Doğan Medyası'nın yalan galerisi-3

Doğan Medyası'nın yalan galerisi-3
Doğan Medyası'nın yalan galerisinin ÜÇÜNCÜ bölümü

DOĞAN EN SON, ORTAĞI YALANLADI-HABERİNİ OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 31


Hayasız bir yalan, alçakça bir iftira!

Başbakanlık Basın Merkezi'nden, bugün Vatan gazetesinde yer alan Erdoğan ile Büyükanıt görüşmesinin konu edildiği haberin 'yalan ve iftira' olduğu bildirildi.

Başbakanlık Basın Merkezi'nden yapılan yazılı açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Bugünkü Vatan Gazetesi'nde, daha önce Birgün Gazetesi'nde yayınlanan Fikri Sağlar imzalı bir yazıya atfen, Sayın Başbakanımızın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile yaptığı bir görüşmenin içeriği hakkında hayasız bir yalan, alçakça bir iftira yer almıştır.

Söz konusu görüşmeye ilişkin daha önce yapılan Başbakanlık açıklamasında da belirtildiği gibi devlet meselelerinin değerlendirildiği görüşmenin içeriği, yine devlet adap ve geleneklerimizin icabı olarak mahrem tutulmuştur.

Üçüncü kişilerin görüşmenin içeriği hakkında hiçbir şekilde bilgi sahibi olması mümkün değilken yapılan bu yayınlar bir 'kara propaganda' faaliyetinin ürünüdür. Hedefi ve maksadı, milletimizin ve devletimizin menfaatlerine hizmet etme şerefinden başka hiçbir hesabı olmayan Sayın Başbakanımız ile Sayın Genelkurmay Başkanımızı yıpratmak ve karalamaktır.

Daha önce çeşitli açıklamalarımızda da belirtildiği gibi akıl süzgecinden bile göçmeyecek böylesine hayasız yalanları önce yayınlayıp sonra yalanlama gelmezse doğru ilan etmek, basın meslek ilkeleri bakımından büyük bir ahlaksızlıktır.

Sorumlu ve ahlaklı yayıncılıkta aslolan, yayınlamadan önce ilgili taraflar nezdinde bilginin doğruluğunu soruşturmaktır. Söz konusu iftiranın ne doğruluğu soruşturulmuş ne de herhangi bir kaynağa dayandırılma ihtiyacı duyulmuştur.

Bu 'kara propaganda' ürünü iftirayı ortaya atan ve yayınlayanlardan hukuk zemininde hesap sorulacağından kamuoyumuz şüphe duymamalıdır.'' AA


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 32

Doğan Medyası “yerel kıyafeti, başörtüsü krizi” yaptı

Doğan Grubu medyasının gözü o kadar karardı ki Anadolu kadınının doğal giysilerini bile kriz malzemesi yaptılar.

Medya, Köylü kadınların kıyafetinden bile 'başörtüsü krizi' çıkardı 

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in de katıldığı Kütahya Ticaret Borsası öncülüğünde hayırsever işadamlarının desteğiyle yaptırılan Bölcek İlköğretim Okulu'nun açılış töreni yapıldı.

Töreni izlemeye gelenler arasında Kütahya bölgesinin yöresel kıyafetli 'çar' giyen köylü kadınlar da vardı. Bazı gazetelerin internet siteleri, yöresel kıyafetli kadınları bile 'çağ dışı' şeklinde ifadeler şeklinde sunarak kriz malzemesi yaptı.

HÜRRİYET-MİLLİYET VE VATAN'DAN ANADOLU KADININA HAKARET

Kütahyalılar bu tür kasıtlı haberlere tepki gösterdi. Habere konu olan elbisenin Kütahya bölgesinde kadınlar tarafından günlük hayatta sıklıkka kullanılan bir giysi olduğunu ve bunun çok farklı bir durum gibi sunulduğunu belirttiler. 

MİLLİYET BU DEFA AK PARTİ'Yİ BİTİRDİ!
HÜRRİYET VE VATAN BALTAYI TAŞA VURDU!

Vali'den çarpıtma habere tepki: Köylümüzün kıyafeti bu, olay çarpıtılmış

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in önceki gün (Perşembe) açılışını yaptığı okul törenini izlemeye yerel kıyfetli kadınlarla ilgili bazı internet sitelerinde 'Burası Afganistan değil Kütahya' haberleri tepki çekti.

Kütahya Valisi Şükrü Kocatepe, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in açılışını yaptığı Bölcek İlköğretim Okulu'nun açılış törenine katılan kadınların giydikleri kıyafetlerin yöresel bir kıyafet olduğunu ve bunları her zaman giydiklerini söyledi.

Türkiye'nin farklı bölgelerinde olduğu gibi Kütahya'nın köylerinde bu tür kıyafetlerin giyildiğini bildiren Vali Şükrü Kocatepe, "Bu haberi yapan kişiler Kütahya'nın köylerine gitmemiş ve köylerini görmemişler ise Afganistan'a da benzetebilirler, başka bir yere de benzetebilirler. Niyetleri ne ise ona göre benzetirler." dedi.

Köylü kadınların böyle giyindiğinin altını çizen Vali Kocatepe, "Köylümüze, onları çıkarın da şöyle veya böyle giyinin telkininde bulunamayız. Biz devlet memuruyuz ve devlet böyle şeyler yapmaz. Herkes ne isterse onu giyer. Anadolu ve Kütahya'daki köylümüzün kıyafeti bu. İster beğenelim, ister beğenmeyelim. Herkesin giyim şekli kendine aittir. Kimse onlara o kıyafeti giyin diye zorlamıyor. Bizim köylümüz böyle giyiniyor ve buna herkesin saygı duyması gerekir." diye konuştu.

Kimsenin, kimseye şunu giydin veya bunu giydin deme hakkının olmadığını vurgulayan Kocatepe, "Törene katılan kadınlarımız öğrenci değil ki. Hepsi oradaki öğrencilerin annesi, babası. Bizim köylümüz törene yöresel kıyafeti ile gelmiş. Annesinden, babasından bu kıyafeti görmüş ve bu kıyafet köylümüzün geleneksel kıyafeti. Bu kıyafeti giymelerinde bir maksat veya kasıt yok. Başkalarının kıyafetlerini beğenip, beğenmemesi bizim köylümüzü için hiç önemli değil. Bölcek mahallesinde bir okul açılıyor ve okulun açılışına çocukların anneleri gelmiş. Kendi çocuğunun okulunun açış törenine gelmiş. Bundan doğal ne olabilir. Törene gelen kadınlarımıza bu kıyafetler ithal edilerek zorla giydirilmiş bir kıyafet değil. Her zaman giydikleri kıyafet. Olayın bu şekilde çarpıtılması çok yanlış." dedi.

TİCARET BORSASI BAŞKANI: KADINLARIMIZIN YÖRESEL KIYAFETİNİN AFGANİSTAN'A BENZETİLMESİ BÜYÜK AYIP

Kütahya Ticaret Borsası Başkanı Ahmet Altınkaya, kendi borsaları tarafından yapılan Bölcek İlköğretim Okulu'nun, açılış törenine katılan kadınların giydikleri kıyafetin tamamen yöresel bir kıyafet olduğunu kaydetti.

Kadınların bu kıyafetleri örf ve adet gereği giydiğini aktaran Altınkaya, "Böyle bir haber yapılmasını çok üzüldük. Çarpıtılmış bir haber. Öğrencilerimizin anneleri gelmiş açılış törenini takip ediyor. Giydikleri kıyafe ise günlük hayatta giydikleri kıyafet. Kadınlarımızın kıyafetleri yüzünden Afganistan'a benzetilmesi çok büyük bir ayıp." dedi.

Kütahya'nın merkeze bağlı köylerinin tamamında bu kıyafetlerin giyildiğinin altını çizen Başkan Altınkaya, "Kimsenin kadınlarımızın kıyafetini değiştirmeye ve eleştirmeye hakkı yok. Bu yapılan haberle insanların dini yaşantılarına zarar verilmeye çalışılıyor. İnsanların giyinişine karışamazsın. Laiklik insanların kendi inanıcını yaşamasıdır. O zaman sen insanların giyinişine niye karışıyorsun? " diye konuştu.

Kütahya merkeze bağlı Bölcek Mahallesi Muhtarı Hüseyin Girgin ise çok üzgün olduklarını ifade etti. Bölcek Mahallesi'nde kadınların üzerindeki kıyafetin Kütahya'nın bütün köylerinde giyildiği bilgisini veren Girgin, "Bizim mahallemiz köydü. Yeni mahalle oldu ve merkeze bağlı. Yöresel kıyafet bizim mahallemizde olduğu gibi diğer bütün köylerde de aynıdır ve değişmez. Bu yöresel kıyafet yüzünden Afganistan'a benzetilmemize çok üzüldük. Sabahtan beri telefon alıyorum. Her arayan bu habere tepki gösteriyor. Böyle bir şey olamaz. Nasıl böyle bir haber yaparlar hala anlayamadım." dedi.

Haberin çarpıtılması yüzünden mahallede çok büyük bir üzüntü yaşandığını dile getiren muhtar Girgin, "Kadınlarımız çocuklarının okuduğu okulun açılış törenine günlük giydikleri yöresel kıyafetleri ile katıldı. Bu da gayet normal. Bunda anormal olan bir durum yok. Haberin böyle verilmesi çok yanlış. Keşke böyle bir şey yapmasalar ve kadınlarımızın giysileri ile uğraşmasalardı." şeklinde konuştu.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 33

Millî voleybolcudan Dündar’a tokat gibi yalanlama

Voleybol Milli Takımımızın yıldız oyuncusu Aysun Özbek, dün akşam ve bugün bazı medya organlarında yer alan 'tesettüre girdi' haberi hakkında ilk kez konuştu.

Star Tv Ana Haber, dün akşamki bülteninde Milli voleybolcu Aysun Özbek'in tesettüre girdiğini iddia etmiş ve bunu gerilim dolu bir müzik eşliğinde 'Filenin Sultanları'nda ŞOK' başlığı ile haber yapmıştı.

Star Gazetesi'ne açıklamalarda bulunan Özbek, basında çıkan "Voleybolu bıraktı, tesettüre girdi" haberlerini yalanladı. Aysun Özbek “ben şu anda tesettüre girmedim, Eski Aysun nasılsa öyleyim. Ama bu kapanmayacağım anlamına gelmez. Hacca gitmeyi kesinlikle istiyorum. Allah izin verirse de gideceğim” dedi.

Halen Voleybol Bayan Milli Takımı’nın ve Vakıfbank Güneş Sigorta’nın oyuncusu olan ve en iyi orta oyuncusu olarak bilinen Aysun voleybolu bırakıp bırakmayacağı konusunda da “Voleybolu bırakma konusunda kesin karar vermedim. Bırakabilirim de, devam da edebilirim. Bunlar benim geleceğimle ilgili vereceğim şahsi kararlar” dedi.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 34


Hürriyet ve Milliyet baltayı taşa vurdu

TRT dün akşam kraliçeye jest olarak “The Queen” filmini yayınladı. Hürriyet'e göre TRT kaş yapayım derken göz çıkardı. Peki gerçek neydi?

Hürriyet'in haberine göre TRT, Kraliçe 2. Elizabeth'in hoşlanmadığı filmi yayına sokarak Kraliçe'yi kızdırmıştı. Oysa gerçekler çok farklıydı. TRT'den yapılan açıklamada İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in ''Kraliçe-The Queen'' adlı filmin TRT'de yayımlanmasından hiçbir şekilde rahatsızlık duymadığı belirtildi.

İşte sözkonusu açıklama...

'Kraliçe-The Queen' adlı film, Prenses Diana'nın ölümünün ardından İngiltere Kraliçesi Elizabeth'in yaşadıklarını anlatan bir belgesel değil, yaşanılanları öyküleştirerek anlatan bir filmdir. Filmin öyküsü, İngiltere Kraliçesi'ni olumsuz yansıtacak bir anlatıma değil, Kraliçe'nin kamuoyunun yas tutulması ile ilgili talebini karşılamakla, gelenekler arasında sıkışmış bir duygu durumunun dramatize edildiği bir senaryoya dayanmaktadır.

Birçok dalda Oscar'a aday gösterilen filmde, Kraliçe Elizabeth'i canlandıran Helen Mirren, 'En İyi Kadın Oyuncu' dalında ödül kazanmıştır.

Söz konusu filmin Kraliçe Elizabeth'in ülkemizi ziyareti sırasında yayımlanmış olması bir yayıncılık başarısıdır. Bu filmin gösterim haklarına sahip olan tüm yayın kuruluşları da bizim tercihimizle paralel davranırdı.

Binlerce yıllık demokratik geleneğe sahip İngiltere'nin saygıdeğer kraliçesi, bu filmin TRT'de yayımlanmasından hiçbir şekilde rahatsızlık duymamıştır.

TRT, ayrıca İngiltere Kraliçesi'nin Türkiye gezisinin tüm ayrıntılarını haberleştirmiş ve yayınlarıyla da Türk misafirperverliğini göstermiştir.''

TRT'DEN VATAN GAZETESİNE TEKZİP

Öte yandan, TRT tarafından Vatan Gazetesi'ne ''TRT ve RTÜK'te İlginç Atamalar'' başlıklı haberle ilgili tekzip gönderildi.

Tekzip metninde, ''Çalışanlarımızı zan altında bırakan, kurumumuzu yıpratmaya çalışan bu haberin hiçbir hukuki dayanağı olmadığı gibi basın meslek ilkelerine uygun olmadığı da çok açıktır'' denildi.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 35

Milliyet AK Parti’yi bitirdi!!!

Bugünkü Milliyet "Erdoğan'a Adana'da miting alanında şok kalabalık! haberiyle çıktı ama.... 

Güya gazeteye göre "Başbakan Erdoğan'ın Adana programı, AKP'li Büyükşehir Belediyesi'nin günlerce yürüttüğü seferberliğe rağmen Adanalılar'dan rağbet görmemiş, Erdoğan Seyhan'da yaklaşık 1500 kişiye hitap edebilmişti. Hatta katılanlara dağıtılmak üzere hazırlanan 10 bin şişe su fazla gelince, miting sonunda isteyen istediği kadar alabilmişti." 

Doğan grubu gazetelerinden Milliyet bugün Başbakan Erdoğan'ın Adana programını konu alan bir habere imza attı. Aynı haber grubun diğer gazetelerinde ve internet sayfalarında da yayınlandı. Habere göre Başbakan Erdoğan Adana programında kelimenin tam anlamıyla şoka uğramıştı. Çünkü programa katılım oldukça düşüktü. Tek kare fotoğrafın delil olarak gösterildiği fotoğrafa bakanlar da bu haberin doğruluğuna inanacaklardı. Fakat Milliyet Gazetesi’nin gözden kaçırdığı birkaç detay vardı. Adana’daki yetkililerden ve töreni takip eden diğer gazetecilerin de teyidiyle gözden kaçırılan detayları sizlerle paylaşalım istedik.

Peki neydi o birkaç detay:

1-Çekilen fotoğraf iyi incelendiğinde fotoğrafın program başlamadan önce çekildiği hemen anlaşılıyor. Yani Başbakan Erdoğan henüz tören alanında yok.Çünkü vatandaşların sakin bekleyişi ve kimsenin elinde bayrak olmayışından ilk bakışta anlaşılıyor.

2-Yine fotoğraf karesine dikkatlice bakıldığında etraftan gelen insanların ayaklarının yönünün tören alanına doğru olduğu hemen görülmekte.Yani alana katılım tüm hızıyla devam ediyor.

3-Bu tören gazetenin iddia ettiği gibi öyle bir miting filan değil sıradan bir açılış töreni.Ve tören hafta içi yapılıyor. İnsanların çoğu işinde gücünde.

4-Farklı kaynaklar tarafından çekilen fotoğraflara ve görüntülere bakıldığında ise Başbakan Erdoğan’ın tören kendisini karşılamaya gelen insan selinden dolayı ne kadar güçlük içinde tören alanına doğru ilerlediği ve alandaki vatandaşların çokluğu ve coşkusu hemen göze çarpmakta.
Daha da uzatılabilecek şu birkaç ayrıntı bile Milliyet Gazetesi’nin bu haberi hangi amaçla yaptığını gözler önüne sermekte. Amacını ise siz okurlarımızın takdirine bırakıyoruz.

Milliyet Gazetesi'ne tören anında Anadolu Ajansı'nın çektiği görüntülerde ise alan hınca hınç doluydu. Samanyoluhaber


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 36

Vatan’ın montaj sahtekârlığı!

İstanbul Çavuşbaşı'nda Vatan Gazetesi muhabirleri ve mahalleliler arasında yaşananlara ilişkin bugün medyaya esrarengiz bir kaset servis edildi. Kasetteki sesler kesilip, amaçlarına hizmet edecek yerlere montajlandı.

Çavuşbaşı'yla ilgili haberler dokuz gün önce gündeme gelmişti. Aradan bu kadar gün geçtikten sonra aniden ortaya çıkan sözde olay anı görüntülerini içeren kaset "bu görüntüler kim tarafından çekildi" sorusunu akıllara getirdi. 

Vatan Gazetesi'nin Çavuşbaşı'nda yaşanan olaylara ilişkin haberleri, kısa bir aradan sonra bugün de devam etti. Yaklaşık iki hafta önce Vatan Gazetesi muhabirleri'nin Mahmut Ustaosmanoğlu'nun yaşadığı evin görüntülerini izinsiz çekmek istemiş bu esnada gazetenin muhabirinin darp edildiği belirtilmişti. 

Vatan gazetesi yargıya intikal eden bu olayı günlerce sütunlarından indirmedi. Semt sakinleri ise 'gerçeği yansıtan haberler vermediği' gerekçesiyle ciddi bir biçimde tenkit etti. Bu arada Samanyolu Haber mikrofonlarına konuşan bazı vatandaşların bölgede çirkin bir oyun oynanmak istendiğine dair sarf ettikleri sözler dikkat çekti. 

Olayın üzerinde geçen 9 günlük sürenin ardından bugün ortaya bazı görüntüler çıktı. Vatan gazetesi tarafından bazı kareleri yayınlanan görüntülerde resim çekme - çektirmeme sürecindeki arbede anı yer alıyor. Kim tarafından çekildiği, neden bugüne dek ortaya çıkmadığı ve ne şekilde servis edildiği anlaşılmayan görüntüler gazete tarafından "savcılığa yeni ulaşan görüntüler" şeklinde duyuruldu. 

Konuyla ilgilenen savcılık görüntünün kimseye verilmediğini söylerken, olayın tahkikatını yapan Çavuşbaşı Jandarma Karakolu da görüntülerin kendilerinden çıkmadığını söylüyor. 

Bu arada söz konusu görüntülerin olayın yaşandığı gün jandarma görevlileri tarafından avukatlara da gösterilmiş olduğunun iddia edilmesi kafaları iyice karıştırdı. “BİZE GÖRÜNTÜLERİ GÖSTERDİLER. HATTA SESİ VARDI. NİYE ÇEKİYORSUNUZ GİBİ SESLER VARDI. AMA ONLAR KESİLMİŞ VE GÖRÜNTÜLERİN YERLERİ DEĞİŞTİRİLMİŞ.

Peki bu görüntüleri kim çekti? İlgililer Çavuşbaşı'nın bu ıssız bölümünde sokaktan geçen bir vatandaşın kamerayla bu görüntüleri çekme ihtimalinin akla pek yatkın olmadığını söylüyor. 

Bu durumda geriye bir ihtimal kalıyor. Bölgeyi illegal olarak takip altında tutan bir mekanizma bu görüntüleri çekiyor bununla da kalmayıp medyaya servis ediyor. Konuya ilişkin haberler detaylandıkça olay daha da karmaşık hale geliyor.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 37

İETT’den uygulamalı yalanlama

İETT Genel Müdürü Mehmet Öztürk, deneme seferine başlayan metrobüsün viraj ve rampalardan dönemediği şeklindeki iddiaları yalanladı.

Akşam gazetesi dünkü haberinde gerçek metrobüsün hizmete başlamayışının nedeninin rampaları dönememesi olduğunu iddia etmişti. Bu iddia üzerine Cevizlibağ'da bulunan durakta bekletilen ve deneme seferlerine başlayan Hollanda'dan gelen metrobüsün rampaları dönüşü uygulamalı olarak basın mensuplarına gösterildi. Metrobüsü gezen İETT Genel Müdürü Mehmet Öztürk, basın mensuplarının konuya ilişkin sorularını yanıtladı. Öztürk, "Metrobüsümüzün virajları rahat dönemediği iddiası asılsızdır. Metrobüsün dönüşü konusunda hiçbir sorun yoktur." dedi. Metrobüslerle son derece tasarruflu ve hızlı ulaşım sağlanacağini belinten Öztürk, "Dizel artı elektrik ile çalışacak olan metrobüsler, yaklaşık 300-350 yolcu taşıma kapasitesine sahip. Bu araçların, 20 yıl yedek parça haricinde bakımları garanti altındadır. Metrobüslerle Yakıt konusunda yüzde 40'lık bir tasarruf sağlanacaktır." şeklinde konuştu.

Daha sonra metrobüs, deneme seferine başladı. Denem seferine basın mensupları da alınarak rampalardan ve virajlardan dönüşler uygulamalı olarak gösterildi.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 38

Vatan’ın yalanına görüntülü belge

İstanbul Çavuşbaşı'yla ilgili haberlerin çirkin bir komplonun parçası olduğu her gün biraz daha net bir biçimde anlaşılıyor. 

Bir gazetede günlerdir devam ettirilen saptırılmış haberler, yayıncılık mesleğinin kötü niyetli kişilerin ellerinde, ne denli tehlikeli bir silaha dönüşebileceğinin göstergesi olarak değerlendiriliyor. Çavuşbaşı'nda yaşayan sıradan vatandaşların ağzından çıkan ifadeler, Vatan Gazetesi'nin Türkiye'nin manevi dinamiklerinden Mahmut Ustaosmanoğlu'nun şahsı ve çevresini hedef alarak yaptığı haberlerin hazırlanış süreciyle ilgili çarpıcı ipuçları veriyor. 

Hayli ilerleyen yaşı ve rahatsızlığı nedeniyle doktor gözetimi altında havası temiz bir yerde yaşamak durumunda olan Mahmut Ustaosmanoğlu'nun, Beykoz semtinde yerleşmiş olması bazı çevreleri harekete geçiriyor. Ustaosmanoğlu'nun 1 yıl önce kalmaya başladığı ev, yasadışı ve saygıdışı bir biçimde takip altına alınıyor. Birileri bunun adına "gazetecilik" diyor.

Semt sakininin bölgeye gelmesinden çok evvel, caddelere, sokaklara verilen isimlere manalar katılarak bu isimler kendisine atfediliyor ve ilgisiz durumlardan suçlayıcı anlamlar çıkartılmaya çalışılıyor. Haberi masada yazan alanda ise yazdığı senaryoya uygun hikayeler üretmeye çalışan sözde gazetecilerin hemen her iddiası yalan çıkıyor. Tıpkı Mahmut Efendi'nin yaşadığı evin değerinin 1.7 milyon YTL olduğu gibi. 

Üretilen bir diğer hikaye ise sokakta bulunan bir duvar yazısı. Kısa bir araştırmayla onun da Mahmut Efendi ve çevresiyle yakından uzaktan ilgisi olmadığı anlaşılıyor.

Karanlık senaryolarının altını doldurmak için büyük çaba sarf eden provokatörler, amaçlarına ulaşmak için her yolu mübah sayıyorlar. Olayı gören vatandaşlar çirkin komployu satır satır Samanyolu mikrofonlarına anlatıyorlar. 

Provokasyona dayalı ısrarlı yayınların asıl hedefinin, sadece Çavuşbaşı sakinleri olmadığı, buradan hareketle -daha önce pek çok örneği görüldüğü üzere- ülke genelinde inançlı kesimler üzerinde yeni bir baskı dalgası oluşturmak amacını taşıdığı anlaşılıyor.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 39

G.Saray'dan Vatan'a resmî yalanlama

Galatasaray, 4 Mayıs günü Vatan gazetesinde "Kutlu doğum gafına Anıtkabir tepkisi" başlığıyla yayınlanan haberin gerçeği kesinlikle yansıtmadığını açıkladı.

Kulübün resmi internet sitesinde yapılan açıklamada, "Ata'mıza ziyaret, Galatasaraylılar Derneği'nin 100. kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde Galatasaray Spor Kulübü ile birlikte çok önceden 25 Nisan 2008 tarihi için planlanmış, yapılan program değişikliğinin ardından, 3 Mayıs'a alınmıştır. 4 Mayıs'ta deplasmanda oynanacak olan Sivasspor maçının şampiyonluk yolunda büyük önem kazanması ve ligin son haftalarına girilmesi üzerine, Galatasaray Kulübü, görev başında olan yönetim kurulu üyelerimizi temsilen 2. Başkanımız Prof. Dr. Mehmet Helvacı tarafından temsil edilmiştir." denildi. 

Galatasaray'ın birçok şehitler verdiği belirtilen yazıda şunlara yer verildi: "Galatasaray, Mohaç'tan Çanakkale'ye sancağımız ve bayrağımız için şehitler vermiş bir camiadır. Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin abide müessesesidir. Galatasaray, bütün kurum ve kuruluşlarıyla bir bütündür. Bunu bölmeye yeltenmek kimsenin haddi ve gücü dahilinde değildir, olamayacaktır. Söz konusu haberin, daha önce yaptığı yalan haberlerden dolayı Galatasaray Spor Kulübü kapıları kapatılan Vatan Gazetesi'nde yer alması son derece manidardır."


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 40

Milliyet’in “tesettür ayrımı” yalan çıktı

Hava limanlarında 'tesettürlü vatandaşlara' yönelik 'pozitif ayrımcılık yapıldığı' yönündeki haberler, TAV Özel Güvenlik tarafından yalanlandı.

Yetkililer, 'dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetleriyle kontrole gelen yolcuların' aynı güvenlik uygulamalarına tabi tutulduğunu açıkladı.

TAV Özel Güvenlik Genel Müdürü Yusuf Acıbiber, çeşitli yayın organlarında yer alan 'hava limanlarındaki güvenlik kontrollerinde tesettürlü vatandaşlara yönelik pozitif ayrım yapıldığı'na ilişkin haberler üzerine yazılı bir açıklama yaptı. Acıbiber, hava limanlarında uygulanan güvenlik kontrollerinin Milli Sivil Havacılık Güvenlik Programı ve yürürlükteki mevzuatlar uyarınca Emniyet Güçleri'nin gözetim ve denetiminde Mülki İdare Amiri'nin talimatlarına uygun şekilde yürütüldüğünü söyledi. Özel güvenlik görevlilerinin kural koyucu değil, kuralları uygulayıcı pozisyonda bulunduğuna dikkat çeken Acıbiber, "Amaç, her ne şekilde olursa olsun kontrol noktalarında uçağa binmesi yasaklanmış maddelerin kişilerin üst ve eşyalarında tespit edilmesidir. Uygulamadaki değişiklik, merkezde hava limanlarının güvenliğinden sorumlu otorite Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, hava limanlarında da Mülki İdare Amiri ve Eminiyet Güçleri'nin vereceği talimatla yapılır." dedi.

TAV Özel Güvenlik birimi, İstanbul Atatürk, İzmir Adnan Menderes ve Ankara Esenboğa Hava Limanları'nda özel güvenlik hizmeti sunuyor. Yusuf Acibiber'in verdiği bilgiye göre hava limanlarındaki güvenlik kontrolleri aşağıdaki şekilde gerçekleştiriliyor:

- Dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetleriyle kontrole gelen kişinin kıyafetleri, kimliğini gizleyecek nitelikte ise yönlendirme görevlisi, kişiyi doğrudan arama kabinine davet ederek kapı detektörünün içinden geçirir. Daha sonra Kontrol Noktası Amiri Polis Memuru'na, yolcunun kabinde aranması iletilerek kontrolün yapılması sağlanır.

- Yönlendirme görevlisi, palto, pardösü gibi kıyafetleriyle kontrole gelen dini tesettür, etnik veya yerel kıyafetli kişilere palto/pardösüsünü, 'çıkartmaya müsait olup olmadığını' sorar. Müsait olanları prosedüre göre metallerinden arındırarak kontrole yönlendirir.

- Palto/pardösüsünü çıkartmaya müsait olmayanlar, prosedüre göre metallerinden arındırarak kontrole yönlendirilir. Metal kapı detektörünün tespit edemeyeceği plastik patlayıcı, uyuşturucu madde gibi bu tür kıyafetlerin altına gizlenebilecek tehlikeli ve suç teşkil eden maddelerin tespit edilebilmesi için 'kapı detektörü sinyal vermese dahi' üst tarama işlemi prosedürlere göre el detektörü ile görevin gerektirdiği şekilde yapılır.

- Kapı detektörünün sinyal vermesi halinde, üst tarama görevlisi tarafından 'üzerindeki metalleri çıkartarak tekrar kapı detektöründen geçmesini sağlaması', 'ikinci geçişinde sinyal versin vermesin' palto, pardösü kontrolü zorlaştırmayacak kıyafetler ise üst tarama işleminin prosedürlere göre el detektörü ile görevin gerektirdiği şekilde yapılması sağlanır.

Yolcunun ikinci geçişinde de sinyal vermesi halinde, palto, pardösü kalın ve kontrolü zor kıyafetler ise Kontrol Noktası Amiri Polis Memuru'na kabinde aranması iletilerek kontrolün yapılması sağlanır.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 41

Hürriyet'in yalanını 2 gazete düzeltti

Hürriyet Gazetesi'nin dış medyadan yaptığı garip alıntılar bu kez CHP'li Onur Öymen'i yaktı. Öymen'i manşetten Vakit ve Yenişafak savundu.

Onur Öymen'in ABD basınında "Başörtüsü faşist gömleği" dediğini Hürriyet haberleştirmişti. Öymen, Hürriyet'i sert biçimde suçlarken Vakit ve Yenişafak Gazetelerine sığınmak zorunda kaldı.

1 - İŞTE ÖYMEN'İN VAKİT'E YAPTIĞI AÇIKLAMA 
CHP'nin başörtüsü zaafından yararlanan ABD basını CHP'li Onur Öymen'e mal ederek İslâm'a saldırı niteliğinde sözleri verdi, İslâm karşıtlığı ile ünlü Hürriyet habere anında atladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen, türbanı, 'Alman Nazileri'nin kahverengi gömleği ve İtalyan faşistlerinin kara gömleğiyle karşılaştırdı' haberine yer veren ABD basınına ve Hürriyet'e tepki gösterdi. Asla böyle bir söz söylemediğini savunan Öymen, “Bunların amacı ülkemizde gerilim ve karışıklık meydana getirmek. Çok ayıp ve yanlış” dedi.

ABD BASININA VE HÜRRİYET'E KINAMA
ABD basınını ve Hürriyet'i sert sözler ile eleştiren Öymen, Vakit'e yaptığı açıklamada, asla başörtüsü ile ırkçı ülkelerin siyasi simgelerini karşılaştırmadığını aksine ABD'li muhabirin tüm ısrarına rağmen, “Türban bireysel bir özgürlüktür. Türban asla Alman Nazilerin kahverengi gömleği ya da İtalyan faşistlerin kara gömleği olamaz dedim. “Türban takan birçok insanın değişik partilere oy verdiğini hatırlattım. Ancak anlaşılan ülkemizde gerilim meydana getirmek istiyorlar. Türkiye'deki medya grupları ise maalesef bana sormadan çarpıtılan sözlerimi, 'Türban da faşist gömleği' başlığı ile yayınlayarak kaos üretiyor. Bu çok ayıptır. Dış basının oyununa gelinmiştir. Hedef gösterildim. Böyle bir haber elinizde ama neden telefon açmıyorlar. Açıkça Hürriyet başlığı ile benim türbanlı insanlara faşist dediğimi iddia etmiş. Asla bu doğru değildir. Sözlerimi de Hürriyet tırnak içinde vermemiş adeta yorumlamış” diye tepki gösterdi.

“VAKİT ARACILIĞIYLA TEKZİP YAPIYORUM”
“Hürriyet bana telefon açma gereğini bile duymuyor” diyen Öymen, “İşte Vakit olarak siz gazeteciliğin gereğini yaptınız ve beni arayarak 'Sayın Öymen bu sözler size ait mi?' diye sordunuz. Siz de pekâlâ Hürriyet gibi gazetecilik yaparak bana hücum edebilirdiniz. Gazetecilik mesleğinin saygınlığı için muhataba da söz hakkı vermek gerekir. Ben Hürriyet'e ve ABD basınına tekzip gönderme ihtiyacı hissetmiyorum. Tekzibimi size konuşarak yapmış oluyorum” dedi.

GAZETECİ ISRARLA YÖN VERMEK İSTEMİŞ
“Ülkede birileri bilinçli bir şekilde kargaşa meydana getirmek istiyor” diyen Öymen, “Gazeteci bana geldi. Sorularını sordu ve cevaplarını aldı. Ancak gazeteci özellikle bana sorduğu sorular ile yön vermeye çalışıyordu. Kendi kafasına uygun alamadığı cevaplarda ise sürekli araya giriyordu. Amaç şimdi anlaşıldı” diye konuştu.

“HER YAZILANA İNANMAYIN”
Yabancı gazetecinin amacının ülkede kargaşa meydana getirmeye yönelik haberlere imza atmak olduğunu vurgulayan Öymen, “Siyasi simgelerin sadece otoriter ülkelerde olduğunu vurguladım. Türbana karşı olmadığımı da söyledim. Ancak kes - yapıştır taktiği ile haberi farklı bir hale getirmiş. Siyasi simge konusunda söylediğim tek söz, 'biz siyasi simge haline getirilmesine karşıyız' dedim. İnsanların özgürlüğünden yana olduğumu özellikle belirttim. Bu bilinçli bir şekilde yapılmıştır. Birileri kaşıyarak germek istiyor. Söylediğimiz sözleri çarpıtarak farklı bir hale getirmek bunun göstergesidir. Bir insanın sokakta yürüyerek kıyafetinden partisi anlaşılamaz. Bunu ben gazeteciye söyledim. Anlaşılan her zamankinden daha fazla dikkatli olmamız gerekiyor. Bizler yabancı gazetecilere dikkat ederken, okuyucular da her yazılana inanmamalıdır. Bunu ABD basınının yapmasını anlarım ancak Hürriyet'in durumu özellikle manidardır” dedi. 

2 - ÖYMEN'İN YENİŞAFAK'TAKİ YALANLAMASI
Başörtüsüne faşist gömleği demedim
CHP Genel Başkan Yırdımcısı Onur Öymen, ABD'deki McClatchy grubundaki gazetelerde çıkan demecini yalanladı. Haberde, Öymen, başörtüsünü, İtalyan faşistlerin 'kara gömleği' ve Alman nazilerin 'kahverengi gömleği' ile karşılaştırıyordu. Yeni Şafak'a konuşan Öymen, gazeteye gönderdiği bir mektupla söz konusu haberi tekzip ettiğini söyledi. Öymen, “Ben Türkiye'de türbanı inancı nedeniyle takan insanların olduğunu, insanımızın türbanı siyasi bir simge olarak kullanmadığını, ancak Başbakan'ın 'siyasi simge bile olsa' sözünü eleştirdiğimi söyledim. Ne yazık ki bu sözlerim benim türbanı faşist gömleği gibi gördüğüm şeklinde yansıtılmış, bu doğru değil” dedi.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 42

Lagendik, Hürriyet’in manşetini yalanladı

AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Lagendijk, dün kendisiyle ilgili Hürriyet gazetesinin manşetinde yer alan haberi kınadı ve gazeteden özür beklediğini söyledi.

Zaman'a konuşan Lagendijk, pazartesi günü Washington'daki Amerikan-Türk Konseyi toplantısında dile getirdiği görüşlerin yanlış aksettirildiğini vurguladı. Haberde iddia edildiği gibi, 'AK Parti'yi, Türkiye'yi İran istikametine götürmekle itham etmediğini' belirten Lagendijk, sadece Türkiye'de böyle düşünenler olduğuna işaret ettiğini belirtti. Benzer görüşleri birçok platformda ifade ettiğini hatırlatan Lagendijk, "Söz konusu iddiaları ortaya atanların hatalı olduğunu düşünüyorum. Buna hiçbir zaman inanmadım. Bu insanları haksız çıkarmak için en iyi yolun AK Parti'nin reform sürecine yeniden sarılması olduğunu ifade ettim." dedi. "Bu, ya İngilizceyi iyi bilmeyen ya da sözlerimi kasten manipüle eden bir gazetecinin, sorumsuz bir davranışıdır." eleştirisini yönelten Lagendijk ekledi: "Avrupa'da herkese olduğu gibi AK Parti'ye de eleştiri yöneltiliyor. Ama ne AB, ne Avrupa Parlamentosu ne de ben, AK Parti'nin Türkiye'yi İran istikametine götürdüğü korkusunu taşıyor."

 AK Parti'ye bu tür eleştirileri yapanların Cumhuriyet ve diğer bazı gazeteler olduğunu hatırlatan Lagendijk, "Benim hükümete çağrım, bu insanları haksız çıkarması ve bunun da en iyi yolunun Avrupa reformlarını yeniden gündeme getirmesidir." dedi. Hürriyet gazetesinin yayıncılığını da sert şekilde eleştiren Lagendijk, şöyle konuştu: "Bu, ya İngilizce'yi çok iyi bilmeyen ya da sözlerimi kasten manüple eden bir gazetecinin saçma sapan, sorumsuz bir davranışıdır. Her iki durumda da bugün yaptıkları yanlışı düzeltmeliler. Eğer Hürriyet yanlış yaptığını kabul eder ve bunu da birinci sayfaya taşırsa çok iyi olur." Hürriyet'in "İran'ı değil AB'yi göster' başlığıyla manşetten verdiği haberde Lagendijk'e atfen "AKP, Türkiye'yi İran'a doğru değil AB'ye doğru götürmek istediğini göstermeli. Reformları yaşama geçirmeli" ifadeleri kullanılmıştı.


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 43

Vatan'ın “Yıldız Sarayı” yalanı çabuk bozuldu

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Yıldız Sarayı'nda kendisine çalışma ofisi yaptırdığı şeklindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığı bildirildi.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, ''Bir süredir bazı gazetelerimizde yer alan Sayın Cumhurbaşkanımızın Yıldız Sarayı'nda kendisine bir çalışma ofisi yaptırdığı şeklindeki iddialar gerçeği yansıtmamaktadır'' denildi.

Cumhurbaşkanı Gül'ün yeni bir çalışma ofisi kullanmak gibi bir düşüncesi ve niyeti bulunmadığı vurgulanan açıklamada, Tarabya Yerleşkesi'ndeki çalışma ofislerinin ihtiyacı karşıladığı ve kullanıldığı belirtildi.

Yıldız Sarayı'nın, ''İstanbul'u süsleyen en önemli kültürel ve sanatsal yapılardan birisi'' olduğuna işaret edilen açıklamada, sarayın bugünkü haliyle konumuna ve anlamına denk bir işleve sahip olmaksızın farklı kurumlar elinde çok parçalı bir görüntü sergilediği ifade edildi.

Açıklamada şunlar kaydedildi:

''Sayın Cumhurbaşkanımızın Yıldız Sarayı'na ilgisi sadece göz bebeğimiz gibi korumamız gereken tarihi eserlerimizin harap, virane ve işlevsiz durumda kalmaması, kültürel varlıklarımızın değerlerine uygun şekilde yaşatılması ve gelecek nesillere aktarılması amacına yöneliktir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın Yıldız Sarayı'nı gezmesi ve ilgi göstermesinin farklı anlamlara çekilmesi ve kendisine ofis yaptırma arzusuna indirgenmesi üzüntü vericidir.''


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 44

Köşk'ten Doğan yalanlaması 

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi, emekli Orgeneral Çetin Doğan ile ilgili haberleri yalanladı.

Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden yapılan açıklamada, emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyeti başkanlığından alınması ve bu işleme karşı dava açması üzerine bazı basın organlarında yer alan haber ve yorumların gerçeği yansıtmadığı belirtildi.

Söz konusu üniversitenin, Türkiye ve Kazakistan Cumhuriyetleri arasında 1992 yılında imzalanan milletlerarası bir antlaşmaya dayanarak 1 Ocak 1993 tarihinde Kazakistan'ın Türkistan şehrinde kurulduğu ifade edildi. Açıklamada şöyle denildi:

''Emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığından alınması ve bu işleme karşı dava açması üzerine, bazı basın ve yayın organlarında yayımlanan haber ve yorumlarda gerçek dışı değerlendirmelere yer verildiği görülmektedir.

Anılan Üniversite, Türkiye ve Kazakistan Cumhuriyetleri arasında 1992 yılında imzalanan milletlerarası bir antlaşmaya dayanarak 1 Ocak 1993 tarihinde Kazakistan'ın Türkistan şehrinde kurulmuştur.

Üniversitenin teşkilatı, yönetimi ve eğitim öğretimiyle ilgili hususlar 24 Eylül 1993 tarihli ve 93/4848 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla onaylanan İşbirliği Sözleşmesi ile eki tüzükte düzenlenmiştir.

Söz konusu Tüzüğün 4. maddesine göre, başkanı da dahil olmak üzere mütevelli heyeti Üyelerinin 'yüksek seviyeli bürokrat' olmasının gerekmesine ve daha önce yüksek seviyeli bürokrat olarak görev yapmış veya bu görevlerden emekli olmuş kişilerin atanmalarına imkan sağlayan bir hükme yer verilmemesine karşılık, emekli statüsünde bulunan Çetin Doğan'ın, bu statüde iken yüksek seviyeli bürokrat olma şartı bir tarafa kamu görevlisi niteliğini dahi taşımadığı halde, Tüzüğe aykırı olarak Mütevelli Heyeti Başkanlığına atandığı, bir üyenin de adı geçenle aynı durumda bulunduğu ve iki üyenin de atandıktan sonra bu şartı kaybettikleri görülmüştür.

Bu itibarla, milletlerarası andlaşma niteliğindeki Tüzüğe aykırı durumun sona erdirilerek hukuka uygunluğun sağlanması zorunlu hale gelmiş, gerekli nitelikleri taşımayan Çetin Doğan'ın görevden alınması ile yerine Hacettepe Üniversitesi öğretim üyesi ve Atatürk Kültür Merkezi Başkanı olan Prof. Dr. Osman Horata'nın atanması yoluna gidilmiştir. Mütevelli Heyeti Üyelerinden üçü de tüzük gereğince Bakanlar Kurulu kararıyla görevden alınarak yerlerine gerekli şartları taşıyan yeni üyeler atanmıştır.

Sebep unsuru böyle olan ve oluşumu bu şekilde gerçekleşen görevden alma işlemine karşı, adı geçen tarafından ileri sürülen birtakım iddiaların, bu çerçevede emekli olmadan önceki görevi nedeniyle görevden alındığı yolundaki isnatların gerçeklikle ilgisi bulunmamaktadır.

Söz konusu işlem, kişisel veya siyasi amaç güdülmeden, tamamen kamu yararı gözetilerek, gerekli nitelikleri taşıyan bir kişinin Mütevelli Heyeti Başkanlığına atanarak Tüzüğe uygunluğun sağlanması amacıyla tesis edilmiştir. Bu işlemin sonucunda adı geçenin kişisel menfaatleri zedelendiği için konunun çarpıtıldığı ve henüz Genel Sekreterliğimize tebliğ edilmeyen, ancak adı geçen tarafından açıldığı ifade edilen davada yargı mercilerini etkileme amacının taşındığı kanaati oluşmuştur.''

-''RESMİ ZİYARETTE ÜNİVERSİTENİN SORUNLARI ELE ALINMIŞTIR''

Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi'nin kuruluşunun üzerinden geçen 15 yıllık süre sonunda, kuruluşunda belirlenen misyonundan ve amaçlarından uzaklaştığı yönündeki şikayetler üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 12-15 Aralık 2007 tarihleri arasında Kazakistan'a yaptıkları resmi ziyarette üniversitenin sorunlarının da ele alındığı kaydedildi.

Bu sorunların bir kısmının üniversitenin kurulmasına ilişkin milletlerarası düzenlemelerden, bir kısmının da yönetim zafiyetinden kaynaklandığının tespit edildiğine yer verilen açıklamada, Kazakistan Cumhuriyeti yetkilileri ile yapılan görüşmelerde, üniversitenin kuruluşunda belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi için bu sorunların ortadan kaldırılması gerektiği yönünde görüş birliğinin oluştuğu ve milletlerarası metinlerde yapılacak değişiklikler üzerinde çalışmalara başlanmasının kararlaştırıldığı ifade edildi.

Açıklamada, ''Asılsız ve gerçek dışı iddialarla kamuoyunun yanıltılmaması amacıyla bu açıklamanın kamuoyunun bilgisine sunulması gereği duyulmuştur'' denildi.  AA


DOĞAN MEDYASININ YALANLARI 45

Hürriyet manşetten yalan yazdı

'Mahalle baskısı’ kavramını ortaya atarak tehlikeli bir kutuplaşmanın önünü açan Hürriyet’in dünkü manşeti de kaynağından yalanlandı. 

SİVİL anayasa girişimini engellemek isteyen çevrelerin başlattığı ‘mahalle baskısı’ tartışmaları toplumda kabul görmezken, Aydın Doğan medyasının masa başında hazırladığı çarpıtma haber ısrarı sürüyor. Geçmişte bu yöndeki pek çok yayını tekzip yiyen Doğan medyasının ‘amiral gemisi’ Hürriyet’in aldatmaca haberlerinin son örneği dünkü manşeti oldu. AB büyükelçilerinin, hükümete ‘mahalle baskısı önemli’ mesajı verilmesi için ortak tutum belirlediğini yazan gazete birinci ağızdan yalanlandı.

‘MAHALLE BASKISI’ NE DEMEK?

YILLARDIR Türkiye’deki iç ve dış siyasi gündemini takip etmesine karşın, ‘mahalle baskısı’nın ne olduğunu bilmediğini belirten AB-Türkiye Karma Parlamentosu Komisyonu Joost Lagendijk, 10 - 12 Nisan’da Ankara’ya gelecek olan AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barosso ve Genişleme Komiseri Olli Rehn’in, ‘mahalle baskısı’ konusunu gündeme getireceğine ilişkin haberin asılsız olduğunu söyledi. Lagendijk, star’a şunları söyledi: ‘Yıllardır Türkiye’nin meselelerini takip ediyorum. Mahalle baskısı ne demek? Ben ‘mahalle baskısı’ ne demek bilmiyorum. Görüşmelerde bu konuda bir mesaj olacağını da hiç sanmıyorum.’

BAROSSO’DAN KAPATMAYA TEPKİ

LAGENDİJK, Barosso ve Rehn’in, Ankara’da vereceği mesajların, AK Parti MKYK’da alınacak kararlara bağlı şekilleneceğini söyledi. Rehn’in AK Parti’nin kapatılması talebiyle açılan dava hakkındaki olumsuz fikrini dile getirdiğini, Barosso’nun da aynı konuda Ankara’da görüş bildireceğini kaydetti.

Mardin de çarpıtma kurbanı olmuştu

HÜRRİYET’in ‘yaşam tarzımız tehdit altında serisi’nin en dramatik çarpıtması ise dünyaca ünlü bilim adamımız Prof. Şerif Mardin’e denk gelmişti. Bilim adamının ‘mahalle baskısı’ olarak tanımladığı sosyolojik olgu, yeni anayasa çalışmalarıyla eş zamanlı, üstelik de taraflı olarak manşete taşınmıştı. Mardin, açıklamalarının 20 farklı yorumu olabileceğini belirterek ‘Kesin bir ifade kullanmadım’ demişti. Star

DOĞAN MEDYASININ YALANLARININ DÖRDÜNCÜ GALERİSİ İÇİN TIKLAYIN

DOĞAN MEDYASININ YALANLARININ BEŞİNCİ GALERİSİ İÇİN TIKLAYIN

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.