"Doğan'ın 40 bin dolar -bile- almayan adamları, o konakları nasıl edindi
Oraya dönmeyeceğim… Kim, nasıl “korkutuldu” da lâflarını yedi… “Kasetleri” kim, nasıl dinledi…
Bunları yazmıyorum…
Yaptığı büyük hatayla partisinin yara almasına sebep olan “ağabeyimiz” devre dışında…
Sürekli olarak bizi arayıp “Yaptığı ayıp ama deşifre edin gitsin” diyen dostlara, “O tarafı bırak da Aydın Doğan’a bak” tavsiyesinde bulunuyoruz…
Madem yön böyle…
Devam edelim: Şu Aydın Doğan’ın Vakit’e saldırıları sırasında gündeme gelen bir mesele var…
Bakın… Sayın Doğan…
Hadi… O olmasın, adamları…
Bu grupta da görev yapmış olan bir köşe yazarı arkadaşımın dile getirdiği “şüphelere” cevap versin…
Bakın mealen yansıtıyorum: “Vakit’le Hürriyet arasındaki tartışmayı yakından takip ederken, Sayın Doğan’ın ‘bizde 40 bin dolar alan yazar yok’ lâfına takıldım…
Bu, herhalde ‘bütün yazarlarımız 40 bin dolardan fazlasını alıyor!..’ anlamında söylenmemiştir…
En kabadayı yazarının bile çok daha az para aldığını öne sürüyor, Sayın Doğan…
Kendisi daha önce de, ‘Bordroların gerçek maaşları yansıttığını’ iddia etmişti… Bu beyan doğruysa… Beş-on bin dolar aralığında para alıyor yazarları…
Bak kardeşim… Ben yıllardır gazetecilik yapıyorum.
(…..) pozisyonlarda çalıştım. Bugüne kadar kazandıklarımı alt alta koyuyorum…
Yok… Mümkün değil; Beykoz Konakları'ndan herhangi birini alamıyorum… Doğan gazetesinde yazan, (….), (….), (….), (….), (….), (….) ve (….)’nın Beykoz’da konakları var.
Gidin bakın tapulara: Hepsi 1997 yılında alınmış…
Bu, 28 Şubat sürecindeki ‘topyekûn savaş’ın arzu edilen biçimde sonuçlandığı tarihtir!..
Oraları geçelim… Aydın Doğan’ın 40 bin dolar -bile- almayan yazarları… O her biri en az iki milyon dolar olan konakları nasıl aldı?.. Hadi bakalım, kimse o babayiğit versin hesabını!..”
Arkadaş, bunları söylüyordu ki…
Bir soruyla “Doğan Grubu'nun avukatlığına” soyunduk:
“Prim almış olamazlar mı?..”
Sen böyle abuk sabuk sorarsan, karşındaki de çakar elbette…
Bakın, aynen şöyle: “Ya, Serdarcığım sen akıllı adamsın!.. Diyelim ki, prim aldılar… Bunun kaydı kuydu yok mu?.. Kime ne kadar para verildi, bu paralar nasıl muhasebeleştirildi?.. Vergileri ne zaman ödendi?.. Bir gazeteci, miras, piyango filan yoksa… Nasıl zengin olur?..
Bir: Patronu verir…
İki: Başka yerlerden alır!..
Adamların, bir tek ‘evi’ ya da ‘konağı’ iki milyon dolar ediyorsa…
Var sen hesap et!..
Bu değirmenin suyu nereden gelir?..
Efendim?..
‘Aydın Doğan verdi…’
Hani belgesi?..
Efendim, o vermedi…
Peki o zaman kim verdi?.. Nasıl verdi?.. Ve en önemlisi de: Niçin verdi?..”
•
Bakın, mesleğin kaymağını yememişlerden bir yazar arkadaş, böyle isyan ediyor, bu ‘40 bin dolar’ mevzuuna…
Bize gelince… Tamamen farklı bir kategorideyiz…
O, 40 bin dolar ‘dahi’ almayan adamların, öylesine büyük servetlere nasıl ulaştıklarına dair sorular aklımıza gelmiyor bile!...
Doğan Grubu'ndaki “takipçi” yazarlar kaç para alıyormuş, kimin, nerede villası varmış?…
Boş versene!..
“Kalemine sağlık” diyerek boynuma atılan kardeşlerim…
Her gittiğim şehirde, ardına kadar açılan binlerce evim, dükkânım var…
Böylesine büyük bir servetin içinde yüzerken…
Kim ne almış, almamış… Zerre ilgilenmiyorum…
Bundan dolayı da hayıflanıp duran yazar arkadaşıma, ikide bir,
“Boşveeer… Yerin altında üstündekinden çok daha fazla adam var” diyorum…
Boşveeeer!...
Ben böyle diyorum da… O merak ediyor hâlâ; 40 bin dolar bile almayan yazarların, bu muazzam servetlere nasıl ulaştıklarını…
AK PARTİ İLE MHP ARASINDA MUTABAKAT…
AK Parti ile MHP’nin “başörtüsü probleminin çözümüne dair” görüşmeleri mutabakatla sonuçlandı…
Anayasa’nın eşitlik ilkesini düzenleyen 10. ve öğrenim hakkını düzenleyen 42. maddelerinde yapılacak değişikliklere ilişkin “genel” mutabakat…
Şöyle kabaca; Bir AK Parti’nin, bir de MHP’nin teklifi benimsenmiş oldu böylece…
Evet… üniversite sınavı için müracaatlar çok yakında başlıyor…
Acele edilmeli… “Bir yıl daha kayba” tahammül yok!..
RUHAT MENGİ’YE ‘DİP TARAFTAN’ CEVAP!..
Kısa süren o “malûm bağımsızlık” döneminden sonra “resmen” Aydın Doğan’ın bünyesine katılmaya hazırlanan Vatan’ın yazarı Ruhat Mengi de “amma fırsatçı”ymış doğrusu…
Aydın Doğan bugünlerde Vakit’e saldırmakta ya… “Eş durumundan yazar” Ruhat Mengi de… Bir yazımı bahane ederek, mesaj gönderiyor aklınca…
O yazımın “dibine koyduğum” üç beş satırlık bölümde, Adana’nın muhafazakâr siyaset adamlarından merhum Mehmet ünaldı’yı övmüştüm…
Ruhat Mengi’nin babası merhum ünaldı’nın ne denli muhafazakâr olduğuna, CHP’ninkinden çok farklı bir “laiklik-Kemalizm” anlayışını savunduğuna dair beyanlar da… Siyasetin duayenlerinden, eski Bakanımız Sayın Nahit Menteşe’ye aitti… Sayın Menteşe, babasını övüyordu Ruhat Mengi’nin…
İlginç değil mi; Ruhat Hanım bu övgülerden rahatsız olmuş!..
Görüştüğü Nahit Menteşe’nin “Ben bunları asla söylemedim” diyerek beni yalanladığını yazıyor…
Tuhaf mevzu; Bir kere, ortada Sayın Menteşe’nin itiraz edeceği bir yazı yok ki… “Merhum muhafazakârdı” demiş… Kötü bir şey mi?..
“CHP zihniyetinde değildi” demiş… Ne büyük övgü!..
Mengi’yi rahatsız eden nedir, anlamak mümkün değil…
Neyse… Biz de görüştük Sayın Menteşe ile… “Serdar Bey, yazınızın fotokopisi önümde. Hiçbir problem görmedim, problemsiz” dedi.
Ee, şimdi ne diyeceksin Ruhat Mengi?.. Hani yalanlamıştı bizi!...
Ayıp!.. İşin bu yönü bir tarafa, tuhaf değil mi?..
Ruhat Mengi, babasını övdüğümüz ve kendisini de “babası gibi olmaya” davet ettiğimiz için teşekkür edeceğine…
Bir köşe yazımızın dibindeki üç beş satıra, “iki yazıyla” cevap veriyor…
Ne kadar “kızdığını” ortaya koyuyor!..
Dedik ya; Aydın Doğan’ın Vakit’e saldırmasından istifade… Göze girecek!..
Her neyse… Herkesin hesabı kendine…
öyle koca bir yazı ayıracak durumumuz yok, Ruhat Mengi’ye…
Böyle…
“Yazının sonu”na yerleştiriyoruz!..