M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

O Gencin Durumu Çok Kötü

O Gencin Durumu Çok Kötü

O gencin durumuna çok üzüldüm, ağlamaklı oldum. Fiziği boyu posu yerindeydi. İyi bir aileye mensuptu. Cebinde bol para vardı. Lüks bir otomobili vardı. Çevresi vardı. Tahsili iyi gidiyordu. Dünyevî geleceği parlak görünüyordu. Lakin imanı yoktu.  Ebedî saadet yolu ona kapalıydı. Onun haline ağlaması ve yardımına koşması gereken dindar kesim hiçbir yardımda, kurtarma çalışmasında bulunmuyordu. Gerçekten acınacak, ağlanacak durumdaydı. Acaba o kazazedeye, felaketzedeye nasıl yardım edilebilir?

***

Bundan yüz elli sene önceki Osmanlı fahişeleri bile bu kadar ahlaksız, iffetsiz, hayâsız, arsız, şirret, edepsiz değildi.

***

Başı sık sık çok ağrıyan bir geveze ve zevzeğe: Dilini tut, ağzını kapa, az konuş... Baş ağrılarının yüzde doksanı geçecektir.

***

Okullarda çocuk okutanlara: Çocuklarınız oralarda ne okuyor, neler öğreniyor?

***

Okul binası, okulun kendisi değildir. Okulu okul yapan eğitim sistemi ve öğretmenleridir.

***

Doğru dürüst Osmanlıca bilmeyen, Fuzulî Divanını orijinal metninden kolayca okuyup anlayamayan biri nasıl Türk edebiyatı okutabilir?

***

Büyük balıklar taze görünsün diye plastikten göz yapıp yapıştırmışlar. Sahtekârlıkta aldatmada sınır tanımıyoruz.

***

Keşke buharlı trenler saatte ancak elli kilometre yapsa, keşke Boğaziçi’nde yandan çarklı vapurlar işlese, keşke atlı kupa arabalarına binilse ama bugünkü dinsizlikler, densizlikler, ahlaksızlıklar, çılgınlıklar, yolsuzluklar, mutsuzluklar, azgınlıklar, suç patlaması olmasa; keşke dünya ve insanlık nükleer bir barut fıçısının üzerinde oturmasa, keşke dünya ve insanlık batmasa.

***

Osmanlıların Hakanı, Müslümanların Halifesi nerede?

***

Cebinde veya çantasında bir şişe çörek otu yağı bulunduran kimse, “Cebimde tam teşkilatlı bir hastahane ve eczahane var” diye yemin etse başı ağrımaz.

***

Birden nereden hatırıma geliverdi... Hayatımın belki de en güzel çayını ve lezzetli pastasını, Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’da Tataristan otelinin karşısındaki bir pastahanede yemiş içmiştim.

***

Adnan Menderes Yassıada’ya atılınca, “İktidar ateşten bir gömlekmiş” demiş. Muhalefet de ateşten gömlektir. Bilhassa islamî cemaatler, tarikatlar, gruplar için. Aşırı, yıkıcı, olumsuz, gemiyi batırıcı, uçağı düşürücü muhalefet yapan dinî topluluklar yanar. Sadece kendileri yanmaz, memleketi ve halkı da yakarlar. Nitekim 15 Temmuz’da gördük. Yangın devam ediyor.

***

Kendi çapımda azıcık da olsa İMAN, İSLAM, KUR’AN, SÜNNET, ŞERİAT, ÜMMET hizmetleri yapabiliyor muyum acaba?

***

İslam’a Kur’an’a Şeriata fıkha vicdana aykırı olarak zekât toplayan sivil toplum kuruluşuna: Sizin bir tas çorbanız, bir bardak çayınız bile içilmez. Sizin binanızın gölgesinde dinlenmek bile istemem. Kur’an’da sarahaten zikr edilen miskinlerin, fakirlerin, borca batmışların, perişan mültecilerin, diğer hak sahiplerinin haklarını gasb ediyorsunuz.

***

O aç kediyi ciğerhane bekçisi yaparsanız ne olur?

***

Osmanlılar bizim atalarımızdır. Onları severiz, onlara hürmet ederiz.  Dönmeler, ataları olmadığı için Osmanlılara ağız dolusu sövüp sayıyor.

***

Âsi zâbitlere hürmetim yoktur.

***

Sultan Abdülhamid Han’a, Hazret-i Osman efendimize haber verildiği gibi malum olmuştu. Bu yüzden hassa ordusunu Selanik çapulcularını tenkil etmeye göndermedi.

***

Balkan savaşından sonra Yunanistan’da kalan Selanik Dönmeleri, 1924 mübadelesi ile Türkiye’ye gönderilmemek için Yunan hükümetine müracaat etmişler, “Biz Müslüman değiliz, asıl kimliğimiz Yahudiliktir” demişlerdi ama laf anlatamamışlardı. Yunanistan’da kalmış olsalardı, Alman işgalinde hepsi yok edilecekti. Yunanistan onları sürmekle başından büyük bir gaileyi def’ etti, Türkiye’nin başına da büyük bir çorap örmüş oldu.     

***

Ah sihirbaz maliyeci HjalmarSchachtnerdesin?

***

İsrail çok kötü, çok feci bir akıbete sürükleniyor. Kadınları, çocukları, ihtiyarları, Siyonist olmayan Tevrat Yahudilerini kurtarmak, tahliye etmek için planlar yapılmalı.

***

İMANIN altı temel şartından biri âhirete inanmaktır. Ölümle insanın varlığı sona ermiyor. İnsan kabir ve berzah âlemine geçiyor. Zamanı gelince Kıyamet kopacak.  Yine zamanı gelince Allah insanları yeniden diriltecek. Mahşer meydanında toplanacaklar. Büyük İlahî Mahkeme kurulacak. Müşrikler, kâfirler, münafıklar Cehenneme atılacak. Mü’minlerin bir kısmı Cennete konulacak. Bir kısmı, Cehennemde adalet-i ilahiye gereği bir miktar ceza çektikten sonra Cennete konulacak. Cennete girenler ebedî mutluluğa kavuşmuş olacak. Cehennemdekiler azap çekecek. Her Müslüman’ın, dünya hizmet ve vazifelerini yapar olduğu halde âhirete dönük olması, ebedî saadete nail olmak için Allah’ın rızasını kazandıracak salih işler işlemesi gerekir. İnsan için en büyük mesele budur. Bugünkü sistem, düzen, hayat tarzı, eğitim, aile âhiret meselesine gereken önemi vermiyor. Diyanet’in elinde çok büyük imkânlar var. Bütün gücüyle insanların mânevî selameti için çalışması gerekir. Büyük sivil toplum kuruluşlarımız var, mesela İlim Yayma Cemiyeti. Onun da ilim, irfan, yayın yoluyla bu konuda etkili hizmetler vermesi beklenir. Benim bu isteklerimden bir tek Diyanet veya sivil toplum kuruluşu sorumlusu ve mensubu tedirgin olmaz. En büyük ve hayırlı vazifeyi ve hizmeti hatırlatıyorum. Yukarıdaki cümleme dikkat buyurunuz: Dünya vazifelerini ve hizmetlerini yapar olduğu halde âhirete dönük olmak. Dünya vazifeleri elbette ihmal ve terk edilmeyecek ama âhiret de unutulmayacak. İslam zaten dünya hayatını ve işlerini tanzim için gönderilmiştir. Âhiret inancı zayıflarsa dünya işlerinde büyük fitne fesat ve bozukluk olur.

***

Müslümanların kıyameti ne zaman kopar: Ümmet olmaktan çıktıkları, sürüler haline geldikleri... Râşid bir Halifeye biat ve itaat etmedikleri... Kur’an’ın yap dediklerini yapmadıkları... Yapma dediklerini yaptıkları... Sünnete uymadıkları... Şeriat hükümlerini hayata uygulamadıkları... İslam ahlakını terk ettikleri... Kadın ve kızlarının iffetlerini koruyamadıkları... Çocuklarına ve genç nesillere islamî eğitim vermedikleri... Zina, riba, bina bataklıklarına battıkları... Dünya keyflerinin sarhoşu oldukları... İsrafa lükse aşını tüketime kapılıp kanaati terk ettikleri zaman...

***

Sahip çıktıkları, baktıkları, barındırdıkları, yemek yedirdikleri, burs verdikleri, himayelerine aldıkları Müslüman gençleri; iyi, vasıflı, güçlü yetiştirmeyen islamî sivil toplum kuruluşları korkunç bir vebal altındadır. Yatakhane ile, yemekhane ile, kantin ile, bilgisayarlı ders çalışma ünitesi ile, granit kaplı duşhane ile, cemaat veya tarikat propagandası ile vasıflı genç yetişmez. Bu iş ilimle, irfanla, kültürle, ihlasla, icazetli ve ehliyetli öğretim kadroları ve idarecilerle, mükemmel plan ve programla yapılabilir. Duşların madenî kısımları altın kaplı olsa ne yazar...

***

Kumkapı’da bir Tacikistan lokantası keşf ettim. Çok çileler çekmiş Ruhengiz hanım idare ediyor. Yemekleri temiz lezzetli ve ucuz… Bir mantılı çorba veya etli Buhara pilavı, yanında yeşil çay ile karnınızı doyabiliyorsunuz. Çorbanın yanında tandırda pişmiş nan... Özbek mantısı. samsa böreği de var. Çeşitleri çok. On beş liraya karnınızı doyurabiliyorsunuz. (Bütün çeşitler her zaman hazır olmayabiliyor. Çarşamba akşamı gittiğimde pilav ocaktaydı, yirmi dakika beklemek gerekiyordu.)Yemeğin üzerine Ortaasya pastası (Medoviytort) yerseniz o beş lira. (Kumkapı Nişanca Mah. Hemşeri Sokak no: 22. /0535/583 85 85/)

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi