Cinayet işlenen her yer müze olacaksa...
Madımak Oteli’nde 2 Temmuz 1993 tarihinde işlenen cinayetlerin sorumluluğu, zamanın hükümetinin aldırmazlığına aittir. Aziz Nesin, olay anında Ankara ile acil yardım konusunda telefonla konuşurken, her tarafı saran dumanların bir süre sonra katil olup buharlaşacakları belli idi...
Buna rağmen aldıran olmadı...
“İş oluruna varır” dediler...
Ve de vardı...
Melun İblis’i birileri Sivas’ın üzerine göndermişti...
“Git, oradaki 33 insanı hile ve desiselerle öldürt, sonra da cinayetleri masum insanların üzerine at, Sivas’ı bir güzelce hallaç pamuğu gibi karıştır...”
O da verilen emri harfiyen yerine getirdi.
Cinayetler işlendi, yakıldı, yıkıldı; sonuçta faturanın bedeli İslâmî kesime çıkarıldı.
Herkes biliyor ki o karmaşada asayişin bilerek ihmal edildiği kesin.
Vali görevini yapmadı, emniyet müdürü görevini yapmadı, hükümet görevini yapmadı...
Böyle iken belediye başkanının yakasına yapıştılar. Sanki bu şahıs beldenin hem valisi, hem emniyet müdürü, hem de hükümet temsilcisi. Hiçbirisi... Sadece yollardan, parklardan, sulardan sorumlu. Diğer sorumluluklar doğrudan sahiplerine ait...
Bana kalırsa, Aleviler işin bu tarafını soruşturacakları yerde, belki de kolayına kaçıp Alevi-Sünni çatışmasına zemin hazırlayacak işlerin peşinden koşmayı yeğliyorlar...
Oteli kimin yaktığına gelince, bunun da cevabını Danıştay saldırısını önce Vakit Gazetesi’ne, akabinde İslâmî kesime yıkmak isteyen karanlık odaklar vermelideler...
Kubilay’ı kimler şehit ettirdi? Trabzon mebusu Şükrü beyi Topal Osman’a kimler öldürttü? Cumhuriyet Gazetesi’ne bombayı kim attı? Uğur Mumcu’nun arabasını kimler havaya uçurttu?..
Bu soruların her birisi birer muamma...
Tezgah...
Öyledir diye hepsini harmanlayıp müze mi yapmamız gerekiyor?
28 Şubat öyle olmadı mı?
Çorum olayları öyle olmadı mı?
Faili meçhul siyasi cinayetler o çevreleri kesmemiş olacak ki, şimdi de öfkenin müze haline getirilmesi peşindeler. Birileri ülkede ikinci Kerbela vakası yaşatmanın telaşında...
Madımak’ı müze yapacaksanız, Başbağlar ne olacak?
Hem bu ülkede yargısız infaz edilen sadece 33 Alevi yazar mı var?
Hani diğerleri?
Her Allah’ın günü Cudi ile Kandil dağlarında PKK terörü tarafından şehit edilen binlerce askerimiz var. Canlarımız, ciğerlerimiz var...
Ne yapalım şimdi, o dağları da mı müze haline getirelim?
İtibarları sonradan Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından iade edilen merhum Menderes ile bakanlarını ipe çeken Yassıada’yı da mı müze yapalım?
İdamlara kalem kıran hakimlerin kafalarını mı kıralım?
Ne yapalım?..
Bu gidişatla yarın da Öcalan İmralı’da ölürse, tutturacaklar İmralı Müze olsun...
Kinin, intikamın müzesi mi olurmuş?..
İsterseniz bu konulara yeşil ışık yakanlardan Ahmet Hakan’ın Hayrettin Karaman hocaya verdiği cevabı okuyalım...
“Hocam, o zaman gidin Sivas’a... Madımak Oteli’ne yolunuzu düşürün. Karnınız aç olsun ama. Oradaki kebapçıda ateşle öldürülmüş insanların anısına kızartılmış kebaplardan afiyetle yiyin... Huzur ve güven içinde... Sonradan yazarsınız ‘burası müze olup huzur bozacağına, kebapçı olup karın doyursun daha iyi’ diye...”
Görüyorsunuz ki, kurban bayramlarında kurban edilen hayvanlar için “cinayet yası” tutanlar, insanlar için öyle yapmıyorlar. İnsanın yası ille de intikammış... İntikam duyguları müze olunca da, eski İslâmcı Hakan gibilerin zihniyetinde, dumandan boğulanların geride bıraktıkları acı hatıralar “kızartılmış kebap” hükmündedir... Ya onu ye, ya da intikamı müze yap dayatması...
İşin aslı kışkırtma politikasıdır...
Bu kışkırtmayı kimileri bilinçli yapar, kimileri de “çağdaşçılık paranoyası” yüzünden yapınca, sonuçta ikisi de aynı kulvarda birleşirler...
Şöyle sorayım...
Ey yazar ve çizerler... Günübirlik politika yapanlar... Akılları halkın gerisinden gidenler..
Sizler, bu ülkedeki yaraları sarmaya mı talipsiniz, yoksa sürekli kanatmaya mı?..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.