Aktif ve kararlı politikalar Türkiy
Tüm dünya ülkeleri gibi Türkiye de Soğuk Savaş yıllarını yaşamış, bu dönemin etkilerine maruz kalmış ve o günün şartlarına uygun politikalar takip etmiş olan ülkelerden biridir. İkinci Dünya Savaşı sonrasının şartlarında oluşmuş olan dünya sistemi doğu ve batı şeklinde ikiye bölünürken bölünme hatlarına yakın olan ülkeler her iki blok arasındaki gerginliklerden en çok etkilenenler olmuşlardır. Türkiye de bölünme hatlarına yakın, hatta bölünme hattının üzerinde bir ülke olarak Doğu ve Batı Blokları arasındaki soğuk savaş politikalarının en çok etkisi altına aldığı bir ülke olmuştur. Bu dönemin temel özelliği olan bloklar arasında sıcak savaşa dönüşmeyen gerginlikler blok dışı coğrafyalarda yer yer savaşlara yol açmıştır. Nerede ise yarım asra yakın süren Soğuk Savaş şartlarında oluşmuş olan politikalar, ülkelerin dış ilişkilerinde belli bir reflekse, davranış tarzına ve önceliklere yol açmıştır. Mesela Türkiye, Batı Bloku içerisinde yer almaklığı nedeniyle müttefiklerle birlikte hareket etme ihtiyacı duymuş herhangi bir uluslar arası sorun karşısında kendisine özgü bir politika geliştirmekten ziyade Blok politikalarına ve müttefiklerin davranış tarzlarına bakarak onları izlemiştir. Başka türlü olması da mümkün değildi. Zira bir blok içerisinde yer alan ülkelerin farklı farklı politikalar takip etmeleri blok olma mantığına ters bir durumdu. Türkiye'nin yakın komşularıyla ilişkileri yarım asır süren bu dönemde belli parametreler üzerine oturmuştur. Özellikle Doğu Bloku ülkeleri ile Üçüncü Dünya olarak telaffuz edilen ülkelerle ilişkiler Batılı müttefiklerin öncelikleri, çıkarları ve tercihlerine göre şekillenmiştir. Evet Soğuk Savaş dönemi 1980'li yılların sonlarına doğru sona erdi, Doğu Bloku çöktü ve savaş sonrasının dünya sistemi tarihten çekilmiş oldu. Dünyada yeni bir dönem başladı; Sovyetler Birliği ve Yugoslavya dağılırken buradaki ülkeler bir bir bağımsız birer devlet olarak uluslararası alana çıktılar. Yirminci yüzyılın bitimiyle birlikte kurulmakta olan “yeni dünya düzeni”ne uygun politika önceliklerin, tercihlerin ve yeni şartların belirlediği davranışların geliştirilmesi gerekiyordu. Yeni şartlar ve yeni aktörler yeni politikaları zorunlu hale getirmişti. İşte bu noktada Türkiye'nin yeni şartlara uygun politikalar tayininde yer yer zorlansa da her geçene gün başarılı olmaya başladığı görülüyor. Hatırlayacaksınız Türkiye, Sovyetler Birliği'nin ve Yugoslavya'nın dağılması karşısında bağımsızlıklarını ilan eden ülkeleri ilk tanıyan devletlerden oldu. Bu ülkelerdeki demokratik gelişmeleri destekledi ve toplumları kazanmaya çalıştı. Her ne kadar yeni şartlara ayak uydurmak, şeni politikalar geliştirmek ve yeni davranışlar göstermek Soğuk Savaş şartlarına göre iş yapmaya alışmış idari kadrolar için zor gelse de ilk yıllardaki tedirginliğin, ürkekliğin ve kararsızlığın yavaş yavaş terk edildiğini ve yeni politikalar geliştirme yönünde önemli adımlar atıldığını görmek mümkün. Bugün Türkiye hem bölge ülkeleriyle ilişkilerinde, hem de dünya politikalarında gelişmeleri yakından takip etmekte ve yeni şartlara uygun politikalar oluşturmaktadır. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı yeni şartların bir ürünü olarak Türkiye'nin aktif dış politikasının sonucunda kurulmuştu. Projenin sahibi merhum Özal Karadeniz bölgelerinin işbirliğine çok önem vermişti. Onun ölümünden sonra projenin yürümesinde bazı aksamalar olmuşsa da bugün belli bir düzeye geldiğini görmek mümkün. Arkasında güçlü bir siyasi iradenin bulunmadığı bir projeyi başarıyla ileri taşıma şansının olmadığı biliniyor. Bölge ülkelerinin bu yönde çeşitli sorunları var ve bu sorunlar zamanla aşılmaya çalışılıyor. Karadeniz Ekonomik İşbirliği çerçevesinde çeşitli alanlarda bölge ülkeleri arasında işbirliğinin daha da geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılıyor. Bunlardan biri de Karadeniz ülkeleri arasında radyo ve televizyon yayıncılığı arasında sorunların konuşulacağı, işbirliği imkanlarının araştırılacağı, ülkelerin kendi tecrübelerini birbirine aktaracakları, ortak bazı politikaların geliştirilip uygulamaya konulacağı bir platform oluşturulmasına yönelik çabadır. Artık radyo ve televizyon yayınları, gelişen teknolojinin verdiği imkanlarla ulusal sınırları aşan bir sektör haline gelmiştir. Bu alandaki sorunların çözümü de bir ülkenin kendi uygulamaları ve çabalarıyla mümkün gözükmemektedir. Ülkelerin bu alandaki sorunları üç aşağı beş yukarı birbirine benzemekte, birine ait olan bir sorun komşu ülkeler için sorun haline gelmektedir. Bu amaçla Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun başlattığı Karadeniz ülkeleri arasında bir düzenleyici kurullar platformu oluşturulması projesinin ülkelerce olumlu karşılanması ve destek verilmesi yeni bir işbirliği ve dayanışma imkanı yaratmıştır. Sadece bu proje ile birlikte Türkiye'nin bölgede yapabileceği çok şeylerin olduğunu anlamak mümkün.