Dava adamı, gönül insanı Prof. Dr. Yusuf Özertürk...
Bugünkü yazımıza başlamadan önce bir müddettir şer güçlerce kasıtlı olarak yıpratılmak istenen Deniz Feneri’nin öncülük ettiği hayırlı bir hizmeti paylaşayım sizlerle..
Deniz Feneri Derneği, Gazze’de İsrail bombalarıyla fedayı can eden Filistinli şehitlerin ailelerine yardım amacıyla bir kermes düzenledi.. Eyüp Feshane’de yapılan ve Cumartesi günü başlayan kermes bu akşam son buluyor..
Vefakar milletimiz her zaman olduğu gibi bu sevap işinde yine yerini aldı.. Özellikle hanımlar!.. Kimi küpesini, kimi yüzüğünü, kimi bileziğini verdi.. Hiçbir şey veremeyenler ise dualarını yolladılar..
Bu anlamlı organizasyonu canlı olarak dinleyicileriyle paylaşan Lalegül FM de bana göre hizmetlerin en güzeline ve özeline imza attı.. Pazar günü ben de kermesteydim.. Feshane’yi tıklım tıklım dolduran hamiyetli insanlarımıza hitap etmenin mutluluğunu yaşadım.. Ayrıca Dr. Ömer Bolat’la, işadamı Necmettin Öztürk’le, işadamı Mehmet Kaya’yla, Deniz Feneri Genel Başkanı Engin Yılmaz’la, Lalegül FM Genel Yayın Yönetmeni İlyas Şişik’le, Moral FM Genel Yayın Yönetmeni Haluk İmamoğlu’yla, sanatçı Ömer Çelik’le, spiker ve programcı İbrahim Halil Soydan ve Suat İdgü’yle ve de sunucu, organizatör, Bekir Kaplan’la birlikte olmanın da keyfine vardım..
Değerli okuyucularım; özünde Allah’ın rızası olan hiçbir iş boşa gitmez..
Hizmet erlerinin topuna selam olsun diyorum ve bugün esas söyleyeceklerimize geçiyorum..
-
Yazımızın başlığına aldığımız Yusuf Özertürk Hoca, ülkemizin en önemli göz profesörlerinden!.. Şu an Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin Başhekimi.. Daha önce de Haydarpaşa Numune Hastanesi’nin Başhekimiydi..
Üç gün önce ajanslara düşen bir haberi görünce tek kelimeyle şaşırdım.. Çünkü Prof. Dr. Yusuf Özertürk hakkında hiçbir zaman inanmayacağım bir haber vardı ve habere göre Özertürk Hoca aynı hastanenin hematoloğu Uzman Dr. Dilek Argon’u darp etmişti..
Hadi hayırlısı bakalım, dedim.. Yine bir film çevriliyordu anlaşılan!.. Çünkü buna benzer bir film kısa süre önce Numune Hastanesi’nde de vizyona girmişti.. Yusuf Hocanın çalışkanlığından, iş ahlakından, hastaların meselelerini çözmedeki sistematik çalışmalarından bunalan, az çalışıp oturduğu yerden para kazanmaya alışkın zevat, yapılan hizmet kervanına taş koymanın hesabı içindeydi..
Bendeniz Yusuf Özertürk Hocayı çok yakından tanıyan biriyim.. Hocanın nasıl hayır hasenat sahibi, nasıl garibin gurebanın yanında ve yaptığı ameliyatlar neticesinde de nasıl dua alan biri olduğuna pek çok kere şahitlik etmişimdir..
Yusuf Hoca doktoru darp etmiş(!)..
Bir kadına el kaldırmış(!)..
Güldürmeyin beni..
Profesör Yusuf Özertürk, karıncayı bile incitemeyecek kadar hassas ve sevgi dolu bir insandır.. Ve de özel sohbetlerimizden birinde “Sami Bey, yaptığımız her ameliyatta iman tazeliyoruz.. Allah’ın varlığı o kadar net görülüyor ki..” dediğinde, cevabım; “İyi ki senin gibi imanlı inançlı doktorlar var Yusuf abi, ne mutlu sana ameliyat olana..” olmuştu..
Tabii bu darp hikayesi kafama takıldı.. Bunun üzerine Yusuf Hocayı aradım ve “Hayrola Hocam, yine bir imtihandan mı geçiyorsun yoksa” dedim!..
Güldü Yusuf Hoca.. Ama üzgün ve yorgun olduğu sesinden belliydi..
“Hayırlısı Sami kardeş” dedi ve ardından ekledi..
“Karşı tarafın söyledikleri külliyen yalandır.. Benim tarafımdan gerçekleştirilen darp filan yoktur, ancak doktor hanımın bana yaptığı saldırı ve tekmeler vardır..”
“Hocam, biraz daha açar mısın meseleyi” dediğimde; “Olur anlatayım, ben medyaya gerekli açıklamaları yaptım ama bir de sizin aracılığınızla bilgilendirelim kamuoyunu” dedi..
Yusuf Hocanın ağzından dinlediğim olay şöyle olmuş;
“Bu bayan daha önce çalıştığı hastanelerde de bu tür hadiselere sebep olmuş.. Zaten bu hastaneye de sürgün gelmiş.. Sorunlu birisi.. Sürekli işine geç kalıyor.. O gün açılacak klinikle ilgili görüşmemiz gerekiyordu.. Sabah 09.30’a kadar bekledik gelmedi.. Telefonla ulaşamadık.. Toplantıdan çıkarken karşılaştık.. Kendisine neden geç kaldığını sorduğumda ‘Ben hep geç gelirim, bunu Müsteşar da biliyor’ diyerek bana bağırıp çağırdı.. Olay kalabalığın önünde cereyan etmesin diye ve de meseleyi çözmek için kendisini odaya davet ettim.. Ancak içeri girince ‘Mesai 08.00’de başlıyor. Bir daha geç kalmayın, yoksa hakkınızda soruşturma açarım’ dediğimde, ‘Beni soruşturma açmakla mı tehdit ediyorsun’ diyerek bağırıp çağırmaya ve bana tekmeler atmaya başladı.. İlk tekmesi bacağıma, ikinci tekmesi ise koluma geldi.. O an tansiyonum düşmüş ve beni müşahadeye kaldırdılar.. Sonra bir de ne duyayım; bayan doktor beni kendisini darp etmekle suçlamıyor mu?.. Hem suçlu, hem güçlü.. Meşhur bir söz vardır; Müftünün keçisi çalınır ama iş döner dolaşır, müftü keçi çaldı, olur..
Neticede hakkında amire hakaretten gerekli işlemi yaptım ve darp suçundan savcılığa şikâyette bulundum..
Olayın özü bu Sami Bey!..”
Evet, Yusuf Hocanın hikayesi böyle..
Ama gelin görün ki, olayı dinlemeden, doğru dürüst soruşturmadan hareket eden peşin hükümlü, önyargılı insanlar da var.. Nitekim, Başhekimlik önünde toplanan birtakım kişiler, Başhekim Prof. Dr. Yusuf Özertürk'ün Uzman Dr. Dilek Argon'u darp ettiği iddiası ile basın açıklaması yapıyor.. Hem de İstanbul Tabip Odası adına yapılıyor bu açıklama!.. Maksat, Başhekim üzerinden hükümete vurmak!.. Yok, hükümet etik değerlerin yerine ticaretin kurallarını ve ticaret dilini yerleştirmiş!.. Yok, sağlık kuruluşlarını ticaret arenasına çevirmiş, yok şu, yok bu!.. Ardından da bildik sloganlar; Hükümet istifa.. Sağlık Bakanı istifa.. Başhekim istifa.. Ve de daha pek çok palavra hikaye..
Değerli okuyucularım; Yusuf Hoca’nın başına gelen bu iş aslında normal bir hadise değil.. Yusuf Özertürk’ün o hastanede uyguladığı insana hizmet ve sevgi eksenli bir yönetime karşı yapılan bir başkaldırı.. Adeta bir isyan..
O itibarla Yusuf Hoca’ya destek olmak, hizmete, çalışkanlığa ve dürüstlüğe sahip çıkmaktır, diye düşünüyorum..
Netice-i kelam;
Güzel Sivas’ın yiğit evladı Prof. Dr. Yusuf Özertürk gibi hizmet ehli kişilerin her alanda adedi artsın!..