Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Eczacılar, Türkiye Eczacılar Birliği-Hükümet” çekişmesinin

“Eczacılar, Türkiye Eczacılar Birliği-Hükümet” çekişmesinin

Dün Meclis’teydik...
AK Parti grup toplantısı öncesinde, Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile uzun uzadıya konuşma imkânını bulduk...
Konu mu?..
Hani Eczacılar Birliği ile Hükümet arasında bir “mücadele” ya da “çekişme” var da, vatandaş “Acaba eskiden olduğu gibi, hastane eczanesine muhtaç mı kalacağım” diye kara kara endişe ediyor ya...
O mesele.
Başbakan Erdoğan, Maliye, Sağlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlarını bu sıkıntıyı çözüme kavuşturmakla görevlendirmişti.
Maliye Bakanlığı gerekli olarak kaynakla ilgili,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı “çekişmede” tam taraf,
Sağlık Bakanlığı ise arada bir “uzlaşma” köprüsü pozisyonunda...
Bundan dolayı meseleyi öncelikle Sayın Sağlık Bakanı ile görüşmeyi tercih ettik...
Ya durun; aslında oradan da başlamamak lazım...
Eczacılar ne istiyor, dertleri ne?..
Hükümetle aralarında ne gibi problemler var?..
Batıyorlar mı, çıkıyorlar mı?..
Öte yandan, “sol” takımının elindeki Eczacılar Birliği ne istiyor da alamıyor?..
Sıkıntısı ne?
Bütün bu konular hakkında detaylı bilgi sahibi olmamızda fayda yok mu?..
Öncelikle meselenin bu boyutlarına bakarız...
Sonra da...
Sayın Bakan’la yaptığımız görüşmeden çıkanları sunarız...
Umarım, “Ankara’nın altından cephanelikler çıkıyor, sen neyle uğraşıyorsun” diyen çıkmaz...
Nâçizâne:
Vereceğimiz bilgilerin, “Ergenekon” zihniyetiyle de birebir ilgisi var!..
“Millet karşıtı” ve “ideoloji bağımlısı” bir zihniyetin, “Eczacı hakkı, hasta hakkı” gibi büyük lafları siper alarak ne gibi “işlerle” uğraştığını ortaya koyduğumuzda...
“Devlet, bayrak, cumhuriyet, laiklik” gibi kavramların arkasına sığınarak darbe ortamı hazırlamaya çalışanlarla, sağlık alanıyla irtibatlı “kavramların” gerisinde iş bitirenlerin “farksızlığını” gözler önüne sermiş olacağız.
Olacaksınız.
Efendim...
Müsaadenizle öncelikle, eczacılardan başlayalım...
Bu meslek grubunda faaliyet gösterenlerin büyük bir bölümü samimi ve gerçekten dertli...
Onların hükümeti korumak ya da vurmak gibi bir dertleri yok...
Öncelikle, haliyle dükkanlarını döndürebilmek istiyorlar...
Ve bu sayede hastalarına faydalı olmak.
Normal yurdum esnafı, yani.
Hemen meseleye gelelim; neymiş dertleri?..
1- Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) teknik alt yapısı berbat durumda. Bu da büyük problemlere yol açıyor. Nasıl mı?.. Şöyle: Vatandaş eczaneye geldi, elindeki reçeteyi verdi. Eczacı bu reçeteyi alıp SGK’nın sitesine girdi. Reçetedeki bilgileri ve doktorun yazdığı ilaçları oraya işledi. Ve ‘kaydet’ butonuna bastı. Bu işlemi yaptıktan sonra, sistemin bilgileri doğrulaması ve ‘ilaçları verebilirsin’ demesi gerekiyor. Eczacı, bu ‘onay’ın çıktısını alıp, reçeteyle beraber Kurum’a gönderecek ve verdiği ilacın parasını tahsil edecek. Sistem böyle... Sağlıklı işlediğinde problem yok. Ancak, kurumun bilgi alt yapısı yetersiz olduğu için, ikide bir kilitleniyor. Tam üç yıl geçti, düzeltemediler. Sistem kilitlendiğinde ne zaman açılacağı belli değil. Bir saatte de açılabilir, beş saatte de... İstanbul’da bir keresinde üç gün kilitli kaldı da, ne sıkıntı yaşandı!.. Sistemin kilitli kaldığı saatler içinde, eczacı hastaya ya da hasta yakınına ilacı veremiyor haliyle... Böyle olunca da, ihtiyaç sahibi haklı olarak küplere biniyor, eczacı da haklı olarak, ‘Elimden bir şey gelmez’ diyor. Bu büyük sıkıntı. SGK, teknolojik alt yapısını düzeltirse bu dert büyük ölçüde ortadan kalkar.
2- Bir de mevzuat hazretleri var. İlaç verme yönetmeliği ikide bir değişiyor. Meseleyi biraz açacak olursak: Her sene, eczacıları (sözde) temsil edenle, Kurum arasında anlaşma yapılırken bir liste hazırlanıyor. “İlacın verilme ilkeleri” belirleniyor. Belirlenen liste öyle kalsa, sıkıntı olmayacak. Ancak, bir genel müdür ya da müsteşar imzasıyla ikide bir, “ilke” değiştiriyorlar. Diyelim ki, siz ilacınızı almak üzere eczaneye gittiniz. Ve, sigortalılığınızın sağladığı hakla aldınız. Aradan bir müddet geçti, aynı ilaç için gittiniz, bu sefer “ilke” değişmiş olduğu için aynı ilacı alamıyorsunuz. Eczacı size diyor ki, “Kural yine değişti, filanca branştaki doktora gideceksin!..” Gidiyorsun o branştaki doktora, yazdırıyorsun ve alıyorsun ilacını... Bir müddet sonra eczaneye gidip aynı doktora yazdırdığın aynı ilacı almak istediğinde, “Kural bu sefer de değişti, artık şu branştakine gideceksin” diyor, eczacı. Vatandaş “Kardeşim ikide bir problem çıkartıyorsun” diyerek eczacıya yükleniyor. Eczacı her zamanki gibi ve haklı olarak, “Ben ne yapayım, aslanım” diyor...
Çözüm: “Sistemi oturt, zırt pırt kural değiştirme, olsun bitsin!..”
3- Bir başka problem: Bazı ilaç firmaları, ürünlerine yüzde 4 ile 11 arasında değişen oranlarda indirim yapma taahhüdünde bulunmuşlardı. Yerli firmaların çoğu bu indirimi yaptı, ancak yabancılar sözü, taahhüdü, bakanlığı, hükümeti takmadı!.. ‘Muadili olmayan’ ilaçların üreticisi pozisyonundaki yabancı firmalar, bu avantajlarından istifade ederek indirimden vazgeçtiler!.. SGK ise buna rağmen, “taahhüd edilip de yerine getirilmeyen indirimleri” provizyon sistemine yansıttı. Yani eczacıdan kesti! Şimdi eczacı, yapılmayan indirimi cebinden karşılıyor! Bir başka ifadeyle, Türkiyeli eczacının parası yabancı ilaç devlerine pompalanmış oluyor!.. Hükümet biraz “yüklense” şu yabancılara mesele çözülmüş olacak!..
4- Bu da sıkıntılı bir nokta ama o kadar da önemli değil. Eczacı, parasının çok büyük bir bölümünü Kurum’dan hemen alıyor. Kalan kısım içinse “incelemenin bitmesini” bekliyor. İnceleme, ortalama 60 gün sürüyor. Bu sürenin sonunda paranın tamamı tahsil edilmiş oluyor. Eczacıların talebi; “Kurum paramızı bölük pörçük vereceğine, 60 gün sonra tamamını ödesin, adamı ikide bir evrakla, bürokrasiyle uğraştırmasın!..”
Bu da kısa sürede halledilebilecek bir konu.
YA TÜRK ECZACILAR BİRLİĞİ?..
Evet, eczacıların, dolayısıyla da ilaca ihtiyaç duyanların temel problemlerini özetle dile getirmiş olduk.
Şimdi gelelim, “sol”un elindeki TEB’e...
Derkeeen...
O da ne, yerimiz bitmiş!..
Efendim, bu mesele çok önemli...
İlaçtan, dolayısıyla sağlıktan önemlisi ne olabilir, değil mi?..
Yarın, kısmetse, Eczacılar Birliği denilen “sol” hâkimiyetindeki yapının “dertleri” ve “iştigal mevzuları” üzerinde duracağım...
Ve aynı yazı içinde Sayın Bakan’ın bu konulardaki açıklamalarına yer vereceğim...
Bizi izlemeye lütfen devam edin!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi