Yerel siyasetin patronları
Tartıştığınız konu genel ya da yerel seçimse, en çok merak edilen sandıktan çıkacak sonuçlardır. Sonuçta milletin yaptığı tercihler, pekçok tartışmaya nokta koyar. O güne kadar havalarda uçuşan iddialar, tezler bir şekilde sandığın süzgecinden geçer.
Oysa 2009 yerel seçim sürecinde öyle bir tartışma var ki, en az sandık sonuçları kadar önemli. Üstelik bu tartışmanın sonucunu görmek için seçim sonuçlarını değil, siyasi partilerin aday listelerinin kesinleşmesini beklemek yeterli olacak.
Siyasi partilerin özellikle büyükşehir belediye başkanlıkları için gösterdikleri adaylar,, bir bakıma ayna özelliği taşıyor.
Siyasete ve geleceğe nasıl baktığınızı gösteren bir ayna bu.
* * *
Aslında sözü fazla dolaştırmaya gerek yok.
Somut bir örnekle anlatmak en doğrusu.
İşte Adana.
Aytaç Durak, uzun yıllardır farklı siyasi partilerden bu ilimizde belediye başkanı seçiliyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse 2004 yerel seçimlerinde AK Parti’nin Aytaç Durak’ı aday göstermesine hayli şaşırmıştım. Çünkü o dönemde AK Parti’nin rüzgarı Adana’yı farklı isimlerle kazanacak kadar güçlüydü. Belki kıran kırana bir mücadele olurdu; ama iktidar bunu göze alamadı.
Hem teşkilatın, hem de tabanın beklentilerinin aksine, ‘son kez olmak’ kaydıyla, aday gösterildi ve 2004 itibarıyla bir kez daha Adana Büyükşehir Belediye Başkanı oldu.
Bu dönem boyunca Durak’la parti arasında yaşanan uyumsuzlukları, çatışmaları ayrıntılı olarak yazmaya herhalde gerek yok. Durak, Adana siyasetinin ‘patronu’ özelliğini korumak için geçmişte ne yapıyorsa, aynı hızla yoluna devam etti.
Yeni partisiyle uyumlu olmayı değil, bir sonraki seçimde pazarlık gücünü yükseltecek bir güce erişmeyi hedefledi. 20 yılını tamamladığında bunda başarısız olduğunu söylemek pek de kolay değil.
* * *
2009 yerel seçim süreci başlayınca Adana’da tartışmalar alevlenmeye başladı.
2004’deki ‘son kez’ kaydına rağmen Aytaç Durak’ın ‘yola devam’ etmek istediği çok açıktı. Ancak parti teşkilatıyla yaşadığı sorunların ardından ‘teşkilat yoklaması’nı göze alamadı ve AK Parti’yle yollarını ayırdığını ilan etti.
Bu istifa kararının hemen ardından ilginç gelişmeler yaşanmaya başladı. Durak’ın bu kararı ‘aniden ve fazla düşünmeden aldığı ve pişman olduğu’na dair genel merkeze mesajlar gelmeye başladı.
* * *
Hepsinden şaşırtıcı olan AK Parti’nin hala ‘Bizim Aytaç Durak’la yollarımız ayrılmıştır’ mesajını kuvvetli olarak seslendirememesi. Yanlış anlaşılmasın, Durak yeniden iktidarın adayı olur demiyorum. Sadece onun restine aynı sertlikte karşılık verilmemesini dikkat çekici buluyorum.
Bu arada Durak, farklı siyasi partilerle ‘flört’ünü sürdürüyor. Bir bakıma iktidar partisine ‘bensiz olmaz’ mesajı yolluyor.
Sorun da tam olarak bu zaten.
Yerel siyasette yıllar yılı üst üste başarı kazanan isimler, özellikle de metropol özelliği olan şehirlerde inanılmaz bir güce sahip oluyorlar. Öyle ki bir süre sonra siyasi partileri ‘Ben hangi partiden aday olursam o kazanır. En azından bağımsız aday olur, sizin adayınıza kaybettiririm’ pazarlığına sürükleyecek kadar güçlü hissediyorlar kendilerini.
2004’de Adana örneğinde olduğu gibi, böyle bir ‘yerel patron’u tasfiye etmeyi göze alamayan AK Parti, bugün aynı sıkıntıyı çok daha geniş bir alanda yaşıyor.
* * *
İlkeleriyle ve kaybetmeyi göze alarak ‘yola devam’ etmek.
Ya da yerel siyasetin patronlarıyla ‘yeni ittifak’lar üretmek.
Bu tartışmanın sonucunu görmek için sandık sonuçlarına ihtiyacımız yok.
Birkaç gün, bilemediniz bir hafta sonra cevabını alacağız.