Gerçek bir şeyh
O muhterem zat icazetli gerçek bir şeyhtir. İlim, irfan, kültür, akl-ı selim, firaset, kiyaset sahibidir. Âbid, zahid, muhlis, müteverri, muttaqidir. Şeriattan kıl kadar ayrılmaz. Mükemmel ve mükemmil bir insandır. Çok yüksek bir ahlaka ve karaktere sahiptir. Resulullah efendimize (Salât ve selam olsun ona) biatlidir, ona itaat eder, onun Sünnetini hayata uygular. Bu zamanda onun vekili, varisi, halifesi olan nadir zatlardandır. Gerçekten davet, tebliğ ve irşad etmektedir. Din ve tasavvuf hizmetlerini kendi şahsî menfaatine, nüfuzuna asla alet etmez. Ün, alkış peşinde koşmaz. O hâdimü’l-Millet’tir. Allah ondan razı olsun. Bu fakire ve hepimize dua buyursunlar.
***
BİR OKUYUCU MAİL’İ
Selamünaleyküm. Değerli büyüğüm, son 2-3 aydır köşe yazılarınızı büyük bir dikkat ve hevesle okumaktayım. Ben 35 yaşında ticaretle uğraşan bir takipçinizim. Yazılarınızdan oldukça ilham aldığımı, onların beni kendimi geliştirmek konusunda bayağı tetiklediğini ifade etmek isterim. E-mailinizi bulmakta zorlandım. Yazılarınızın altına e-mailinizi ilave ederseniz okuyucular sizinle irtibata geçebilir. Size teşekkür ederim. (Hasan ....)
CEVAP: Aleykümüsselam... Teşekkür ederim. E-mail veremiyorum. Çünkü geçmiş yıllarda çok hakaret edici mailler aldım. İslam terbiyesine yakışmayan küfürler, sövgüler. Hattâ sen müşriksin, sen kafirsin diyen bile çıktı. Yaşıma bile hürmet etmemişlerdi. Herkes tabiî böyle değil ama terbiyesizlerin, küfürbazların, saldırganların, dengesizlerin, öfkeden barut fıçısına dönmüşlerin, insafsızların şerlerinden kurtulmak için... Şunu da beyan edeyim ki, selam vererek, edeple yapılan tenkitleri okumaktan zevk alırım.
***
Bendeniz bir ilçede kaymakam olsam, şehrimin tertemiz olması için ayda bir gün, belediye başkanı ile anlaşarak ve onun da katılımıyla, elime süpürge ve faraş alarak bir caddede, bir meydanda temizlik yaparım. Bundan dolayı asla gocunmam, aksine iftihar ederim.
Japonya niçin tertemiz bir ülke? Çünkü orada hiçbir okulda temizlikçi, hademe, müstahdem yoktur. WC’leri dâhil olmak üzere okulları öğretmenler ve öğrenciler pırıl pırıl temizler.
Temizlik yapmak ayıp değildir. Şehrin pis olması ise başta sorumlular ve idareciler olmak üzere herkes için büyük bir ayıptır.
***
Müslüman valilerin ve kaymakamların akaid, fıkıh ve kıraat bilgileri imamlık yapmaya müsait olmalıdır. Bir şehirde zaman zaman vali ve kaymakam bey sabah namazında bir camide imamlık yapabilmelidir.
***
Bin öğrencisi olan bir lisede bir tek kötü, çürük, bozuk, hergele öğrenci olsa, bütün okul bozuk demektir. Bir çürük incir, bir çuval inciri mahv edermiş.
***
Esnaf, dükkân sahibi vatandaşlarımıza: Dükkânlarınızın önünde yaya kaldırımında, size ait olmayan saksılı bitkileri sulayınız. Onların kurumasına, ölmesine, acı çekmesine meydan vermeyiniz. Bana ne demeyiniz, biraz zahmet ediniz. Bu zahmetinizden dolayı ilahî rahmete nail olursunuz.
***
Birkaç rantçı zenginin daha fazla zengin olması için yeşil alanların, koruların, bağ bahçelerin tahrip edilmesine, ağaç kesimine hiç rızam yoktur. Pek cılız bir inilti ile de olsa, bu kötülüğü protesto ediyorum.
***
Gün geçmiyor ki, bir yerde sokak kedi ve köpekleri vahşice, acımasızca, canavarca zehirlenip öldürülmesin. Merhametsiz katillere beddua ediyorum.
***
Beş yıldızlı otel konforuna sahip bir Kur’an kursu yaptırmışlar. Yanlış, çok yanlış...
***
Risale-i Nur hizmetlerinde aktif politika, yıkıcı olumsuz muhalefet yapmak yoktur. Üstad hazretleri buna izin vermemiştir. Bunlar Üstadın metoduna aykırıdır. Aktif siyaset, yıkıcı muhalefet yapan Nurcular tokat yemeğe hazır olsunlar.
***
Bütün Müslümanlar 15 Temmuz darbesinden ibret almalıdır.
***
Onların sofrasında fırından yeni çıkmış nar gibi kızarmış bir kuzu dolması vardı. Soğuk ordövrlerin haddi hesabı yoktu. Yüzde yüz saf elma ve diğer meyve suları içiyorlardı. Tepsi tepsi nefis tatlılar vardı, onları sade yemiyor, üzerine kaymak ilave ediyorlardı. Sofrada temiz çubuklar vardı. Tıka basa yedikten sonra, yemek borularının başında tıkanıp kalan son lokmayı onlarla dürtüp işkembelerine düşürüyorlardı. Yemekten sonra nefis sade kahveler, nefis çaylar içtiler... Bizim soframızda börek ve çay vardı. Üzerine üzüm yedik. Biz de çay içtik. Onlara hiç gıpta etmedim. Çünkü sofralarında haram olma ihtimali büyüktü. Helal olsa bile israf ettikleri için günaha batmışlardı.
***
Şu hususlarda kendinizi zorlayınız: Mü’minleri sevmek... Onlara acımak... Onları desteklemek... Allah’ın verdiği nimetleri onlarla paylaşmak... Onların sevinçlerini ve acılarını paylaşmak... Onlar için hayır dua etmek... Günah ve hataları varsa (ki mutlaka vardır) ıslahlarını istemek... Onları kardeş bilmek... Onlara düşmanlık etmemek... Onları ötekileştirmemek... Onlara beddua etmemek... Onların hepsinin afvini istemek...
***
Haram gelir elde eden, haram yiyen, haramla zengin olan Müslüman tevbe etmeli ve haram servetini Şeriata uygun şekilde tasfiye etmelidir. Ben on bir ay haram yerim, sonra bir ay umreye giderim, anamdan doğmuş gibi temiz dönerim şeytanî kuruntusunu bırakmalıdır.
***
Gıybetini yaptığın, kötülük ettiğin kimseden helallik alman gerekir. Bunu şu veya bu sebepten dolayı yapamıyorsan, bir hayır yap, sevabını ona bağışla. Mesela bir fakire (yeterli olmaz ya) birkaç yüz lira sadaka ver, ecri onun olsun.
***
Kimseyi aldatma, aldatan olma. Aldatan olmaktansa aldanan olmak yeğdir.
***
Yağcılara, yalakalara, dalkavuklara, meddahlara, pohpohçulara: Resulullah Efendimizin (Salât ve selam olsun ona), “Övücülerin suratlarına toprak saçınız” buyurduğunu biliyor musunuz?
***
Zengin fakat kanaatkâr Müslümanlara bir mönü: Biraz kıyma ilave edilmiş patates yemeği, sebzeli garnitürlü bulgur, üzüm hoşafı. Bunu yiyiniz ve bol bol şükr ediniz. İslam dünyasında, insanlık âleminde bunu bulamayan bir milyar insan var.
***
Ben mercimek yemeği yemem... Ben patates yemeği yemem… Ben bulgur yemem... Ben makarna yemem... Ben hoşaf içmem. Böyle diyenlere ne demek lazım gelir? Bence onlara zıkkım ye be utanmaz demek gerekir.
***
O görmemiş, türedi, alçak, sefil, rezil herifi uzaktan gördüm. Fark ettirmeden yolun karşı tarafına geçtim, bir ara sokağa girdim.
***
Resulullah buyuruyor, herkesin içinde kendi şeytanı varmış. Seninkiyle aran nasıl?
***
İslam’a ve Ümmete en büyük zararı verenler, dinin ve tasavvufun içini boşaltan gafiller, cahiller, din sömürücüleri, geri zekâlılar, satıhta (yüzeyde) kalmışlar, yarı mühtedilerdir.
***
İhlâsla, akl-ı selimle İmana İslam’a Kur’an’a hizmet ederken hapse atılan, işkence gören, eziyete uğrayan, geçimi daralan, çoluk çocuğu perişan olan, hakarete uğrayan, çile çeken, ezilen, sağlığı bozulan gerçek has hizmetkârlara selam olsun. Onların manevî dereceleri yüksektir, makamları âlidir.
***
Hayırlı din kitaplarının turşusunu kurmayınız, onları okuyunuz, anlayınız ve öğrendiklerinizi hayatınıza uygulayınız.
***
Anayasa Mahkemesi, yasal, vesikalı, KDV’li, sigortalı, güvenli, hijyenik, korumalı, emeklilik hakkı olan fahişelik isteyen bir karıya hak vermediği için tenkit ediliyor. Ne günlere kaldık!.. (Bu konuda tafsilatlı bir yazı kaleme alacağım.)
***
Onlara beddua etmem. Islahları için dua ederim. Islah olmamakta direnirlerse kendileri bilir. Bir te’dip sillesi yerler ve belalarını bulurlar.
***
Bendenizin o güruh-i lâ yüflihîn nezdinde köpek kadar değeri yoktur. Olsun... Ben vazifemi yapmaya devam etmeliyim.
***
Müslüman gençliği harcadılar... Bu satırları okuyan gence: Sen o harcananlardan olma, adam olmak için çalış.
***
Hem paraya mala dünya zevklerine dinden fazla önem veriyor, hem de Müslümanlığı kimseye bırakmıyor. Bu ikisi bir arada olur mu?
***
Kızdığın bir kimseye Allah seni ıslah eylesin deme. Allah seni, beni, hepimizi ıslah eylesin diye dua et. Islaha sen de onun kadar muhtaçsın.