Ergenekon sulanmadı, katılaştıralım!

Ergenekon sulanmadı, katılaştıralım!

Ergenekon terör örgütü yargılamaları devam ediyor. Sanıkların savunmaları, kendileri açısından pek parlak değil.

Hele baskı yaptıkları tanıkların, bunu deşifre ederek ifadelerinden geri adım atmamasının altı önemle çizilmeli. Mahkeme safahatına daha sonra dönmek üzere medyadaki sulandırıcıların son taktiklerine dikkat çekmek istiyorum.

Susurluk skandalındaki 'fasa fiso' sözüne kızıp hükümet krizi için vesile yapanlar, şimdi fasa fisonun âlâsını üretiyor. Susurluk'un üst kümesi olan Ergenekon'u cezasız bırakmak ve bütün boyutlarıyla ortaya çıkmasını engellemek için bütün yollar deneniyor. Aylarca hiç olmadıkları kadar 'etik' takıldılar; konuyu görmezden geldiler. İddianameyi beklemeye koyuldular. Nasıl olsa bir yerlere takılır umutları mı vardı, bilinmez. Ama iddianame de çıktı, medyanın bir kısmı görmemeye devam etti. Daha doğrusu amuda kalkarak gördüler. Ergenekon'u sulandırmak üzere akla gelmeyecek girişimlerde bulundular. İddianame ve eklerinden cımbızladıklarıyla kamuoyunu yönlendirmeye uğraştılar. Yargılamanın seyri ve kamuoyu ilgisi bunların tutmadığını açıkça gösteriyor.

Yeni taktik; sulandıramadık bari katılaştıralım. Yeni strateji uğruna hiçbir fırsat kaçırılmıyor. Aktütün Karakolu'na saldırı oluyor, 17 şehit veriyoruz. Birileri çıkıp sıkılmadan, "Terörle mücadele edenler cezaevine doldurulunca olacağı budur." diyebiliyor. Sanki terörle mücadele etmiş kişiler mazbut emeklilik hayatı sürerken evlerinden toplanıyor. Ortada Danıştay cinayeti, Cumhuriyet bombaları, ele geçirilen cephanelikler yokmuş gibi. Mahkeme kararıyla dinlenen telefonlara örgüt ilişkileri yansımamış, sadece moda kanalları muhabbeti yapmışlar gibi. Silah üzerine ölme ve öldürme yeminlerini başkaları yaptırmış gibi. Bu listeyi daha çoğaltabiliriz. Hepsini görmezden gelip, üzerine kalın bir şal örtüp, okurunu "terör kahramanları içeri tıkıldı, böyle oldu" tarzında yanıltanlar çıktı. Milliyet gazetesinde yayınlanan bir karikatür, şimdiye kadar üretilenleri gölgede bıraktı. Son gazi Mustafa Şekip Birgöl'ün cenazesi, birçok gazetede 'son çılgın Türk' çağrışımı yaptı. Ercan Akyol ise karikatüründe Birgöl'ü Ergenekoncularla özdeşleştirerek, cenazedeki gözü yaşlı kişilere "Eskileri uğurladılar, yenileri tutuklattılar." dedirtti.

Devam eden bir mahkeme var. Bu mahkemenin yargılamaya esas teşkil etmek üzere kabul ettiği iddianame ortada. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin tarafından basın toplantısıyla açıklanan suçlamaları hatırlamakta yarar var. Halkı gerçekten balık hafızalı zannettikleri için bu kadar rahat olabiliyorlar. Ne diyordu Başsavcı Engin: "Silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, silahlı terör örgütüne üye olmak, silahlı terör örgütüne yardım etmek, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmak veya görev yapmasını engellemeye teşebbüs, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı halkı isyana tahrik, patlayıcı madde bulundurmak, atmak ve bu suçlara azmettirmek, Danıştay saldırısına ve Cumhuriyet Gazetesi'ne patlayıcı madde atmak suçlarına azmettirmek, devletin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etmek, kişisel verileri kaydetmek, askeri itaatsizliğe teşvik, halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik" suçlamalarıyla 86 kişi hakkında dava açıldı.

Son gazi Birgöl'ün yakınlarının yerinde olsam, dava açardım. 'Kıyaslayacak başka adam mı bulamadınız?' sorusunu en sert şekilde sorardım. Sulama, yıkama, yağlama ve dahi unutturma ekibinin son hüneri katılaştırma da tutmayacak: Çok acemice çalışıyorlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi