Irak ve Suriye’den kendi iç sorunlarımıza dönebilsek, onları konuşsak ve çözüm arasak sanıyorum faydalı olacak. Ne var ki, ister istemez sınırlarımızın hemen ötesindeki terör tehdidi iç sorunlarımızın önüne geçiyor. Bu da gayet doğal. Çünkü ülkenin geleceği söz konusu olduğunda ister istemez iç meseleler ikinci plana itiliyor. Aslında sınırlarımızın hemen ötesinin bir terör yuvası haline gelmesinin/getirilmesinin sorumluları bölgemize yeni bir şekil vermek için harekete geçmiş olan sömürgeciler. Bunların başında da ABD ve koalisyon ortakları geldiği biliniyor.

Hemen belirteyim ki, etrafımızda oluşturulan ateş çemberinin sorumlusunu tespit etmek ve bunların adını sömürgeciler olarak belirlemek elbette ülkemizi yönetenlerin sorumluluğunu hafifletmez. Ancak, ister istemez iç meselelerimizin tartışılmasını ikinci plana itiyor. Olması gereken de budur. Bu durum sorumluların sorumluluğunu unutturmasa bile şimdilik tartışma alanı dışına itiyor. Neticede iktidar sahipleri olayların bu noktaya gelmesinde kendilerinin hiçbir sorumluluğu yokmuş da, tüm olanların sorumlusu muhalefetmiş gibi bir hava estiriyorlar. Böylece iktidar sahipleri hem dış politikadaki yanlışlarının sebep olduğu sıkıntıların sorumluluğundan kurtulmuş, hem de iç sorunların tartışılması engellenmiş oluyor. Böyle olunca da sahip olunan medya desteği ile ülkemizle ilgili hiçbir sorun olmayan dikensiz gül bahçesi havası estiriliyor. Keşke böyle olsa. Bunu kim istemez.

Elbette, planın uygulayıcıları arazide sadece tek boyutlu bir senaryo sergiliyor değiller. Ellerinin altında farklı şartlarda sahneye konulacak farklı senaryolar var. Oynadıkları oyunun sahne arkası, bir başka ifadeyle perde gerisi gizlenemez hale geldiğinde ellerinde tuttukları bir başka senaryoyu oynamaya başlıyorlar. Bu hususta ellerinin atındaki her durumda kullanabildikleri malzemeyi adı her ne olursa olsun terör örgütleri ve teröristler oluşturuyor. Söz gelimi istedikleri anda terör örgütlerini alfabedeki bir takım farklı harfleri yan yana getirerek yeni adlar altında piyasaya sürüyorlar, bu örgütleri bir anda meydana sürüyor, ama bir süre sonra sahnenin arkasına çekiyorlar. ABD Başkanı Suriye’den çekilme kararını DEAŞ’ın temizlendiğini gerekçe göstererek açıklıyor. Aradan çok geçmeden bir de bakıyorsunuz farklı bir konumda söz konusu terör örgütü arazide yerini alıyor. Kısacası, terör örgütlerini ortaya çıkaran, meydana süren, kanlı eylemlerine zemin hazırlayanlar ile yok edildiğini söyleyenler, bununla da yetinmeyerek ihtiyaç olduğu an o yok olduğunu söyledikleri örgütü yeniden meydana sürenler hep aynı.

Özellikle Irak ve Suriye’de Trump, ABD askerlerini çekme kararını açıklarken artık DEAŞ kalmadığını, bunun için de askerleri çekme kararı alındığını söylerken el altından da terör örgütlerini ağırdan meydana sürmeye başladılar. Belli ki, aldıkları karar her ne olursa olsun Haçlı ittifakının bölgemiz ile ilgili planı son bulmuş değil. Sanıyorum medyaya, “ABD ve PKK’dan yeni DEAŞ oyunu” başlığı altında yansıyan haber bu planın yeni versiyonunu oluşturuyor. Haberin spotunda yer alan değerlendirme sanıyorum sergilenen oyunu göstermeye yeter:

“ABD’nin Suriye’den çekileceğini açıklamasının ardından derin devlet devreye girdi. Pentagon, PYD/PKK aracılığıyla Rakka ve Deyrezor’uDEAŞ’a terk edecek. DEAŞ ile PKK arasında sözde çatışma çıkaracaklar.”

Böyle bir çatışma başladığında da Trump’ın aldığı çekilme kararı rafa kalkacak. Bu tür gelişmeler Trump’ın bilgisi dışında olabileceği gibi bilgisi dâhilinde ve onayı ile de olabilir. Önemli olan oyunun nasıl oynanacağının belirlenmiş olmasıdır. Bu bakımdan DEAŞ ya da bir başka terör örgütünün bir kaybolması bir ortaya çıkmasının şaşılacak bir yanı yok.