Gece İbadeti
Tasavvuf ve Tarikatların üzerinde en fazla önemle durduğu amel, gece ibadetidir. Yani gece az uyumak, gece yarısından sonra, özellikle de seher vaktinde uyanarak abdest almak, namaz kılmak, Kur’an okumak, Allah tealayı zikretmek, yani istiğfar, tehlil, tekbir, tahmid, tesbih, selavat, dua, niyaz, ve ilimle geceyi geçirmektir.
Seher vakti en lahuti bir zamandır. Allahü teala’nın kullarına bahşettiği en mühim ikramıdır, manevi ziyafettir. Bütün hak aşıklarının yaz kış sıcak yataklarını terk edip, gönüllerini Hak tealaya verdikleri, kudsi, ulvi anlardır. Göz yaşları ile namaz, niyaz, istiğfar, tefekkür, zikrullah ile nefislerinden çıkıp Rabbu’l Alemine samimiyetle iltica ettikleri demlerdir.
Gece seher vaktinde feyz-i ilahi göklerden yağmur gibi yağarak o anda ibadette olanların kalplerinde tecelli eder. Bütün ruhaniyet ve melaike-i kiram hazeratı da iştirak ederler. Gece kılınan iki rekat namaz, farzlar hariç, gündüz kılınan bütün nafile namazlardan daha faziletlidir.
Bu manevi ziyafetten faydalanmak isteyenler, ileride açıklayacağımız gereklerini yerine getirmeli, özellikle de gereksiz keyfi oturmaları terkederek erken yatmalıdırlar. Gece ibadetinin kadrini bilen kişiler, ısrarla şunları söylemektedirler:
“Cesedimizin rahatını, sıhhatimizin devamını, erken yatmakla elde etmeliyiz. Erken yatarsak füzuli konuşmalarımızı önlemiş oluruz. Akşam yemeklerini hafif yemek, hem dinî, hem de tıbbî adaptandır. Gecenin ilk saatlerindeki uyku, vücudun dinlenmesi bakımından daha semerelidir.
Seher vakti gafil zümrenin uyuduğu, gönül sultanlarının samimiyet ve tevazu ile Rablarıyla hemdem oldukları bayramlarıdır. Manevi terakkiyat, ilerleme vesilesidir
Gece vücut istirahat ettiği, dinlendiği için zindedir. Salim, masivadan silinmiş bir kalple yapılan murakabe, tefekkür neticesi olarak insan kitaplarla elde edemediği, öğrenemediği bir çok ruhani bilgilere sahip olur.
Seherlerde kalkanların sıhhatleri, ruhen inkişaf ettikleri için bir kuş gibi hafif olurlar, az uyku kafi gelir, yemekleri de azalır, füzuli konuşmaları da. Fazla uyuyanlarda ise ağırlık, sıklet ve atalet olduğu için daima sıhhatlerinden şikayet ederler.”8
Şüphesiz uyku büyük bir nimet ve ihtiyaçtır. İnsan uyku ile dinlenir. Yorgunluklar, sıkıntılar ve streslerle bunalan kalp uyuyarak istirahat eder. Sükunete erer. Gündüz üzerinde bir sürü yazılar yazılan, karalamalar yapılan, proplemler çözülen beyin tahtası, uyku ile silinir ve tertemiz hale gelir.
Uykunun miktarı hakkında bir çok söz söylenmiştir. Genellikle bir günün üçte biri olan sekiz saat üzerinde durulur. Mevsimlere göre gece ve gündüzün zamanı değişse de, bunun bir kısmı gündüze alınarak, “kaylule” sünnetiyle gece uykusu ayarlanabilir. Şüphesiz kuvvetli bir irade, sağlam bir niyet, disiplinli bir hayat ile uyku saatlerinin çok daha azaltılması mümkündür. Ruhun kuvvetlendirilmesi ile bu iradeye dayalı azaltma alışkanlık halina gelirse, bir zararı da söz konusu değildir.
Geceyi abdest, namaz, dua, zikir, Kur’an okuma, ilim gibi ibadetlerle geçiren bir insanın elde ettiği kalbi nurlanma, hiç şüphesiz onun gündüzünü de aydınlatarak her türlü kötülüklere karşı bir kalkan gibi onu koruma altına alacaktır.9
Yaptığı güzel işler ve ibadetler ile gündüz hayatı da böyle mahfuz (korunmuş) geçen bir insan, haliyle gece ibadetine daha rahat kalkacaktır. Böyle bir devr-i daim, onun her anını değerlendirmesine vesile olarak aziz ömrünü hayır ve bereketlerle dolduracaktır. Bu bahtiyar ve aydın insan, böyle bir ömürle ilahi huzura çıkarak yüz akıyla Rabbine kavuştuğunda, kuşkusuz gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, akla hayale gelmeyen nimetlerle, ihsanlarla, ikramlarla müjdelenecek, sevindirilecektir.