Statüko Tacirleri ve Ayrışma
Olağanüstü bir dönemin tanıklarıyız aslında... Onlarca yıldır ülkenin zihnini ve idrakini donduran müesses nizam ve onun bürokratik elitinin elindeki manivelanın el değiştirmeye başladığı, siyasi iradenin “irade” gösterebildiği bir dönem... Statükoyu korumak için etrafına örülen ideolojik duvarın çatladığı, devlete hakim olan anakronik ideoloji yerine bireysel haklar temelinde bir yönetim anlayışının yerleşmeye başladığı bir dönem...
***
AB üyelik müzakereleri ile başlayan reform süreci, bireysel hak ve özgürlük temasını öne çıkardı. AK Parti iktidarının komşu ülkelerle başlattıkları yakın ilişkiler, “dört tarafımız düşmanla çevrili” dogmasını geçersiz kıldı. Düşman, mihrak, bölünme gibi kavramları öne alan korkutma esaslı yönetim tarzı, daha sorgulayıcı, katılımcı ve bireyi öne alan bir sivil siyaset ile yer değiştirdi. 2007’de başlayan Ergenekon soruşturması, statükoyu savunanlar ile statükodan beslenenlerin keyfini fena halde kaçırdı.
***
Kolay değil... Onlarca yılın tabuları, köhnemiş kabulleri, korkuları yerlerini daha özgür bir toplum, daha şeffaf bir devlet olgusuna bırakıyor. Kendilerini dokunulmaz ve değişmez addeden “güç mahfilleri”, altlarından kayan zeminin telaşı ile -kimi zaman rasyonel olmayan- tepkiler verebiliyorlar.
***
Statüko tacirleri de sıkıntıdalar... Bugüne kadar, yakın görünerek mevki ve ikbal sahibi oldukları müesses nizamın değişmekte olduğunu, gücün yerini sivil iradenin, erişilmezliğin yerini şeffaflığın aldığı yeni bir dönemin başlamakta olduğunu görüyorlar. Telaşlanıyorlar. Zira varlık sebepleri olan ne varsa güç ve önem kaybediyor. Kurdukları ilişkiler, getirdikleri haberler gelecekte onlara ikbal sağlamayacak. Bu ülke, çok geciktiği “toplumsal dönüşümünü” ve “demokratik tekamülünü” tamamlamaya çalışıyor. Yıllarca devam edecek ama her aşaması bir öncekine göre daha özgür, daha sivil, daha müreffeh bir ülke vadeden bir süreç bu... Sonu hayırlı bir süreç...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.