'Özlenen geçmiş'
Geçmişe özlemle bakmanın, çağımızı kavrayamamak ve bu yüzden geleceğe hazırlanamamak gibi eğilimlere yol açabileceğini hiç akıldan çıkarmamak lazım.
Bunun tipik örneği, Sayın İsmail Kahraman’ın, II. Mahmut döneminde “Mehter dururken Batı’dan bando alınmasını” eleştirmesiydi.
Halbuki büyük tarihçilerimizden muhafazakâr milliyetçi Prof. Osman Turan, yeni askerî talim ve tatbikatlarda Mehter’in uygun olmadığını, bunun için bando alındığını yazmıştı...
Geçmişe döndükçe...
Geçenlerde Mustafa Çağrıcı hocamız “Özlenen geçmiş” başlıklı yazısında şöyle diyordu:
“Bu sorun bugün de dünyada en fazla Müslüman toplumları kuşatmış bulunan bir kısır döngüdür. Zira sıkıntı yaşadıkça çözüm için yüzümüzü geçmişe dönüyor, geçmişe döndükçe daha büyük sıkıntılar yaşıyoruz” (Karar, 20.2.2019)
Prof. Çağrıcı dinî düşüncede ve özellikle fıkhın “muamelat” bahsinde yeni çözümler üretmek gerektiğini anlatıyordu.
Mevcut ilahiyat fakülteleri yetmiyormuş gibi bazı cemaatlere özel ilahiyat fakülteleri açılma izni verilirse geçmiş özlemcisi Selefi akımların güçlenmesi riskine dikkat çekiyordu.
Sadece dinî alanda değil, “geçmişe özlem” hem tarihe hem günümüze bakışta da ciddi sorunlar yaratıyor. Özellikle siyasal kutuplaşma bu sorunu daha da ağırlaştırdı. Son derece karmaşık ve araştırmalarla ulaşılabilecek gerçeklikler alanı olan tarih, günlük siyasete malzeme olmak üzere, komplo teorileriyle polisiye romana dönüştürülüyor.
Geçmişi idealize etmek
Geçmişi idealize etmenin yol açtığı sorunları Osmanlı’nın kendi tecrübelerinde de görüyoruz.
Osmanlı’da fethedilmiş topraklar devlet mülkiyetinde sayılır, üzerindeki çiftçilerle birlikte işletilmek üzere “timar” adıyla liyakatli beylere, vezirlere verilirdi. Onlar da asker yetiştirirlerdi.
Osmanlı fetihlerinde bu tarım rejiminin rolü büyüktür.
Fakat zamanla timar dağıtımı rüşvet ve suistimallerle bozuldu. Halk ezildi, askeri mağlubiyetler başladı.
Koçi Bey, 1631 yılında IV. Murat’a sunduğu raporda bu bozulmayı anlatıyor, halkın perişan olduğunu belirterek “Hiçbir devirde böyle zulüm görülmedi” diyordu.
Koçi Bey “kanun-ı kadîm”e, yani geçmişteki parlak fetihler çağının timar düzenine dönülmesini öneriyordu.
Halbuki Avrupa tarım toplumundan ticaret toplumuna geçmiş, sanayi devrimini doğuracak dinamikler başlamıştı. Bu zihniyet değişikliği ve artan iktisadi güçle ordularda yepyeni silah ve savaş düzeni başlamıştı. Koçi Bey buna bakmıyor, parlak geçmişe bakıyordu.
Osmanlı neden göremedi?
Merhum Halil İnalcık hocamız diyor ki:
“Çelik zırhı delen uzun menzilli, yivli tüfek kullanan Avusturya-Alman süvarisi karşısında ok-yay, mızrak ve kılıçla donanmış Osmanlı timarlı sipahisi işe yaramaz duruma düşmüş... Cephedeki komutanlar, sultana gönderdikleri raporlarda tüfekli asker gelmeyince düşmana direnme imkanı olamadığını belirtmekte idiler. (Devlet-i Aliyye-II, s. 5)
Avrupa’da yeni ordu hem yeni tekniklerin hem ticari servetin eseriydi.
Osmanlı 18. yüzyılda bu büyük değişimi fark ettiğinde mesafe çok açılmıştı.
Büyük tarihçilerimizden merhum Osman Turan, Osmanlı’daki üstünlük ve aşırı özgüven duygusunun Avrupa’daki gelişmeleri erkenden görmeyi engellediğini, İslam-Haçlı çatışması duygusunun arada adeta bir “demir perde” oluşturduğunu anlatır. (Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi, II, s. 200 vd.)
21. yüzyılda özellikle gözlerimizi dışa, dünyaya açmalıyız. “Dış güçler” korkusunun bunu engellemesine izin vermemeliyiz.
Bugünün dünyası
Sovyet sistemi dünya ile aralarındaki “demir perde”nin yarattığı körlükler yüzenden çöktü. Despot Mao’nun dünyaya kapattığı Komünist Çin, bugün küreselleşmeyi savunuyor. Batı’ya en çok öğrenci gönderen ve profesör alan ülke Çin’dir.
Türkiye’nin ise dünyaya açılma tarihi iki asra yakındır, demokrasi tecrübesi de vardır.
Dünya bugün “Dördüncü Sanayi Devrimi, nanoteknoloji, yapay zeka, yeni tarımsal devrim” gibi kavramları konuşuyor.
Ve ille de hukuk...
Tarihe coşmak veya kızmak için değil, ‘anlamak’ için bakmalıyız. Tarihin bize ‘anlattığı’ gerçek şudur: Bütün çağlarda içe kapanan, dünyaya gözerini kapatan toplumlar geri kalıyor... Dünyaya açılan, yeni bilgiler peşinde koşan toplumlar gelişiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.