İmanlı Kadınlar ve Kızlar ÖRTÜNÜN
(Sayın Manoş’a açık not: Ey kadınlar ve kızlar açılın, saçılın diye yazsam suç olur mu? Olmaz... O halde, ey hanımlar ve hanım kızlar kapanın, örtünün diye yazmam da suç olmaz. Lütfen fikirlere, görüşlere saygılı olunuz, lüzumsuz yere protesto etmeyiniz...)
KALPLERİNDE iman olan, Allah’ın Birliğine, Peygamberin O’nun katından bize İslâm dinini getirdiğine, bu dinin bizi ebedî mutluluğa ulaştıracağına inanan hanımefendilere ve hanım kızlara tavsiye ediyorum: Tesettür (örtünme) farzını yerine getiriniz.
Tesettür Kitab ile (Kur’an’la), Peygamberimizin Sünnet’i ile, 14 yüzyıldan beri devam eden çok kuvvetli ve çok kesin bir icmâ-i ümmet ile sabittir.
Biz Müslümanlar Anadolu’da bin küsur yıldan beri varız. İstanbul’u 1453’te aldık, yani 555 yıldan beri de bu şehirdeyiz. Gerek Anadolu’da, gerek İstanbul’da İslâm hanımlarının tamamı çok yakın tarihlere kadar tesettürlü, yani örtülü olarak yaşamışlardır. Örtüsüzlük hareketi çok yakın bir tarihte başlamış ve halkımızın büyük kısmı tarafından benimsenmemiştir.
Müslüman kadının örtünmesi onun en büyük hakkıdır.
Müslüman bir kadın ve kıza örtünmeyeceksin diyerek baskı yapmak çok ağır ve çok vahim bir insan hakları ihlalidir.
Dünyanın bütün medenî, demokrat, hukukun üstünlüğü prensibini kabul edip hayata uygulayan, evrensel insan haklarına saygılı ve bağlı bir rejime sahip ülkelerde İslâm kadın ve kızlarının örtülerine karışılmamaktadır.
Tesettür nedir?
Kadın ve kızlara hürriyet kazandıran bir kıyafet tarzıdır.
Tesettür, kadınlara haysiyet de kazandırır.
Zamanımızın en çirkin pisliklerinden biri materyalistlerin ve dinsizlerin kadınları seks ve şehvet aracı olarak görmeleri ve göstermeleridir.
Toplu nakil vasıtalarında kadınlara mahsus ayrı bir yer olması, onların tâcizden ve sarkıntılıktan korunmaları ve rahat seyahat etmeleri bir ayırım değildir, kadınlara gösterilen hürmetin, onlara verilen değerin bir nişanesidir.
Müslüman kızların üniversitelerde başörtülü olarak okumalarına engel olmak, vatandaşların tahsil imkânlarını kısıtlamaktır. Başı açık öğrencilerle, başı örtülü öğrenciler arasında ayırım yapılmamalıdır. Böyle bir ayırım eşitlik ilkesine aykırıdır.
Başı örtülü öğretmenler, başı örtülü avukatlar, başı örtülü doktor hanımlar kamu alanında mesleklerini serbestçe ifa edebilmelidir.
Millet onları seçerse, başı örtülü vekiller MilletMeclisi’ne girebilmeli ve hizmet edebilmelidir.
İmdi, imanlı hanımlara ve kızlara sesleniyorum: İslâm’ın kesin farzlarından olan örtüyü kabul ediniz ve hayatınıza uygulayınız. Böyle yaparsanız Allah’ın rızasını, Peygamberin şefaatini kazanmış olursunuz. Bu rıza ve şefaat sizin için, üzerine güneşin doğduğu ve battığı bütün şeylere sahip olmaktan daha hayırlıdır.
İslâm dini tesettür konusunda bir renkte, bir formda, bir şekilde, bir üslupta israr etmiyor. Tesettür diyor, teferruatını zamanlara, coğrafyalara göre Müslümanlara bırakıyor.
Unutmayalım ki, çıplaklık bedevîlik, örtünmek medenîliktir.
Mini eteği hoş karşılayıp tesettüre cephe alan, bu dinî emirle mücadele eden diktatör zihniyet medenî değil, bedevîdir.
Sakın, İslâm’da kadınların başlarını örtmeleri farz değildir, Kur’ân’da böyle bir şey yoktur diyen birtakım naylon ilahiyatçılara kulak vermeyiniz. Onlar ilim adamı değil, gülünç kimselerdir. Bin dört yüz yıldan beri her devirde yaşamış büyük din alimleri, tasavvuf büyükleri, mürşid-i kâmil, nurlu kimseler tesettürü kabul etmişler ve uygulanmasından yana olmuşlardır.
Bir farzı inkar eden dinden çıkar. İnkar etmeyip de uygulamayan günahkar olur.
Tesettür sadece Müslümanlıkta olan bir şey değildir. Yahudilikte ve Hıristiyanlıkta da vardır. Katolik rahibelere baksanıza...
Başörtüsü bir kadına vakar ve ciddiyet kazandırır.
Bilhassa şehirli, medenî, tahsilli, görgülü hanım ve kızlarımız tesettür konusunda topluma öncülük etmelidir.
Gökkuşağındaki bütün renklere bürünerek tesettür olmaz.Böyle tesettürler rüküşlük ve soytarılıktır.
Tesettürlü kızlar okuyabilir ve birçok mesleği icra edebilir.
Bu ülkede demokrasi varsa Millet Meclisi’nde tesettürlü vekillerin olması lazımdır.
Sevgili Peygamberimizin zevcesi Hazret-i Âişe annemiz hem tesettürlü idi, hem çok büyük bir müctehid idi. Fıkıhta, hadîste, Arap edebiyatında ve diğer nice ilim ve kültür dalında en yükseklerdeydi.
Demokrasi, insan hakları, eşitlik istiyorsak önümüzde örnekler vardır: İşte İngiltere, İşte İsveç, Norveç, işte Avusturya, işte onlarca başka medenî ülke. Onların hiçbirinde başörtüsü yüzünden İslâm kadınlarına ayırım ve haksızlık yapılmıyor.
Batı dünyasında nice yüksek seviye ve derecedeki kadın Müslüman olmuş ve başlarını örtmüşlerdir.
Açıklık saçıklık tarihî ve sosyal bir ârızadır, bir kopukluktur. Tesettür tarihî devamlılıktır.
Evet, bütün imanlı hanımları ve kızları tesettür farzına uymaya davet ediyorum. Saygılarımla.
(Not: İstanbul’da Karaköy semtinde Saint Benoit Fransız lisesi ve kilisesi bitişiğinde devletin izni, müsadesi denetimi, hoşgörüsü altında çalışan genelevler bulunmaktadır. Yakın tarihlerde bu genelevlerden birine sahip olan Madam Matild Manokyan’a vergi rekortmeni ödülü resmî törenlerle verilmişti. Bu törenlerde devlet büyükleri de bulunmuştu. Türkiye devleti, uluslararası sözleşmelere imza koyarak, kadınlara fuhuş yaptırmayacağı taahhüdünde bulunmuştur. Bendenizin tesettür lehindeki yukardaki yazısını protesto etmeye kalkacak kişileri, öncelikle, köleliklerin en iğrenci ve utanç vericisi olan bu resmî izinli fuhuşla mücadeleye çağırıyorum. Devletimizin okulların, mâbetlerin, hastahanelerin yakınında bu gibi “hanelerin” açılamayacağına ve faaliyette bulunamayacağına dair bir nizamnamesi de bulunmaktadır. Bu evlerdeki “hizmetler” mukabilinde makbuz kesilmekte, KDV ve gelir vergisi alınmaktadır. Başörtüsüyle mücadele eden pek ilerici, pek uygar, pek kadın hakları taraftarı kişiler ve kurumlar niçin bu anlattıklarımla mücadele etmiyor? Devlet oralarda çalışan seks kölesi kadınlara resmî “Vesika” veriyor...)