Evi İhmal Etmemek
Yaygın bir yanlışımızdır bu maalesef; çoğu kez el ile uğraşırken, kendi evimizi ihmal ederiz. Yazık, çok yazık!
Çocuklar kabiliyetli değilse sonunda yaşanan çok kötü bir hüsrandır.
Özellikle cemiyette kendisine uyulan, model şahsiyet bilinen, manevi önderlik yapan hoca efendiler için bu çok daha önemli bir meseledir. Bu yüzden bakarsınız ki kimi mübarek şahsiyetlerin evlatları hiç de babalarına çekmemiş. Ya ilimde ve amelde eksiklikler var. Ya da bazen Allah korusun, ayrı dünyaların insanlarıdır.
Şahsen benim durumum da böyle midir diye düşündüğüm oluyor. Evlatlarımdan çok memnunum. İtikatları sahih, amelleri farz ve vacip boyutunda tam, ahlakları da güzeldir. Ama ilim sevgileri, okuma aşkları eksik. Bundan üzüntü duyuyorum.
Acaba neden olmadı bu güzellik?
Bana kalırsa anlattım, açıkladım, ama onlara maalesef kitap okuma aşkını bırak, sevgisini bile doğru dürüst aşılayamadım. Keşke benim yanımda bir saat yüksek sesle okutsaydım. “Sen oku ben dinliyeyim” de olmadı. Çünkü okuyacaklarımız farklı idi. Benim de özel okumalarım, çalışmalarım vardı. Benim de zamana ihtiyacım vardı. Sebep ne olursa olsun, evlatlarımın kütüphane içinde büyüyüp de okuma alışkanlıklarının olmamasını hazmedemiyor, çok üzülüyorum.
Evet, evde kütüphanemiz var. Orada bir okuyan da var. Ama çocuklarla birebir sohbetimiz eksik oldu. Bunu telafi edebilmek için onların eline tavsiye ederek kitap verdim hep. Kendi okumalarına da karışmadım. Diledikleri gibi okusunlar ki sıkılmasınlar dedim. Ama sonuçta iyi bir okuyucu olmadılar.
Eksik olan ne idi?
Öncelikle çevre. Hısım akraba. Arkadaşlar. Bunların kitapla ilişkili olup olmamaları elbette etkiler insanı. Bu kadar insan arasında bir okuyan demek örneklik bakımından yetmiyor.
Bir tesellim var; yaşları genç. Acaba ileride eksikliklerinin farkına vararak iyi bir okuyucu olurlar mı?
Merhum babama bakarsak olabilir. Çevreye bakarsak zor gözüküyor. Muradımı Allah Teâlâ’ya ısmarladım. Ona tevekkül ediyorum. Rabbim, evlatlarımı iyi bir okuyucu olarak bana göstermekle gözlerimi aydın eylesin.
Şimdi Kur’an okurken ne zaman karşıma: “Ey iman edenler! Nefsinizi ve aile efrâdınızı tutuşturucusu insanlarla taşlar olan ateşten koruyunuz” türü ayetler çıksa, yavrularımın bu eksikliğini düşünür, üzülürüm. Çocuklarıma tam bir terbiye veremedim diye endişe ederim.
Din, tarih, kültür ve dava cihetinden bir eksiklik kalmasın diye onları hep İmam Hatip Liselerine verdim, ama umduğumu böyle de bulamadım. Bunu az çok bekliyordum. Diğerlerine göre o mübarek okulun elbette üstünlükleri vardı ama nihayet onların da imkânları sınırlı, durumları belliydi.
Her ne olursa olsun, aile yavrularını bizzat kendisi eğitip şekillendirmelidir. Bunu ihmal etmemelidir. Bu zorluğa katlanmak, bugün en büyük cihattır.
Neden ve nasıl mı?
Gelecek yazıda görelim isterseniz.