Batının iki yüzü ve bizimkilerin yüzsüzlüğü
Gazze’de bir insanlık dramı yaşanıyor. İsrail vuruyor, bombalıyor, öldürüyor, dünya seyrediyor.
ABD bir zamanlar, demokrasinin beşiği olarak takdim ediliyordu. Demokrasiden bahseden her kalem önce ABD’deki uygulamalardan bir örnek verir, okuyucularını öyle bir demokrasinin özlemi ile doldururdu.
Irak saldırısı,ABD’nin boyalarının dökülmesine vesile oldu,adeta bir turnusol kağıdı görevini gördü.. Amerikan sisteminin, biz ve onlar ekseninde kurulduğunu gözler önüne serdi.
Şimdi İsrail’in Gazze saldırısı ile AB’de bir sınavdan geçiyor. Helsinki insanlar hakları sözleşmesi, Kopenhag kriterleri, Batı’nın kendini dünyaya takdim ederken kullandığı ambalaj bir, bir dökülüyor. İnsanlık Gazze örneğinde bu sözleşmenin, bu kriterlerin Müslümanlar ve öteki Doğu toplumları için kullanılmadığını görerek Batı’nın gerçek yüzü ile karşı karşıya geliyor.
Batı ne istiyorsa kendisi için istiyor.
Birinci ve İkinci dünya savaşı tecrübelerine rağmen Batı hiçbir zaman Doğu ile kendini eşit düzeyde görmedi.
Üstün ve arî ırk inancından hiçbir zaman vazgeçmedi.
Doğu toplumlarına dönük soykırımları, katliamları hep usulen, zevahiri kurtarmak maksadıyla protesto etti. Hiçbir zaman altına imza attığı uluslar arası sözleşmelere, akitlere uygun davranarak sorumluluğunun gereğini yerine getirmedi.
İsrail, Batı’nın bu yanını bildiği için gelen tepkilerin, somut uygulamalara dönüşmeyeceğini bilerek hareket ediyor.
Silahsız, ordusuz, korumasız bir topluluğu en hayvani metotlarla yok ediyor. Dün Nazilerin kendisine yaptıklarının aynısını ve hatta mislini Filistinlilere yapıyor.
Meclislerinde Türkiye için soykırım kararı almak için yarışa giren Avrupa ülkelerinden gık çıkmıyor. Gösterilen küçük, cılız tepkiler ise görünüşü kurtarma gayretinden ibaret.
İsrail’i cesaretlendiren sadece Batı’nın vicdanları kanatan tutumu değil. Arap ülkelerinin –halktan kopuk, kıblesi ABD olan- yöneticilerinin kendi saltanatlarından başka hiçbir şeyi düşünmeyen tavırları da İsrail’i cesaretlendiriyor. Bu ülkelerin birçoğuna akan Petro- dolarlar Yahudilerin kontrolünde olan, ABD-İngiltere Fonlarında dolaşıyor. Yani aslında İsrail, cephanesini bile, Arap yöneticilerinin servetinden alıyor.
Batı’ya çok fazla kızmaya hakkımız yok. Herkes kendi insanına, kendi geleceğine yatırım yapıyor. Batı’nın gerçek yüzünü bilip, aslında kendimize kızmamız lazım. Müslümanları uysal koyun yapan, mangurtlaştıran onların dertlerine, sıkıntılarına, hassasiyetlerine bigâne kalan, onların topraklarını, kendi mülkü gibi kullanıp, kişisel zenginliklerine hasreden idarecilere ve onlara karşı hakkını savunma soyluluğunu gösteremeyen insanlara kızmamız lazım. Yüce Peygamber(AS), “Kendine yapılan haksızlığa göz yuman, başkalarına haksızlık yapmış gibidir” buyuruyor. Bu yönetimlerin hangisi bir batı ülkesinde olsaydı, tutunabilirdi. Hangi halk, halkını köleleştiren, onların imkânlarını kendi saltanatları için kullanan bu tip yöneticilere tahammül edebilirdi? Sahi Türkiye, İsrail’i tanıdığı 1948 den bugüne kadar kaç milyar dolarlık silah ve mamul aldı? İsrail’in malları ve silahları başkalarından daha ucuz bile olsa almamayı düşünür mü?
Batı budur, ama İslam dünyası da budur.
Biz kendimize gelinceye, gerçek Müslüman ve idarecilerimizde cesur oluncaya kadar bu zulüm çarkı dönmeye devam edecektir.