Resmî ideolojinin özle barışması
Eski topraklarımıza barış götürmemiz, birçok götürmemiz gereken ihtiyaç gibi vazgeçilmez bir mükellefiyetimiz. Tabiatta boşluğa yer yok. Siz, Osmanlı ve Avrasya coğrafyasına barış götürmezseniz, siz, kendi rolünüzü oynamazsanız iyi saatte olsunlar yandan yöreden gelip rol çalarlar. Oyun kurmamız, yazılmış senaryonun figüranı değil de kendi yazdığımız senaryonun rejisörü olmamız, en azından bu cesaretin artık var olması, bu yönde fikirler üretilmesi, çabalar sarf edilmesi güzel, çok güzel.
Ama kargaşa sadece hudutlarımız dışında, dünkü kocaman konakta değil, bugünkü çekirdek ailede de devam ediyor.
Ne diyoruz?
Çok kimlikliyiz. Belki de çok mürai. Birçok değeri yerli yerine oturtamamışız. Çok kere kandırmacalar oynanıyor. Tecahülü ârifin hiç telaffuz edilmeden, bu denli yaşandığı başka bir devir olmamıştır. Bu millet arka arkaya iki yılbaşı birden kutladı Hicri yılbaşı ve Miladi yılbaşı. En resmi, en ideolojik olan bile annesiyle, anneannesiyle Hicri yılbaşını kutladı. Sessiz, şamatasız, cinayetsiz, tacizsiz, nutuksuz bir yılbaşı idrak edildi. Alkol yerlere akmadı, dua göklere ağdı. Bayramlar gibi, kandiller gibi. Çünkü bu millet, daha doğrusu bu milletin de içinde yer aldığı bu ümmet, Peygamberinin baskılar yüzünden doğduğu topraklardan kopmasına bir mim koymuş.
Hicri yılbaşının ne denli sıcak kutlandığını GSM operatörleri ânında çıkartabilirler. Hakikaten biri bunu araştırsa. Hicri Yılbaşında kaç tane on milyon mesaj, kaç tane on milyon e-mail teati edilmiş? Bu şu da demek aynı zamanda. Bir terapi, bir ekonomik dinamizm. Sosyal rahatlama. Sevenler, aileler, birbirini aramakta, büyüklerin hatırları sorulmakta.
Kim bu topraklarda Hicri Yılbaşı yok diyebilir?
Kimse...
1430 yıllık bir hakikat.
Cakarta’dan Endülüs’e kadar yaşanıyor. Ama Türkiye’de mümkün mü ailesi içinde Hicri yeni yılı kutlayan bir resmî şahıs aynı şeyi milletiyle de paylaşsın? Bırakın devlet adamını, akşam annesiyle tebrikleşmiş öğretmen sınıfta da çocuklarıyla bu duyguyu paylaşsa. Rihter ölçeğine göre kim bilir kaç şiddette yobaz saldırısı olur. Oysa miladi yılbaşı dünyayla birlikte uyguladığımız bir takvimdir. O bir gerçek. Hicri yılbaşı ise İslam dünyasıyla, inancımızla paylaştığımız gayrı resmî gerçek. Mesele gerçeklerimizin yüzleşmesi. Gerçeklerimizle yüzleşip barışmak durumundayız. Takvimimizle takvimimizi, resmî kayıtla dinî nikâhı, öğretmenle imamı, mesaiyle cuma namazını barıştırmak, buluşturmak gibi onlarca problemimiz var.
Resmî ideoloji mi dedik? Hayır bu iki kelime artık yan yana gelmemeli. İdeolojiler uygulamada öldü. Onlar soğuk savaş dönemlerinindi. Meraklıları için ansiklopedilerde yazılı. Devletse vardır. Devlet, gerçekleri görmezden gelemez. Bir devletin reytingi halkını mutlu ettiği kadar artar. Her doğan çocuğun döviz üzerinden borçlandığı bir ülkede istediğiniz kadar kendinizden kaçın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.