gelirden pay alması demektir. Bunda bütün üreticilerin, esnafın, imalatçının, çiftçinin yer aldığını söylemeye gerek yoktur çünkü ekonomide birisinin veya bir sektörün ürettiği diğerinin tükettiğidir ki aynı zamanda geliridir.”
Tabii bir başka gerçek ise yatırımlardır. Makine teçhizat üretimindeki %7’lik artışın altını çizmek gerekir. Ülkenin yatırım harcamaları ve bu yatırımların ürettiği değer nereye gitmektedir?
Gelir artıyor mu?
Bunların buharlaşmasının söz konusu olmayacağına göre büyümenin toplumsal alana nasıl yansıdığını yapılan yoldan, köprüden, hastaneden, okuldan, konut sahibi olma oranındaki artıştan tutunuz da insanların kullandığı özel otomobil sayısından ya da faydalandığı kamu taşıtlarındaki niceliksel ve kalitedeki artıştan, çiftçiye yapılan üretim desteğinden, KOBİ’lere verilen teşviklerden, emeklilere, yaşlılara, çocuklara kadar toplumun her kesimine ulaşan destek ve harcamalardan anlamak çok mu zordur?
“Hadi diyelim siyasetçilerimiz siyaset yapmak için, eleştiri yaptıklarını düşünerek meseleyi çarpıtıp bu tür soruları sormaktan kendilerini alamıyorlar. Ya diğerleri? Sanırım ekonomideki gelişmeleri değerlendirirken iki önemli etkiyi birbirinden ayırmak gerekmektedir bunlardan birincisi bir kısım muhalif iktisatçı/yazar taifesinin kendi siyasi körlükleriyle ilgilidir. Bu körlüğün kaynağından AK Parti daha doğrusu Erdoğan düşmanlığı vardır, bu sebeple ekonomide ne olursa olsun mutlaka olanların kötü olması gerekmektedir. Kesin inançları, gerçeği çarpık görmelerinin sebebidir.”
Diğer bir grup ise ideolojik ön yargılarla meseleye olumsuz bakmakta kararlıdır. Onların ideolojik saplantısı eski iktisadi kabulleriyle ilgilidir: Onlara göre, Türkiye nasıl olur da IMF kontrolü siyasetin dışına çıkar, mutlaka bu işte bir yanlışlık vardır. Dolayısıyla onlar için büyüme rakamları dahi bir kriz göstergesidir! Evet, görmemekte ısrar etseniz de büyüme sürüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.