Bu Kubbeden Hasan Kalyoncu geldi geçti
Ölümün soğuk dokunuşları ile Hasan’ı sevenler bir anda sarsıldılar...
Beklenmeyen ani bir yolculuk...
Dostlarla vedalaşamadan, kucaklaşamadan çekip gitti...
“Ölüm size şah damarınızdan daha da yakındır” ikazından anlaşılıyor ki bu kadar yakınmış... Belki bir soluklama, belki bir çizgi kadar, ama çok yakın....
Hayat dediğin nedir ki? Üç adet emanet soluk...
Birisi gitti, birisi gitmek üzere, diğeri de gitmeye hazır.
Geride kalan hatıralar, ameller ve de ayrılığın buruk göz yaşları...
Bir varmış, bir yokmuş...
Türkiye’nin yakından tanıdığı işadamı, gönül dostu, hemşehri canlısı Hasan Kalyoncu vefat etti. Tarih 22.11.2008’leri gösterdiğinde Hasan Kalyoncu ile Azrail bir arada idiler... İki can dost buluştuklarında içten içe ve de sessizce onun yolculuk saatleri başlamıştı bile.
Hayat bu... Bir ağacın altında kısa bir mesafe için gölgelenip sonra da menzile doğru yolculuk.
Hafızalarda hatıralar kalır.
1976 yılının Ocak ayında Gaziantep’in Araban ilçesine savcı olarak gittiğimde orada bir Kalyon İnşaat’ın olduğunu ve de Çaykaralı olduklarını öğrenince ne kadar sevinmiştim.
Bir de Jandarma Tugay Komutanı anne tarafından akrabam olan Mehmet Kral Paşa.
Gaziantep’in mücavir alanında üç Çaykaralı.
Komutan (merhum), savcı, inşaatçı...
İlk işim Paşayı ziyaret ettikten sonra Kalyon İnşaat’a uğrayıp hemşehrilerimle tanışmak oldu.
Hasan o yıllarda küçüktü...
Bulunduğum ilçede yaygın kan davaları vardı. Aşağı yukarı her gün intikam cinayetleri oluyordu. Bir ondan birkaç tane diğerinden... Bıkmıştım bu cinayet olaylarından...
İşte o kargaşada genç bir çocuğu vurmaya sıra geldiğini öğrenince bir çare aramak geldi içimden. Çocuğu ilçeden uzaklaştırmak gerekiyordu. Aklıma hemşehrim Kalyon İnşaat geldi. Telefon edip durumu anlatınca baba Kalyoncu, çocuğu hemen işe alarak tehlikeden uzaklaştırdı...
Bir cinayet daha bu şekilde önlenmişti...
1992 yılında Gaziantep’in Ağır Ceza merkezine savcı olarak tayinim çıkınca, Ankara’dan Gaziantep’e Hasan’ın yaşlı annesi ile birlikte uçakta yolculuk yapmak nasip oldu.
Kalyoncu ailesi aynı bizim aile gibi... Çaykara’dan çıkıp Gaziantep’e yerleşince oralı oldular... Benim de babam yıllar öncesi Yunak ilçesinin Sinanlı köyüne yerleşince biz de Yunaklı olduk...
Gurbet kuşları... Ekmek uğruna oradan oraya...
Hasan Kalyoncu ile Çiğdem mahallesindeki iş yerinde 2002’de karşılaştık. Büyümüş, işadamı olmuş, çevresi, sevenleri oldukça yoğun...
Mülkiye Başmüfettişlerinden birisi kendisi ile tanışmak istiyordu. Birlikte gittik. Hoş sohbet bizi karşıladı... Esprileri peş peşe... Sohbet arasında, bürokrat arkadaşımızın, bir bakanlıkta bekletilen diekçesinden söz açıldı.
Bana döndü o hoş şivesiyle dedi ki... ‘Senin yardıma ihtiyacın yok, sen gider tekmeyi vurur içeri girer, derdini doğrudan anlatırsın.’
Oysa ki benim kendisinden bir talebim yoktu, o espri olsun diye söyleyince ben de... Beni ayartıyorsun, ya da korkarım yapamam zannediyorsun... Yapınca da görürüsün...
Aradan kısa bir süre geçmemişti ki, ilgili bakanlığın özel kaleminden izin almadan gayrı ihtiyarı kapıyı itip içeri girdim... Bakan Bey, bu hareketime bir anlam veremediği için sadece ayakta dikilip sessizce beni dinlemekle yetindi... Söyleyeceklerimi söyleyip çekip gittim...
Rahmetli bir gün beni arayarak, yahu ağabey ben sana şakadan söyledim, sen de gerçek zannedip Bakan Bey’den randevu almadan içeri girmişsin...
Öyle yaptık... Çünkü bu bir yöresel kalıntı, hem gaza kolay geliriz, hem de en son söyleyeceğimizi en erken söyler dayağı yeriz...
Şimdi de görüyorum ki Hasan’ın vefatı nedeniyle değişik sitelerde, gazetelerde hakkında yazı yazanlar hep onun dostluğundan, babalığından, yardım severliğinden bahsediyorlar...
Ne mutlu...
Ben de onu öylece biliyorum, dostlar da öyle biliyor, yardım isteyene elini uzatırdı, tanıdıklarına hoş sözler söyler, kimseleri incitmek istemezdi...
En son, Erbakan Hoca’nın cezasının ertelenmesi olayında bizimle beraber devredeydi...
Neticede Hasan hep yardım etti...
Dilerim Yüce Rabbim bu uzun yolculuğunda ona yardım eder, işlerini kolaylaştırır, amellerini Salih eder, cennetine koyar...
Geride kalan eş ve çocuklarına sabır ve metanet...
“Müjdele o sabırlıları, ki onlar başlarına bir musibet geldiği zaman ‘biz Allah’a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz’ derler”... Bakara 155-156
(*) Emekli hakim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.