Maraş olayları
111 vatandaşımızın öldüğü K.Maraş Katliamının üzerinden 30 yıl geçti.
Yıllardır Alevilerle Suniler arasındaki mesafeyi açmak için kullanılan olay, -icracıları ortaya çıkmasına rağmen, arka planı bakımından- hala esrarını koruyor.
Bazı yazarlar, olayı Ülkücülere fatura eden analizler yaptılar. Bu doğru değil. Bu tip sansasyonel olayları bir gruba mal etmek, olayın çap ve maksadını küçümsemektir.
Maraş olaylarını anlamak için önce olayların hangi sonuçlara sebep olduğunu, hangi toplumsal yarılmalara vesile olduğunu anlamak gerekir.
Bu olayla birlikte sosyal bünyede onulması güç yaralar açılmıştır. Olayın üzerinden 30 yıl geçmesine rağmen acıların tazeliğini koruması, gözyaşlarının kurumaması bunun en bariz göstergesidir.
Emre Aköz, Maraş olayları ile ilgili yazısında Ökkeş Şendiller’in, o dönemin ender milliyetçi filimlerinden biri olan, Cüneyt Arkın’ın başrol oynadığı “Güneş ne zaman doğacak” filminin oynatıldığı sinema salonuna bomba attığını ve olayların bu provokasyondan sonra başladığını yazmış. Sinemanın bombalanmasından başka bu iddiaların hiç biri gerçeği yansıtmıyor. Ökkeş Şendiler Maraş olaylarından yargılanıp Berat etmiş bir isim. Olaya ışık tutan, arka planını aydınlatmaya çalışan kitapları var.
Maraş olayları patlak verdiğinde CHP iktidar, Bülent Ecevit ise başbakan’dı. Olaydan sonra CHP’nin iç işleri bakanı İrfan Özaydınlı(Emekli orgeneral) yaptığı açıklamada olayların sebebinin –sol örgütler- olduğunu söylemiş, partisinden büyük tepki almıştı. Sonrasında da İç işleri bakanlığından istifade etmek zorunda bırakılmış, yerine sansasyonel davaların adamı Hasan Fehmi Güneş getirilmişti.
Türkiye’de bazı kesimler solu iyilik meleği gibi görüyor. Sol, soygun yapar, adam öldürür, banka soyar, hırsızlık yapar, ama her zaman masumdur. Sağ saldırıya uğrar, nefsi müdafaa şartlarında kalır ama her zaman günah keçisidir. Hâlbuki bugünün PKK’sı neyse dünün DEV-SOL’u, TİKKO’su, THKO’su, DHKP-C’si, kısacası Marksist solu da odur. Daha ilerisini söyleyeyim, bugünün DTP’si neyse dünün CHP’si de oydu. Nitekim Ecevit bile, 12 Eylül darbesi ile birlikte bu CHP ile ilgisini kesmiş, yeni bir siyaset biçimine yönelerek CHP ile arasına keskin bir çizgi çekmişti.
İrfan Özaydınlı’dan sonra iç işleri bakanlığına atanan Hasan Fehmi Güneş çok uğraşmasına, elindeki imkânları sonuna kadar kullanmasına rağmen, olayı Ülkücü-Milliyetçi kesimle irtibatlandıracak tek bir belge çıkaramamıştır. Aksine Adana Synt. Mahkemelerinde yapılan yargılamalarda olayın Ermeni Garbis Altınoğlu’nun örgütü Devrimci halkın birliği ile öteki sol örgütlerin tezgâhladığı mahkeme kararlarıyla kesinleşmiştir. Adana 1 nolu askeri mahkemesinin 1984/208 K.sayılı kararında hem çiçek sinemasının bombalanmasının hem de iki solcu öğretmenin öldürülmesinin devrimci savaş örgütü tarafından icra edildiği ortaya çıkmıştır. Aynı olaylardan Halkın Kurtuluşu örgütü 1984/150,PKK ise 1986/104 sayılı kararla mahkûm edilmişlerdir. Maraş olaylarında suçu sabit görülerek hüküm giyen tek bir ülkücü veya daha genel bir ifadeyle tek bir sağcı yoktur. Ancak medya militanlarının çarpıtması ile olay ülkücü-milliyetçi kesimlerin üzerine yıkılmıştır.
Ortada kapı gibi mahkeme kararları dururken 30 yıl sonra Maraş olayları aydınlansın demek, bu mahkeme kararlarını yok sayın, 30–40 yıldır bu ülkenin kanını emen solcuları aklayıp, başkalarını mahkûm edin demektir. Elbette hiçbir olay gizli kalmamalı, hiçbir insanımızın kanı heder edilmemelidir. Sol örgütlerin kim bilir hangi derin güçlerle iş birliği yaparak, Aleviliği Marksist solun fideliği haline getirmek için yaptıkları bu çirkin olay, bütün veçheleriyle aydınlatılmalı, olayı sunilikle hesaplaşmaya çevirip yeni provokasyonların peşinde olan eski tüfeklerin oyunu bozulmalıdır.