Yargıda kaos!
Hiçbir seçime normal şartlarda gitmiyoruz. Seçim yaklaştıkça, derin devletin derin solu telaşa kapılarak, olmadık işlere imza atıyor.
AKP’yi engelleme düşüncesi, her defasında bir bumerang gibi AKP’ye tuzak kuranları vuruyor.
AYM başkanı Haşim KILIÇ’ın belde belediyeleri ile ilgili olarak Danıştay’ın aldığı karara dönük açıklamasına, yardımcısı Paksüt’ün birkaç AYM üyesi ile birlikte verdiği cevap, tam da bu düşünceye uyuyor.
Hangi ülkenin Yüksek mahkemesinin başkan yardımcısı başkanına karşı böyle bir açıklama yapar.
Burası Türkiye.
Yasalardan çok ideolojik saplantılar, politik tercihler ön plana çıkınca böyle oluyor. Yazılı, bir anayasamız var ama yorumcudan yorumcuya değişen bin tane Anayasamız var aslında.
Yapılan açıklamalar Haşim Kılıç ile Osman Paksüt’ün, Başbakan Erdoğan ile CHP genel başkanı Baykal’ın, AYM ile Danıştay’ın Anayasalarının farklı olduğunu gösteriyor.
Bu kadar çok anayasamızın olması sorun değil de, hangisine uyacağımızı şaşırıyoruz.
Herkes ideolojik yakınlık duyduğu kişinin Anayasasına uyunca da problem çıkıyor, Anayasalar arası müthiş bir kavga başlıyor. Kimin Anayasasının, kimin Anayasasını yeneceğini bekleyip durmak zorunda kalıyoruz.
Paksüt’ün üyesi olduğu kurumun başkanına karşı yaptığı açıklama, yüksek yargı’nın ne hale geldiğini, çivisinin nasıl çıktığını gösteriyor.
Bu yargıçlara millet niçin güvensin.
Her davranışıyla, bir mahkeme üyesinden çok bir parti militanı gibi davrananların, verdikleri kararlara niye itimat etsin?
Etmediğini de gösteriyor zaten.
Bu ülkede en keskin en ideolojik kadrolaşmalar zamanında Yargı organında yapıldı. Mehmet Moğoltay, Seyfi Oktay dönemleri, Türk yargısının hukuku kenara itip, ideolojik yargılamaya döndüğü en karanlık dönemleridir.
Türkiye hala bu iki adalet bakanının yargıya doldurduğu partici, mezhepçi kadroların sıkıntısını yaşıyor.
AYM ise, Cumhurbaşkanı Sezer tarafından ideolojik bir aygıta dönüştürülmüştü zaten.
Mesleki formasyonun geri plana itildiği bir Yargı kurumundan ne beklenebilir?
Danıştay’ın akla ziyan kararını ise irdelemeye bile gerek yok. AYM belde belediyelerinden nüfusu iki binin altında kalan belediyelerin kapatılması ile ilgili olarak CHP’nin yaptığı iptal başvurusunu ret etmiştir. Bu karar, bütün mahkemeler ve kurumlar açısından bağlayıcıdır. Ama Danıştay bu kararı öyle bir yorumlamıştır ki, ret kararı, kabul kararına dönmüştür. Yani Danıştay AYM’nin üstüne çıkarak bir anlamda AYM kararlarını denetleyip düzelten bir organ haline gelmiştir. Yargıdaki bu çok başlılık, tüm devlet organlarının işleyişini etkileyecek büyük bir kaosun habercisidir. AKP’nin önünü keselim derken, hem AKP’nin seçim sandığını yeni tepki oylarının akması sağlanmış, hem de yeni bir kaosa davetiye çıkarılmıştır. Devlet olmak için, önce tarafsız bir yargı erkinin inşası gerekir. Onun için bu çürümüş yargı bürokrasisi derhal tasfiye edilmelidir.