Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

“Burak Hüseyin” dönemi...

“Burak Hüseyin” dönemi...

Amerikan başkanlık seçimlerini Barack Obama’nın kazanmış olması tüm dünyada olduğu gibi İslâm dünyasında da memnuniyetle karşılandı.
Kadrosu, programı, ırkı, ABD müesses nizamı (derin Amerikan sistemi) gibi faktörler bir yana, isminin ‘Burak’tan bozma Barack ve Hüseyin olması, Müslüman bir kökenden gelmesi bile bir fâl-ı hayr olarak değerlendirildi.
Bu sonuca bile eli kanlı ‘neocon’ ekibin ve Amerikan endüstri çevrelerinin sevinmeyeceğini yahut en azından bu durumu kullanmayacaklarını söylemek saflık olur.
Onun için sonucu duygusal değil akılcı ölçülerle değerlendirmekte fayda var.
Obama sayesinde ABD’nin kötü imajının dünyada ve özellikle İslâm ülkelerinde hatırı sayılır oranda düzelecek olmasının, eski düzenin değişmez aktörleri tarafından nemalanılacak bir alan oluşturacağı muhakkak. En azından gedikli şahinler bu fırsatı değerlendirmek için her türlü teşebbüste bulunacaklardır.
Dünyanın çivisini yerinden oynatan Bush’un varisi olan rakibi McCain’i açık ara geçip seçilmesi, Obama’nın lobilere çok da borçlu kalmadığını gösterse de, sistemle uyuşmak ve dengeleri korumak adına ve yeni atmosferi lehlerine kullanmak için eski ekibin kurgulayacakları derin teşebbüsleri minimize etmek için kadrosunu ince bir ayarla seçeceğine şüphe yok.
Nitekim seçilir seçilmez bakanlıklardan sorumlu en üst düzey yetkili olarak kuvvetli bir İsrail yanlısı olarak bilinen Rahm Emmanuelle’yi tayin etmesi bu hassas ayarın ilk adımı olarak kabul edilebilir.
Buna rağmen ‘değişim’ ve ‘umut’ sloganlarıyla yola çıkan 47 yaşındaki Obama’nın Irak’tan programlı bir şekilde askerlerini çekeceği sözünü vererek kendini bağlaması, Guantanamo’nun kapatılması gerektiğini söylemesi, çok taraflı ve uzlaşmacı bir diplomasi takip edeceğini ifade etmesi bile yeni dönem için ümitlenilmesi gereken ilk işaretler.
Seçim dönemindeki vaatleriyle ve bizâtihi kimliği ile kuvvetli bir değişim beklentisi ve ivmesi oluşturan Obama’nın bunun altını doldurma kabiliyeti önümüzdeki yılların rengini belirleyecek.
ABD’yi II. Dünya Savaşı sonrasında hegemonik güç haline getiren esas âmil, uluslararası hukukun ve bu hukuku uygulayan uluslararası kurumların ülke siyasetçileri tarafından etkin bir şekilde kullanılması olmuştur.
Bush döneminde Birleşmiş Milletler’in (BM) politik meşrulaştırma zemini, NATO’nun vurucu güç olarak kullanılması kuralı büyük oranda rafa kaldırılmış olsa da, yeni dönemde uluslararası aktörlerin etkinliklerini artırması sebebiyle yeniden devreye konulma mecburiyeti doğacak.
Soğuk Savaş ve sonrası dönemde ABD’nin uluslararası sahadaki merkezî konumunun en önemli sebebi Avrasya stratejisi olmuştur. Kıta-aşırı müdahale kâbiliyeti ve ittifaklar projesi ile enerji kaynaklarının ve yollarının güvenliğini sağlamak ABD’nin Avrasya politikasının temelini oluşturmuştur. ABD, yeni dönemde Avrasya güç dengelerini ayarlayabildiği ve küresel aktörler ve bölgesel güçlerle anlaşabildiği ölçüde uluslararası sahadaki merkezi konumunu sürdürecektir.
Obama’nın seçildiği gün “Artık dünya tek başkentten yönetilmeyecek” açıklamasını yapan Rusya devlet başkanı Medvedev, ABD’nin füze kalkanı projesine Klaningrat’a yerleştirdiği İskender füzeleri hamlesiyle karşılık verdi.
Rusya’nın “küresel sistemde ben de varım” anlamına gelecek hamleleri şayet McCain seçilseydi bizi hayli korkutabilirdi. “Obama etkisi” bu tür kriz merkezlerini yumuşatabilir.
Obama, Rusya gibi küresel aktör adayı, Türkiye gibi ABD’nin müdâhil olduğu tüm problem alanlarıyla bir şekilde münâsebeti ve etki sahası bulunan ülkelerle stratejik ilişkilerini geliştirebildiği sürece yeni dönemde kendisinden beklenen umutların yeşermesini sağlayabilir. Aksi hâlde, hamam ve tasın değişmediği dünyada sadece tellakın renginin değişmesiyle avunur dururuz.
Obama, iç politikada bütçenin yapılandırılması, işssizlik ve küresel mali krizin etkileriyle boğuşurken, dış politkada esas imtihan vereceği saha İslâm coğrafyası olacaktır. Bu itibarla Türkiye’nin önemi her zamankinden daha da fazladır. Umarız Türk hariciyesi sistem ayarlarını Obama’ya göre ayarlamıştır; “Burak Hüseyin” dönemine hâlâ, sadece Ermeni ve Kıbrıs meseleleri zâviyelerinden bakılıyor ve buna göre stratejiler geliştiriliyor olmasına ihtimal vermiyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi