Ankara'ya sivil çıkarma
Deniz Baykal, başörtüsüne serbesti gelmeyeceğinden emin…
“Başbakan’ın fazla direneceğini sanmam. Yakında yelkenleri indirir” diyor.
Acaba?..
Avrupa Birliği yürüyüşüne devam hatırına “Zinanın suç olmasından” vazgeçeli hayli zaman oldu…
O günden bu yana gerçekten de “ümit verici” gelişmeler kaydedildi.
Uzun uzun sıralamaya gerek yok;
27 Nisan muhtırasına cevabı hatırlayın.
Cumhuriyet tarihinde örneğine hiç rastlanmayan biçim ve etkinlikle bir karşılık verildi, Asker’e…
Ve tabii…
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde, hukuku katleden yüksek yargı organına verilen ağız payı da unutulmaz…
Başbakan, elindeki imkânlarla başörtüsü meselesini çözer…
çözmeli…
Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde sergilenen mukavemetin yarısı, buna yeter…
Yetmeli…
Baykal’ın tahriklerine kapılmanın mânâsı yok, yani.
Bu mesele çözülecek…
Mühim olan “nasıl çözüleceğine” dair bir “mutabakatın” oluşması…
Yanlış anlaşılmasın; AK Parti’nin geçmiş beş yılında kullanıldığı gibi “Kurumsal mutabakat”ı filan kast etmiyorum..
O mânâsız bir söylemdi.
Askerle mutabakat mı olur?..
Ya “emir” vereceksin ona…
Ya da “emir” alacaksın...
Mutabakat, bu iki tavrın neresinde?..
Benim kast ettiğim, yıllar boyu şu veya bu şekilde “başörtüsüne zulüm” mağduru olmuş kesimler arasındaki mutabakat…
Bu kesimler, ne istiyorlar?..
AK Parti’nin çizdiği, çerçevelediği “özgürlük” onların kabulü mü?..
Mağdurlar…
“…Hiç kimse kılık kıyafetinden dolayı YüKSEKöĞRENİM hakkından mahrum bırakılamaz” düzenlemesine razı olacaklar mı?..
özgürleştirme çabası, niçin “YüKSEK öĞRENİM”le sınırlı tutuluyor?..
Annelerin, ananelerin de kayıtlı olduğu “Açık Liselerin” durumu ne olacak?..
üniversite hazırlık kurslarına devam eden, meslek eğitimi alan başörtülü hanımefendinin nasıl bir istifadesi olacak bu “özgürleşme”den?..
Hem sonra…
“Hizmet alan-hizmet veren” ayrımı da ne demek oluyor…
“Ortamı germemek için” ortaya atılmış bir “ara formül” mü?..
Sorular, sorular…
Yeni anayasa tartışmalarının başladığı günden bu yana, “bu kesim”in sivil toplum örgütlerinin yöneticileriyle görüşüyorum…
çok farklı değerlendirmeler çıkıyor, ortaya…
Kimi; “Hizmet alan-hizmet veren ayrımı olmaz. Memurlar da kılık kıyafet özgürlüğüne kavuşturulmalı” diyor…
Kimi;
“Başörtüsü özgürlüğünün hem de Anayasa maddesiyle sınırlandırılması tamiri son derece güç bir hata olur.”
Sadece yükseköğrenimi içine alan bir Anayasal düzenlemeye “razı olmak” gerektiğini savunanlar da var…
çok ilginç;
Anayasa’nın bütününe ilişkin sivil toplum platformları oluşturuldu ama…
Bu mesele “topluca” tartışılmadı…
Başbakan, “Kırılan hayalleri onaracağız” diyor da…
Yükseköğrenim’deki serbestiye ilişkin bir Anayasa maddesinin, üniversitelerdeki problemi çözüp çözmeyeceği de tartışmalı…
Evet, “mutabakat” lazım…
önce…
“Hak istediklerini” söyleyenler “tam olarak ne istediklerini” bilecekler!..
Ve bunu da…
Kamuoyuna “deklare” edecekler…
Ben, böyle bir çalışma için teklifte bulundum…
Mazlum-Der Genel Başkanı ömer Faruk Gergerlioğlu da bu teklifimizi yönetim kurulu toplantısında tartışmaya açtı.
Ve oy birliği ile “tamam” dendi.
Oradan yapılan açıklamaya göre;
“özgürlüklerden yana” tavır alan bütün sivil toplum örgütlerine ve aydınlara davet ulaştırılacak…
önümüzdeki günlerde…
Ocak ayı içinde, böylesine geniş katılımlı bir toplantı büyük ihtimalle Ankara’da gerçekleştirilecek.
ümit o ki; toplantı sonunda bir “mutabakat metni” yayınlanacak
Bu kesimin talepleri net bir şekilde kamuoyuna açıklanacak.
çalışma son derece önemli…
Başörtüsü, salt başörtüsü değil malûm…
Başörtüsü yasağının ortadan kaldırılması, “askeri vesayet” dönemlerinin geride kaldığının,
Türkiye’nin gerçekten de değiştiğinin, geliştiğinin göstergesi olacak.
Bir araya gelerek ortak tavır almanın tam vakti, değil mi?..
E, öyleyse…
Hadi!..