Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Dillerde Mevlana gönüllerde dünya

Dillerde Mevlana gönüllerde dünya

“Mevlana Hazretleri yaşıyor olsaydı ve bugünkü halimizi görseydi, kendisini sevdiğini ve anladığını söyleyen pek çok kimseden utanır, belki de o bölgeyi terk ederdi” desem de, dünyayı ve uzayı kaplayan bir gönül ve yüreğe sahip olması, ona geri adım attırırdı.
Mevlana herkesin dilinde, lakin gönüllerde yok. Mevlana’nın öğütleri pek çoğumuzun dilinden öte gitmiyor. Pek çoğumuz yüreğimize, gönlümüze, kalbimize sindiremiyoruz. Sindirebilmek için doğru beslenmenin gerekliliğine inanmıyoruz.
Mevlana’nın hoşgörüsünü hep karşımızdakine anlatıyor ve hatta baskı yaparak uymasını istiyoruz da kendimize gelince; “Ben zaten yapıyorum” oluyor. “Ben zaten biliyorum ve uyguluyorum” deyip de en ufak bir emaresi görülmeyen kişilere, Allah Mevlana’dan bir gram hoşgörü ve iyilik nasip etsin.
Mevlana denilince hepimizin yüreğinde bir kıpırdanma oluyor, insanın yüzünde bir tebessüm beliriyor ve hafif bir olgunluk hissediliyorsa da sanki Mevlana, devrini tamamlamış biriymiş gibi, söyledikleriyle ve yaşadıklarıyla onu baş başa bırakıp dünyaya dalıyoruz.
Mevlana sevgisinin bir bedeli olmalı değil mi? Mevlana’yı anlıyor ve seviyorsak, onun öğütlerine uymamız gerekmiyor mu? Mevlana ailede nasıl biridir? Ekonomide, ev, iş ve toplumun gelişimi ve refahı için hangi yolları izlemiştir? Sosyal hayatta nelere dikkat etmiş ve nasıl yaşamıştır? Böyle soruları sorarak, Mevlana’yı dilden öte götürmeli değil miyiz?
Nefsimizin bencilleştiği hiçbir noktada Mevlana yok. Ayrıca nefsimizin bencilleşmediği bir yerde yok gibidir. Bu sebeple; Mevlana dilden öte yol bulup içimize giremiyor bir türlü. Oysa Mevlana’nın her söylediği bir nefis terbiyesidir.
Bir de son zamanlarda Mevlana öyle bir anılır oldu ki, sanki Mevlana, Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in söyledikleri dışında başka bir şey söylemiş gibi, Kur’an’dan ve Peygamber’den uzaklaştırma gayretleri had safhada ne yazık ki.
Kur’an’sız ve Peygambersiz bir Mevlana isteniyor. “Dilimizde ama gönlümüzde yok” şikâyetim bu gerçeklerin yanında yaya kalır. Oysa Mevlana Hazretleri der ki; “Canım bedenimde oldukça, Kur’an’ın kölesiyim. Tanrı’nın seçkin Peygamberi Muhammed’in yolunun toprağıyım. Kim benden bundan başka bir söz naklederse, o sözden de bezmişim ben, onu söyleyenden de.”
Gelin görün ki, Mevlana’yı dilinden yüreğine indiremeyenler, bir türlü bu gerçeği kabullenerek, Mevlana ile Kur’an-ı Kerim’i ve Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i bir arada zikretmek istemiyor. Ve bu insanlar Mevlana’yı dilinden düşürmüyor.
Ha bu arada Mevlana ile Kur’an’ı ve Peygamberimiz’i bir arada tutanların hali de tutmayanlardan çok farklı değil hani. Kendimi de bu hal dışında görmüyorum. Ne yazık ki, Mevlana gemisinin her tarafını delik deşik etmiş ve karaya oturtmuşuz. Bir türlü engin sulara çıkartamıyoruz. Bunun nedeni de yine aynı; Mevlana’yı dil ötesine götüremeyişimizdir.
Toplumumuzun bütün kesimleri içerisinde Mevlana’yı öteleyen ve reddeden kimse yok gibidir. Buna ülkede her an kargaşa çıkaran ve eli, gözü, vicdanı, gecesi, gündüzü, para hırsıyla dolu, kin ve öfkesini bu işler için kabartan ve hiç indirmeyen malum medya patronlarından yazarlarına kadar, onlar da dâhil. Onlar da menfaatleri varsa ötelemezler.
“Peki, bütün bir toplum olarak en azından hiç olmazsa Mevlana Hazretleri üzerinde ittifak ediyorsak, neden ülkede yılda bir kez, o da birkaç saati geçmeyen ve haber bültenlerinden öte gitmeyen hoşgörü rüzgârı esiyor ve daha ilerisine götüremiyoruz?”
Dilden öte gitmeyen bir Mevlana, hız sınırını aşan bir süratle dünyaya sahip çıkmamıza ve arzularımıza engel olamıyorsa, kalkıp da; Mevlana şöyle diyor diye ezberlediğimiz veya okuduğumuz sözleri karşımızdakine nakletmek yerine, o sözün tesiri kendi üzerimizde görülmeli ki, karşımızdakine de faydası olsun.
Mevlana’yı önce kendimiz için anlamalı ve yaşamalıyız. Eğer böyle yaparsak, başkalarına bir şey söyleme ihtiyacı duymayız. Günlük hayatımızda görülen Mevlana etkisi, karşımızdakini de etkileyecektir. En iyi tebliğ yolu, doğru olanı önce kişinin kendisinin yapması değil midir?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi