'Dalaş' diyalogları
Takriben bir haftadan beri polemik piyasasında gözle görülür bir hareketlilik göze çarpıyor. Başbakan'ın icabet ettiği yemekli ev toplantısından gazetelere akseden yaralayıcı ve suçlayıcı lafızların en akılda kalanları şöyle bir hatırlayalım:
"Hürriyet yakasının Burhan Altıntop'u olmak, Majestelerinin karikatüristi olmak, Türk düşünce hayatının Recep İvedik'i olmak, vekilharç kadın, gönüllü nedime olmak, İmam Hatip okulu mezununun teki olmak, Bayan İvedik olmak, Sıraselviler kontesi olmak..."
Az önce "polemik" kelimesini kullanmıştım galiba; polemik kavramına burada biraz haksızlık ettiğim kanaatindeyim; "ağız dalaşı" demek daha doğru. Ağız dalaşı fakat insaf ile teslim edelim ki hayli nükteli yakıştırmalarla estetize edilmiş bir sözlü mübâreze ile karşı karşıyayız. Özellikle Hürriyet yakasının Burhan Altıntop'u ve Türk düşünce hayatının Recep İvedik'i benzetmeleri zekîce espriler; en azından eğlendirici.
Ne var ki aynı nükteli sözle muhatabını gıdıklama endişesini, şu günlerde bütün ateşiyle devam etmekte olan bir başka ağız dalaşının muhataplarında göremiyoruz. İlk örneğimizde taraflar, birbirini asilzâdelere mahsus bir centilmenlik edâsı içinde beyaz dişler ve beyaz eldivenli ellerle incitmeye çalışırken az sonra sunacağım dehşetli mübârezede çok başka bir üslûp ve terminoloji ile karşılaşıyoruz; bu kavgada düello kaideleri, centilmenlik kuralları veya ceza sahası içinde yapılmaması gereken on kusurlu hareket tarzında engelleyici müeyyideler yok, bilakis hiçbir kuralın işlemediği kafes dövüşü gibi bir şey bu.
Kavganın tarafları hakkında kimlik belirtici bir mâlumat vermeyeceğim zira şair buyurmuştur ki, "Hata vü savab cedveline lüzum göstermedik / Zira farkeyler ânı şehrimizin nüktedanları..."
Kavga, bir yazarın bir başka yazarı, içinde aşağıda zikredilen kelimelerle eleştirmesiyle başlıyor. İşte o ibâreler: "Sayın bay olmak, ilahiyatçı olmak, Allah'ın ayetlerini ucuza satmak, zerre kadar ağırlığı olmamak, şöhreti kazibe sahibi olmak, nefs-i emmareyi tatmin; ahireti berbad etmek, Deccal olmak, kezzab olmak, satır arasında kendini peygamber göstermek, bâtıl ve sapık inanç ve görüş sahibi olmak, Kur'an'ı nefsani heves ve re'yle yorumlamak, Sünneti devre dışı bırakmış olmak, yeni bir din türetmeye yeltenmek, parayı çok seviyor olmak, dâl ve mudil olmak; gurur ve kibir sahibi olmak, halkı aldatmış olmak, yıllarca insî bir şeytan gibi hareket etmek, din düşmanlarıyla işbirliği yapmak..."
Buna mukabil eleştiriye uğrayan öteki yazar açıyor ağzını, yumuyor gözünü, başlıyor saydırmaya:
"Dişleri dökülmüş olmak, gözünün nuru uçmuş olmak, fesat ve gıybet yaratığı, hurafe soytarısı, emperyalizm uşağı olmak, diyalog düşmanı, saldırgan, ikiyüzlü varakpârede yazıyor olmak, namussuzluk, ahmaklık, haysiyetsiz, yobaz, ruhu, idraki, vicdanı, insanlığı, insafı ve hayvanlığı olmamak, hurafeci olmak, örtülü şirk hamallığı yapmak, gayrımüslim okulunun önünden geçmek, kara cahil hurafe soytarısı olmak, iblisane siyaset gütmek, halkın duygularını sömürmek, düşük adam olmak, hurafeci, echel arkadaşlar edinmek, kıskanç olmak, marazi nankör olmak, kancık bir eda ile kıvırıp durmak, mertçe, yiğitçe konuşmamak, Şintoist olmak, ecdada ulemaya tapmak, kara yürekli ebleh olmak, echel yobaz olmak, saplantılı olmak, jurnalcilik yapmak, echel adam olmak, ruh dedesi emperyalist papaz olmak, mezhep imamına ihanet etmek, müfteri olmak, kurumuş tezek gibi bir müfteri olmak, şerir zihniyetli olmak..."
...
Siz şimdi müsabakanın skorunu merak edersiniz; bilmiyorum çünkü maç hâlâ devam ediyor!