Cinnet hâli
Stockholm sendromunu bilir misiniz? Rehinenin, kendisini zorla alıkoyan kişiye bir süre sonra hayran olma hâlidir.
Psikolojik bir sorundur, normal değildir yani...
Türkiye’de müesses nizamı değiştirmeye teşebbüs edenler, sistemin seçkinleri ve bürokratik elitin her zaman büyük tepkisine maruz kaldılar.
Rahmetli Özal’a yapılanları hatırlayın: kara propaganda, hıyanetten vatanı satmaya kadar türlü itham, ailesiyle ilgili türlü tezvirat, yalan haber vesaire...
Özal rahmetli olduktan sonra statüko, Demirel, Çiller, Yılmaz ve Ecevit eliyle -ve tabii 28 Şubatla- durumunu güçlendirdi.
Lakin zamana karşı durmak, dünyadaki dönüşüme direnmek, özgürlük ve demokrasi talebine kulak tıkamak bir yere kadar işe yarıyor.
Değişim talebi ve “ötekilerin, ‘biz de varız’ diye seslerini yükseltmeleri” yeni bir siyasi hareket doğurdu.
Bugünkü iktidar, bu talebin sonucudur.
***
Buraya kadar olanlar, sosyolojik mantığa uygun...
Mütegallibe sınıfının, yani bürokratik elitin, müesses nizamın besleyip büyüttüğü sermaye sınıfının, kendilerini bu ülkenin tek sahibi sayan kentli burjuvanın nefretleri, öfkeleri normal...
İmtiyazlar, üstünlükler elden gidiyor sonuçta...
Beni asıl şaşkınlıklara düşüren ise, müesses nizamın ötekileştirdiği, ikinci sınıf muamele ettiği, her fırsatta ezdiği, ittiği insanların arasında da bu değişime öfke duyanların olması...
Kendilerini yıllar boyunca ezen, itip-kakan, küçümseyen, “köylü,cahil” diye aşağılayan statükoyu “canla başla” savunmalarını dehşetle izliyorum.
Eksik-aksak da olsa müesses nizamı özgürleştirmeye, seçkinci bürokrasinin hegemonyasını kırmaya çalışan AK Parti’ye -en çok da liderine- duydukları korkunç nefreti görüyorum, inanamıyorum.
Internette, facebook’da saçma-sapan ama bir o kadar da nefretle dolu videoları, sözleri birbirleriyle “nasıl iştahla” paylaştıklarını gördükçe akıl erdiremiyorum.
Bir insanın, yıllar yılı kendisini aşağılayan, küçümseyen, yok sayan, üstünlük taslayan, sistemin nimetlerinden faydalanıp semiren statüko muhipleriyle aynı safta yer alması, kendi içlerinden çıkan ve müesses nizamı değiştirmeye çalışanlara nefret duyması, herhalde “Stockholm sendromu”dur.
Yani marazi bir hâldir.
Demokrasi’ye ihraç
Demokrat Parti, eski genel başkanları Süleyman Soylu‘yu, evet kampanyası yaptığı için ihraç etti. Soylu’ya hayırlı olsun. Geçmişte Ağar’ların, şimdi de Cindoruk’ların başkanlık ettiği bir parti, adı ne olursa olsun, demokrat olanların duracağı çatı değildi ki...Soylu partisinden ihraç edildi ama aslında ihraç edilen demokrasi ve özgürlük oldu.
Her şey aslına rücu ediyor sonunda!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.