Veyl galiplere!
Hadi “Türkiye kazandı” diyelim.
Tabiî sandık sonuçlarını bakarak söylenecek şeyler var.
Birinci husus: Seçimi kazanacak olan, kazanması gereken kazandı!
Tayyip Erdoğan birinci turda ve net bir sonuçla seçildi. Bu beklenmeyen bir galebe değildi. Muktedir bir lider, bin yıllık köklerinde yükselen yeni bir Türkiye tahayyülünü hayata geçiriyor. Yeni bir Türkiye kuruluyor, bunda şüphe yok. Bütün zorluklara, güçlüklere, sarsıntılara rağmen önümüzdeki dönemde yeni Türkiye’nin zemini sağlamlaştırılmaya devam edilecek.
Seçim sonuçlarına bakarak ikinci söylenmesi gereken ise, kaybedenin de kazandığıdır. Evet, CHP’nin adayı Muharrem İnce, ittifak blokunun diğer adaylarına rağmen partisinin oylarının neredeyse on puan üstüne çıkarak büyük bir başarı elde etti. Üçüncü kazanan Demirtaş ve HDP blokudur.
Kaybetmesi beklenen MHP’nin elde ettiği sonuç da başarıdır. Devlet Bahçeli Türkiye’nin istikrarını hizmet eden bir lider olarak desteklendi. Buna karşılık İyi Parti hamlesi umulanı vermedi.
Seçimin iki büyük mağlubu var:
Birincisi Saadet Partisi. Necmeddin Hoca’nın kabrinde kemiklerinin sızladığını söylesek yeterince açık konuşmuş oluruz. Temel Bey partisinin konumunu sarsan bir hamle yaptı. Durmaması gereken yerde durdu, yapmaması gereken şeyler yaptı. En mühimi, yanlışlarını doğru sözlere bulayarak savundu. Mağlubiyeti hak etti! Saadet Partisi’nin önümüzdeki günlerde kendini doğru konumlandırma meselesini çözmesi gerekiyor.
İkinci büyük mağlub AK Parti’dir!
Liderinin 10 puan gerisine düşen bir partiden söz ediyoruz. Ak Parti’nin gerileyişi üzerinde ciddi olarak düşünmek gerekiyor. Bunu en çok Tayyip Bey’in yapacağını tahmin ediyoruz. AK Parti liderin gölgesinde bir parti olarak bir sürü olumsuzluğu örtbas edebiliyor. Ak Parti en çok kirlenen parti, çünkü uzun süren bir iktidar dönemi yaşadı. Ak Parti’nin yanlışları, hataları, menfi uygulamaları Tayyip Erdoğan zırhı ile sürdürüldü. Bu zırhı kullanmaktan kendiliğinden vaz geçebilir mi? Bu zor görünüyor. Onun bu zırhtan mahrum bırakılması gerekiyor!
18 Yıllık AK Parti iktidarının başarıları lidere, başarısızlıkları ve olumsuzlukları partiye fatura ediliyor/edilecek. Bu yeni kuruluş döneminde Türkiye’nin sistem hataları bu partinin hanesine yazılacak. Bu dönem ganimet yağmasının en üst sınırlara çıktığı bir dönem. Hakkaniyetin, liyakatın, tecrübenin hiçe sayıldığı bir devirdeyiz.
Hayatında devlet dairesinin sadece önünden geçmiş olanlar kurumlara yönetici yapılıyor. Başarısız olma ihtimalini bir yana bırakıp sistemin zemininin gevşetilmesinin doğuracağı sonuçlara dikkat çekmek istiyoruz.
Bir Ak Partili orta derecede yönetici-bürokratla karşılaşmıştım. Bugüne kadar gördüğüm en aç gözlü, en saldırgan yönetici ile karşılaştığımı söylemem yeter her halde. “Kötü örnek örnek değildir”, fakat bunun tek kötü örnek olmadığı ortada.
Lafı uzatmadan AK Parti’nin bir kısmı seçilen listelerine de kısaca değinmek istiyorum. Bugüne kadar görülmemiş bir temsil krizi ile karşı karşıyayız. Bunların çoğunun tek vasfı milletvekili adayı olmaları idi. Milletin bir kısmı tavır gösterdi, bir kısmı kerhen oy verdi. Bunun son defa yapıldığını tahmin edebiliriz.
Son mesele:
Türkiye’nin Güneydoğu’da bloklaşan etnik oy barajını yıkamadığını görüyoruz. Bu barajın yıkılması en çok bu bölge insanına fayda sağlayacak. Burada seçilenler halkın temsilcileri olmuyor, terör örgütünün siyasi yüzleri oluyor. Bunu Demirtaş kırabilse idi hem kendine hem de halkına büyük bir iyilik yapardı. Bu cesareti gösteremedi maalesef.
Bölgedeki Kürt varlığının emperyalist unsurlarca kısa dönemli projelerle manipüle edilmesi ciddi bir zihin kirliliği meydana getiriyor. Rojova devrimi ne oldu? Kobani ne durumda? Fiziği küçük aklı büyük zannettiğimiz Barzani ne âlemde?
ABD’nin geçici askeri olmak yerine Türkiye’nin sadık vatandaşı olmak, sadece Türkiye’nin diğer bölgelerine dağılmış Kürtlerin değil, Güneydoğu illerindeki vatandaşların da tek çıkar yoludur.
Kıssadan hisse:
Hizmet siyaseti oya dönüşmüyor. Bu İzmir’de de görüldü, Diyarbakır’da da!
Yeni bir dil, yeni bir siyaset gerekiyor. Etnikçi zihnin prangalarını kırmak önümüzdeki dönemin en önemli meseleleri arasında.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.