Merhaba Sevgili Okuyucular.
Bu ilk Yazım.
Siz değerli okuyucularla gerçekleri paylaşacağım. Fikir sahibi olmadan bilgi sahibi olunduğu, bilginin ise çıkar ve istismar amaçlı yerli yersiz kullanıldığı, bunun ise insanın zihninde çelişkiler yarattığı bir gerçektir. Biz bu nedenle bu köşede; Türkiye’de ve dünya’da olan bitenleri gerçekler açısından ele alacağız.
Gerçek bu denilenlerin gerçekte gerçek olmadığını, insanoğlunun yaratılış amacı dışında şeytani duygu düşünce ve yaşama adapte etme çalışmaları olduğunu ortaya koyacağız. Ancak dün gerçeklerden sapmadık bundan sonra da sapmayacağız. Doğru bildiklerimizi sizlerle paylaşacağız.
Sevgili okurlar
Hiçbir zaman herhangi bir konuda ileri sürülen bir fikre karşı ön yargıyla hareket etmemek gerekir. Çok aykırı fikirlerle karşılaşabilirsiniz, hele bu fikirlere “vatan haini, insanlık düşmanı bir düşünce” gibi çok iddialı bir önyargı ile yaklaşırsanız, fikirlerden istifade marjını daha başlangıçta sıfırlamış olursunuz. Asimetri yaratacak fikirlerden ürkmemek gerekir. Bazen onlara bakarken; bazen yanlış, bazen de çok doğru olduğumuzu anlayabiliriz.
Unutmayalım ki, uygarlık karşı fikirlerin çarpışmasıyla gelişmiştir. Müsademe-i efkârdan, barika-i hakikat doğar. Yenilikler hep karşı fikirler sayesinde ortaya çıkmıştır.
Öğrencilerime bakıyorum. Çok zeki ve yetenekliler. Ama bunları kullanmak akıllarına gelmiyor. Çünkü öyle bir sistemde yetiştirilmişler. Geçen sene bir öğrencim yalvarıyordu. “Siz fikir verin, ben ne isterseniz yapacağım” diye. Fikir vermedim. Önce zorlandı, sonra çok güzel fikirler bulup uyguladı. Eksiklik burada. Yapamamakta değil. Yapmamakta. Yanlış alışkanlıklar kazandırılmasında.
Ne yazık ki, bizde de son yıllarda çoktan seçmeli imtihan usulleri, tek yönlü eğitim, bir iki neslin hareket tarzı yaratma kabiliyetini yok etmiş, hepsini lider değil, tâbi yapmıştır. Kulluğu eleştirerek çağdaşlığı, batıcılığı, batı değerlerini savunanlar çağdaş kullar yetiştirdiler.
Burada anlattıklarımda önemli bir alan ortaya çıkmaktadır ki bu da çağdaşlığın temel göstergelerinden biridir: Problemi tanımlamak, analiz etmek ve ‘aşmaktır’. Bizler, önümüze sürekli çıkacak engellerin, öncelikle ana çerçevesini tanımlayabilmeliyiz. Daha sonra, tüm yönleri ile önyargıdan uzak olacak şekilde tartışabilmeliyiz.
Bu arada bizi hedeften uzaklaştıracak ‘çeldiricilere’ sapmadan problemi çözebilmeli ve engelleri aşabilmeliyiz. Sizlere anlatmaya çalıştığım bu süreç, sistemleri işler tutan ve ileriye götüren basit ancak çok önemli bir sosyal işlevdir. Yoksa birbiriyle boğuşan ve meselenin çevresinde dolaşanlar ayakta kalamazlar.
Çağımızda teknoloji gelişimi, yazılı ve görsel medyayı etkili silaha dönüştürmüştür. İnternet ağı ile bilgi, sınırsız alana yayılmıştır.Yüzyıllarca kitaplarla, dergilerle, broşürlerle yayılmaya çalışılan fikirler, düşünceler önce gazete, radyo sinyalleri, TV ve nihayet internetle dünyanın her köşesinde her insana ulaşıyor artık.
Ancak etkili bir o kadar da doğru ve gerçekçi bilgi aktarımı insanları bağımlı hale getirebiliyor.
Bugün bölgemizde kanın ateşin, gözyaşının aktığı dramatik kaos yaşanmaktadır.
İçte ve dışta birlik ve beraberliğimizi sarsıcı beyan tutum ve davranış ve niyetlere karşı uyarı görevimizi yapacağımız gibi neler yapılması gerektiği konusunda da öneri, görüş ve düşüncelerimizde sunmaya devam edeceğiz.
Ecdadımızın o muhteşem mazideki adalet huzur ve güvene dayalı insani bakış ve yaklaşımını bugüne ve yarınlara taşıma arzu niyet ve kararlılığındayız.
Amaç; daha çok çalışmak daha çok üretmek daha etkin olmaktır.
Bunun için sizlerle dayanışma içinde olmayı “bir elin nesi var iki elin sesi var” anlayışı ile hareket etmeyi öneriyorum. Zaaflarımıza, kişisel hırs, arzu ve isteklerimize gem vurmak zor ama gerekli.
Türkiye’nin, bölge halklarının ve dünya insanının ihtiyacı; Ölçülü, etkin insandır.
Günün Sözü; Gönül bağı kurmak istersen anlaşılan dilden konuş.