TRT şeş
Türkiye’nin ilk Kürtçe yayın yapan kanalı TRT Şeş, 1 Ocak itibarıyla yayın hayatına başladı. Anadili Kürtçe olan insanlarımız için böyle bir kanalın hizmete açılmış olması şüphesiz önemli bir gelişmedir.
12 Eylül darbesinin sokakta bile yasakladığı Kürtçe, uzun yıllar siyasetin birinci tartışma konularından biri olmuştu. Geçen yıl Fikret Bila’ya mülakat veren eski komutanlar, –Kürt meselesinde- ne kadar hatalı davrandıklarını ifade ederek bir anlamda günah çıkarmaya çalıştılar.
Ne yazık ki sadece yasaklarla vatan kurtarılamıyor.
Anlamsız, mantıksız sınırlamalar bazen terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürüyor. PKK ve onun siyasi uzantıları yıllarca bu mesele üzerinden ajitasyon yaptılar. Bölge halkını kışkırtarak yeni mevziler kazandılar.
Türkiye ise, gittikçe azmanlaşan bu tehlikeyi seyretmekle yetindi.
Aslında siyasi akıl bu meseleyi çözecek formülü biliyordu. Yasağı kaldırarak çok önceden PKK ve onun uzantılarının elindeki silah alınabilirdi. Ancak siyasetin merkezine oturan –darbe iradesi- hiçbir zaman siyaset kurumuna inisiyatif tanımadı. Kürtçe ile ilgili her teşebbüsü ihanet sayarak, çözüm arayışlarının önünü tıkadı.
Şimdi Kürtçe yayın serbest. Ama bu her şeyin bittiği anlamına gelmiyor. Kürtçe üzerinden yürütülen bölücü propaganda, Kürtçenin serbest bırakılmasıyla yetinmeyecek bir noktaya geldi. Nitekim PKK’nın siyasi uzantısı, TRT şeş’in açılışını –bekle gör- politikasıyla karşıladı. Önümüzdeki günlerde yapılan yayınların muhtevasına bakarak, bu kanalın açılışına kendilerince bir kulp takacaklarına şüphe yok. TRT şeş, PKK ile aynı çizgide yayın yapmadıkça –yasağın devam ettiğine- dair eleştirilerini sürdüreceklerdir.
Esasen, PKK-DTP çizgisinin tepkisi yapılan işin ne kadar isabetli olduğunu gösterir. Terör örgütünün elindeki malzeme alındıkça, öfke ve reaksiyonu da artacaktır. Bu çizgiye bakarak bir yayın politikası yürütmek, iyi niyetle başlamış bu teşebbüsü zararlı noktalara götürür. Önemli olan sokaktaki vatandaşın ne düşündüğüdür. TRT şeş, yayın politikalarını oluştururken, politik saplantılardan azade düşünen sokaktaki insanın tepkilerini dikkate alarak bir yayın siyaseti oluşturursa bundan herkes kazançlı çıkar.
TRT şeş’in açılışı münasebetiyle hissiyatını dile getiren bazı yazarlar, Kürt meselesinin aslında daha çok bir dil meselesi olduğunu yazdılar. Buna ben de katılıyorum. Daha önce bu köşede dil dışında Kürtlerle- Türkler arasında, Kültür, inanç, gelenek, görenek bakımından önemli bir farkın olmadığını yazmıştım. Dil bir kültür yapıcısı değil, bir kültür taşıyıcısıdır. Bu bakımdan, bizi millet yapan ortak değerlerden bağımsız bir Kürt kültüründen söz etmek pek mümkün değil. Her bölgeye mahsus mahalli farklar dışında Kürt’ü Türk’ten ayıran, farklı bir kültürden söz edilemez. Ama bu dil meselesi sadece Kürtçeden ibaret değil, dil probleminin bir de Türkçe boyutu var. Bölgede Türkçeyi bilmeyen on binlerce insan var. Yaşadığı ülkenin resmi dilini bilmemek, bölge insanının hayatını zorlaştırdığına şüphe yok. Eğer insanlarımızı farklılaştırmak diye bir gayemiz yoksa Türkçenin öğrenilmesi için de ön ayak olmak zorundayız. Aksi takdirde tek başına Kürtçe yayın, entegrasyona değil, yabancılaşmaya hizmet eder.