Sınır tanımayan âlimler
Günümüzde “Sınır tanımayan” kelimesi yazıldığında veya söylendiğinde, dinleyenin aklına ilk; Doktorlar, Hemşireler, Gazeteciler, Avukatlar… gelir.
“Sınır Tanımayan Hocalar veya Âlimler” pek hatıra gelmez.
Hiçbir meslek grubu, sınır tanımamada, bütün zamanlarda Sevgili Peygamberimizin eğitiminden geçen Ashab-ı Kiram’ın seviyesine ulaşamaz.
“Sınır Tanımayan” bütün insanlığa İslam’ı ulaştırmayı hedefleyen Ashab-ı Kiram’ın çoğunluğu Mekke ve Medine’de vefat etmemişler.
Eba Eyyub el-Ensari gibi İstanbul’da, Diyarbakır’da Maraş’ta, Hakkâri’de, Pekin’de, Kudüs’te, Mısır’da vefat edip oraları şereflendirenlerdir, sınır tanımayan Ashab. Allah, hepsinden razı olsun. Ama şu anda eserlerinden dünya Müslümanlarının yararlandığı Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai, İbni Mace gibi “Kütübü Sitte/Altı kitap sahibi altı hadisçimiz, “Sınır Tanımayan İslam Âlimleri”ndendirler.
Bugün Özbekistan içinde kalan şehirlerde doğan, oradan Mısır’a geçen, Yemen’e uğrayan, Mekke, Medine, Bağdat, Şam, Kudüs gibi ilim merkezlerinden hem ilim alan hem ilim ışıkları saçan ilim adamlarımız vardı bir zamanlar.
Endülüs’te doğan, ilim kabını oranın ilim denizlerinden aldıktan sonra deniz bittiği halde ilim aşkının ateşinin sönmediğini gören o “Sınır Tanımayan” ilim adamlarımız, Konya, Şam, Kudüs, Mekke, Medine, Mısır, Bağdat merkezlerine uğruyorlar, geçtikleri yerlerin iyi ve kötü hallerini ilim adamlarıyla siyaset adamlarına anlattıktan sonra çözüm konusunda da kendi görüşlerini ve dayandıkları delillerini söylerken ilim dağıtmışlar, onları dinlerken de almışlar ve kendi şehirlerine götürmüşler.
Öyle önemli bilgi alışverişinde bulunmuşlar ki hâlâ bu çağda hem İslam dünyasını etkileyen, hem Müslüman olmayan insanları etkileyen eserleri dünya dillerine terceme edilmişler.
Bir ismi de “Şafi” olan Allah celle celalühün tabiata indirdiği şifaları dünya hastalarına dağıtan doktorları, ekmeksizliğe çare bulduğu halde adaletsizliğe çare bulamayanların yanına adaletin serinletici gölgesini yaymaya çalışan avukatları… ve kendi sahasında sınır tanımayan ve meşru çizginin dışına çıkmadan sınırlı dünyanın sınırlarını aşan her insanı saygıyla selamlamak gerekir.
Ama şifasız hastaların da, sıhhatli insanların da ömrünün bir sonu vardır.
Sonsuz hayata doğru her nefeste bir adım atmış oluyoruz.
İşte İslam âlimleri, hocaları, mollaları, meleleri, her dil ve bölgede nasıl deniyorsa densin, taşıdıkları ilim, iman, adalet, ahlak… gibi olmazsa olmazlarımızı dünyaya taşıyanlarımızdır bunlar.
“Sınır Tanımayan Âlimlerimiz” Amerika Başkanı Trump, Rusya Başkanı Putin, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping… gibi ölümlü insanların kan kusturan, yeryüzünden gökyüzüne yakılmış insan kokusu gönderen, her yıl milyonlarca insanın ölümüne, sürgününe, işkencesine... sebep olanların adalet adı altında zulmedenlerden kurtarıp, herkesin huzuruna varacağı Allah celle celalühün adaletini yayan “Sınır Tanımayan Âlimler”e ihtiyacımız, hepsinden ve her şeyden daha fazladır.
Yok mu? Var, ama az.
Yedi iklim dört bucakta varlar. İsimsiz kahramanlar olarak yaşayıp ardında ad ve iz bırakmadan gidecekler ve yüz yıllar sonra oraların da İslam’la şereflendiği günlerden birinde bir doktora tezine konu olup tekrar adı rahmetle anılacak ama onun sebebiyle hidayete kavuşan her insanın yaptığı her ibadetten o sevap nasibini almaya devam edecek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.